Ergenekon davasıyla birlikte yeniden gündeme gelen kayıpların aydınlatılması için eyleme geri dönen Cumartesi Anneleri/İnsanları bugün (cumartesi) yine Galatasaray Lisesi önünde toplanarak İnsan Hakları Derneği (İHD) Elazığ Şubesi Başaknı avukat Metin Can ve İHD üyesi doktor Hasan Kaya'nın öldürülmesinin faillerinin bulunmasını istedi.
Grup adına açıklamayı tiyatro sanatçısı Seray Gözler okudu.
“21 şubat 1993’te gece saatlerinde Hasan ‘acil hasta var’ denilerek çağrıldı. Can güvenliklerinden de endişe ettikleri için Metin’le birlikte gitmeye karar verdiler. Sabah olup eve dönmemeleri üzerine resmi makamlara durum bildirildi ve bulunmaları istendi. Cevap her zamanki gibi ‘biz almadık, bizde yok’ oldu.”
Gözler bir gün sonra Can ve Kaya’nın ayakkabılarının evlerinin yakınına atıldığını, ailelerinin telefonla aranarak işkence seslerinin dinletildiğini söyledi.
Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin durumun aydınlanması için Ankara'ya giden heyete “Endişe etmeyin, bırakılacaklar” dedi. 26 Şubat 1993’te Can ve Kaya’nın işkence edilen bedenleri Tunceli, Dinar köprüsü altında bulundu.
“JİTEM üyesi Abdülkadir Aygan itiraflarında Mahmut Yıldırım (Yeşil) ve Mesut Mehmetoğlu (Hazrolu) adlı JİTEM elemanının Can ve Kaya’yı işkenceyle öldürüdüğünü anlattı. Ancak bugüne kadar bilinen, faillere ulaşma ve yargılanmalarını sağlama konusunda devlet hiç bir şey yapmadı.”
Gözler ailenin iç hukuk yolları tükendiğinde AİHM’e başvurduğunu, AİHM’in Türkiye’yi mahkum ettiğini, Can ve Kaya’nın ölümünden devleti sorumlu tuttuğunu söyledi.
Çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi parti temsilcisi destek verdiği oturma eyleminde, “Kaybedenler kaybedecek”, “Kayıplarımızı geri istiyoruz” sloganları atıldı. Cumartesi anneleri kayıpların Ergenekon dosyasına dahil edilmesini talep ediyor.
Cumartesi anneleri
Cumartesi oturmaları, Emine Ocak'ın oğlu Hasan Ocak'ın 21 Mart 1995'te gözaltına alınması ve 55 gün sonra işkenceyle öldürülmüş bedeninin kimsesizler mezarlığında bulunmasıyla başlamıştı.
1995'ten 1999'a kadar süren protestolarının son yedi ayında güvenlik güçlerinin engellemeleri ve saldırılarıyla karşılaşmış ve çoğunlukla Cumartesi gecelerini gözaltında geçirmek zorunda kalmışlardı.
Kimi kayıp yakınlarının başlattığı hukuki süreçte failler yargılanamamış, iç hukuk yolları tıkanıp da AİHM'e başvurulduğundaysa Türkiye hakkında mahkumiyet kararları verilmişti. (EZÖ)