Akdeniz Üniversitesi’nin imzacı akademisyenler için kamu görevinden çıkarma cezası istemesi protesto edildi.
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği’nin kampüs girişinde düzenlediği eyleme rektörlüğün hukuksuz olduğunu belirttikleri uygulamalarına son vermesi talep edildi.
Sendika, meslek örgütü ve akademiden destek
Akdeniz Üniversitesi’nde yürütülen soruşturma sonucunda “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atan sekiz akademisyen için memuriyetten men cezası verilmesi talep edilerek soruşturma dosyalarının YÖK’e gönderildiği gönderildi.
Akademisyenlere destek için 4 Mayıs’ta yapılan eyleme Eğitim Sen Genel Merkez Yöneticisi Elif Çuhadar, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Özden Şener, TTB Merkez kurul üyeleri Fatih Sürenkol, İsmail Bulca, Adana, Aydın, Muğla Tabip Odası temsilcileri, TMMOB, KESK, CHP, HDP, EMEP, ÖDP, HALK EVLERİ, Türk Psikiyatri Derneği, Biyoetik Derneği ile çeşitli meslek kuruluşları temsilcileri, bazıları çeşitli illerden gelen öğretim elemanları ve öğrenciler destek verdi.
“Üniversiteler sınıfta kaldı”
Eylemde yapılan açıklamada “Bildirinin ifade hürriyeti konusunda Türkiye’nin akademik kurumlarının seviyesini gösteren net bir örnek olaya dönüştüğü” söylendi.
Açıklamada şu ifadeler öne çıktı:
“Bazı istisnalar dışında ülkemiz üniversiteleri ifade özgürlüğünü güvence altına alma gibi üniversitelerin geçmişten günümüze uzanan en hayati ve tarihi misyonuna sahip çıkamamış ve bu konuda sınıfta kaldı.
“Geçtiğimiz üç ay içinde salt bir bildiriye imza attıkları için kamu ve vakıf üniversitelerinde görev yapan 36 akademisyen arkadaşımızın işine son verildi. Geçen hafta Akdeniz Üniversitesinden sekiz, Iğdır üniversitesinden ise bir akademisyenin soruşturma dosyaları ‘üniversite öğretim mesleğinden ve kamu görevinden çıkarma’ cezası talep edilerek YÖK’e gönderildi.
“Akdeniz üniversitesindeki soruşturma dosyalarının içeriği soruşturmanın gizliliği ihlal edilerek, bir üniversite yetkilisi aracılığıyla ve hiçbir temele dayanmayan suçlamalarla birlikte yerel bir gazeteye servis edildi. Bu yapılan suç. Tarihten günümüze yasa, mevzuat ve norm oluşturucu kurumların en başında gelen üniversitelerin yasaya aykırı işlerle birlikte anılır hale gelmesini ise takdirlerinize bırakıyoruz.”
“Bildirinin amacı ülke gündeminden çıktı”
“11 Ocak tarihli imza metninin temel talebinin barışın sağlanması olduğu ve bildiriye imza atan akademisyenlerin barışın tesis edilmesi için yapılacak çalışmalara da gönüllü olarak katılmaya hazır olduklarına dair beyanları bütünüyle unutulmuş görünüyor. Ama bu unutturma bilinçsiz değil.
“Bugün geldiğimiz noktada imza atan akademisyenleri terör yandaşı olarak nitelemek, vatana ihanetle suçlamak bildirinin asıl amacı olan barışın sağlanması için çaba gösterilmesi talebinin ülke gündeminden çıkmasına neden oldu.
“Ülkemiz insanları mevcut şiddet ortamına mahkum değil. Yaşanan şiddet yoksulluktan, doğa tahribatına; güvencesiz çalışmadan iş cinayetlerine; eğitimden, sağlık sorunlarına kadar ülkemizin en önemli toplumsal sorunlarının tamamının gözlerden kaçırılmasına hizmet ediyor.
“Akademisyenler sözünü söylemekten kaçınmamalı”
“Bir ülkenin sahibi içinde yaşayan herkestir. Bildiriye imza atan akademisyenler de ülkemiz insanlarının dirliği, refahı ve huzur içinde yaşamaları amacıyla çaba gösteriyorlar. Ülke sorunlarına sahip çıkmak, toplumsal sorunların çözümüne yönelik öneriler geliştirmek, uyarılarda bulunmak tüm yurttaşların asli görevlerinden biridir.
“Gerekli ise devlet, hükümet, kamu adına hareket eden bütün kurumlar eleştirilebilir ve eleştirilmelidir de. Kamusal sorumluluk bilinci ile hareket eden, etmesi gereken akademisyenlerin dikkate almaları gereken tek kırmızı çizgi ifade hürriyetine sahip çıkmak, sözünü söylemekten kaçınmamak ve intihale göz yummamaktır. Şiddete başvurulmadığı sürece dile getirilen her sözün bir kıymeti vardır. Sadece bilimle meşgul, herkesin aynı şeyleri söylediği ya da konuşanın az susanın bol olduğu bir akademi kuşkusuz bir faciadır. Ancak ülkemiz akademik kurumlarının durumu da budur.
“Soruşturmaların yasal dayanağı yok”
“Gerek kamu ve gerekse vakıf üniversitelerinde bildiriye imza atan akademisyen arkadaşlarımıza karşı yürütülen idari soruşturmalar ve alınan cezai kararların bir yasal dayanağı yok. Telafi edilmesi güç zararlar doğuracak işten çıkarılma kararlarının hem hukuki ve hem de etik açılardan büyük sorunlar barındırıyor. Rektörlükler ve soruşturma komisyonu üyeleri kendilerinde olmayan bir yetkiyi kullanıyor. Bütün bu yapılanları kabul edilemez buluyoruz. Akademik kurumlarımız bu hukuksuz uygulamalara bir son vermeli.
“Ülkenin geleceği için endişe eden akademisyenler olarak, soruşturmalar, işten atılmalar pahasına barış için çabalamaya devam edeceğimizi, bu konuda üzerimize düşen toplumsal sorumluluğu yerine getirmekten kaçınmayacağımızı bir kez daha dile getiriyoruz.” (BK)