Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hakkında temelli kapatma isteğiyle açılan dava tartışılıyor. Demokratik Toplum Partisi (DTP) hakkında açılan kapatma davası ise dün ne kadar az tartışılmışsa bugün de o kadar tartışılıyor.
Buna karşın 17 yıl önce 1991'de kapatılmış olan Türkiye Birleşik Komünist Partisi'nin (TBKP) Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuru hiç tartışılmadığı gibi; çok az haber oldu.
Kapatılan TKPB Genel Başkanı Nihat Sargın ve Genel Sekreteri Nabi Yağcı adına vekilleri Avukat Güney Dinç ve Avukat Erşen Sansal'ın Anayasa Mahkemesine verdiği 23.10.2003 tarihli dilekçe hakkında Anayasa Mahkemesi karar verdi.
Yapılan başvuru Anayasa Mahkemesi’nin 16.7.1991 günlü, E:1990/1 ve K:1991/1 sayılı TBKP’nin kapatılması hakkındaki karara karşı yargılamanın yenilenmesi isteminin kabulüyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan parti kapatma davasının reddine karar verilmesi talebiydi.
Hukuki bir hatadan dönülebilirdi
Anayasa Mahkemesi; 2003/6 (Değişik İşler) ve 2008/4 Karar ve 8.01.2008 günlü kararı ile istemi reddetti. Kararın gerekçesi 22 Mart 2008 günlü ve 26824 sayılı Resmi Gazetede yayınlandı. Böylece geçmişteki hukuki bir hatadan dönülme olasılığı da ortadan kalktı. Ancak büyük bir olasılıkla bu kararın da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşınacağı görüşündeyim.
Anımsarsanız, Anayasa Mahkemesi; TBKP’nin adıyla birlikte Tüzük ve Programının Anayasa ile 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’na aykırı olduğundan Parti’nin kapatılmasına karar vermişti. Buna karşılık AİHM Büyük Kurul’u; 30.1.1998 tarihli 133/1996/752-951 sayılı kararıyla, daha faaliyetlerine bile başlamadan önce Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararla TBKP’nin kapatılmasının örgütlenme ve toplantı özgürlüğüne aykırı bularak Sözleşme’nin 11. maddesinin ihlali niteliğinde olduğuna oybirliği ile karar vermişti.
Bu davanın yeniden gündeme gelmesine sağlayan ve belki de bir hukuki hatanın giderilmesine olanak sağlayan yasal düzenleme Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311. maddesi. Anayasa Mahkemesine bu maddeye göre yapılan talebin kabulü istenmişti. Yargılamanın hükümlü lehine yenilenmesi hakkındaki 311. maddenin (1) numaralı fıkrasının (f) bendine göre; "Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme’nin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, AİHM'in kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması" halinde bu karardan sonra bir yıl içinde hükmü veren mahkemeye yapılan başvuruyla "yargılamanın yenilenmesine" karar verilebilir.
Anayasa Mahkemesi; başlangıçta 2.3.2007 tarihli toplantısında, TBKP’nin kapatılmasına ilişkin Anayasa Mahkemesi tarafından verilen karara karşı; bu kararla AİHS’nin ihlal edildiğinin AİHM kararıyla saptandığı gerekçesine dayalı olarak yapılan yargılanmanın yenilenmesi istemini "kabule değer" görmüştür. İsteğin incelenmesine karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi talebin kabule değer olduğuna karar vermişse de bu konudaki AİHM'in hak ihlali tespitine ait kararının yargılanmanın yenilenmesi için tek başına yeterli olmadığı sonucuna varmıştır.
Anayasa Mahkemesinin değerlendirmesi
Anayasa Mahkemesine göre; "kabule değer" görülen istemin dayanağını oluşturan "yargılanmanın yenilenmesi nedeninin (ihlal nedeninin) doğruluğunun ve hükmün esasına etkili nitelikte olup olmadığının da araştırılması, doğru ve hükmün esasına etkili olmadığının anlaşılması halinde istemin esassızlık noktasından reddi, aksi halde duruşma açılarak ihlal nedeni de dikkate alınmak suretiyle kesinleşen ilk hükmün yargılanmanın yenilenmesi yoluyla yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir."
Anayasa Mahkemesi; "Ceza Muhakemesi Kanunun 321. maddesine göre; yargılanmanın yenilenmesi isteminin kabul edilebilmesi için ilk hükmün verilmesinde esas alınan olgularla birlikte yeniden değerlendirilmesini gerektirecek nitelikte maddi bir olgunun bulunduğunun hükmün kesinleşmesinden sonra saptanması gerektiği" düşüncesinde.
Bu görüş hukuka aykırı. Anayasa Mahkemesi AİHM kararını şöyle değerlendiriyor: "Söz konusu ihlal kararında (AİHM) ise yargılama sonrasında ortaya çıkan ve kesin hükmün esasını etkileyecek nitelikte olan maddi bir olgunun varlığına değil, kapatılmaya esas alınan mevcut olguların değerlendirilmesinde hata yapıldığı düşüncesine dayanılmaktadır."
Bu görüşten yola çıkan Anayasa Mahkemesi şu sonuca varmıştır: "Ceza Muhakemesi Kanunu, mevcut olguların değerlendirilmesinde hata yapılarak hüküm kurulmasını temyiz nedeni olarak kabul etmekle birlikte yargılanmanın yenilenmesini gerektirecek bir neden olarak görmemektedir. …Bu nedenle kapatılan TBKP hakkındaki yargılamanın yenilenmesi isteminin, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 321. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, esassız olması nedeniyle REDDİNE oy çokluğuyla karar verilmiştir."
Demokratik hukuk devletinden uzaklaşıyoruz
Anayasa Mahkemesinin bu kararı Anayasanın 90 maddesinin son fıkrasında yer alan temel hak ve özgürlüklerin korunması hakkındaki ilkeye ve aynı amaçla düzenlenmiş olan Ceza Muhakemesi Kanunundaki "yargılamanın yenilenmesi" hakkına aykırı düşmüştür. Anayasa Mahkemesi "yargılamanın yenilenmesi" talebini kabul etmeliydi.
Böylece TBKP’nin, bir siyasi partinin kapatılması hakkındaki kararını yeniden ve AİHM kararının hak ihlali gerekçelerini de dikkate alarak yeniden görmesi gerekirdi. Bu bir fırsattı.
Yasa değişiklikleri ile yaratılan seçenekleri "hukuk" için seçmek yerine, aksine seçimlerimizle demokrasiye eski zihniyeti hakim kılıyoruz. Geçmiş dönemin hatalarından dönmek suretiyle geleceğimizi kurmak yerine; yüzleşmekten korkulan geçmiş dönemin hukuka aykırılıklarını içselleştirerek demokratik hukuk devletinden hızla uzaklaşmayı seçiyoruz. (Fİ/GG)