Türkiye Yayıncılar Birliği, 1995'den beri olduğu gibi bu yıl da yayıncılık özgürlüğün sınırlarını gözler önüne seren Yayınlama Özgürlüğü Raporu'nu açıkladı.
Yayıncılık alanında düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik engellerin bu yıl da sürdürdüğünün not düşüldüğü raporda otosansür vurgusu da yapıldı.
"Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ve Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) belirli maddeleri toplumda ve devlet nezdinde genel kabul görmeyen, eleştirel düşüncelerin sözlü veya yayın yoluyla ifade edilmesinin önünü ağır suçlamalar, cezalar, uzun ve zorlu soruşturma ve dava süreçleriyle kesmektedir.
"Bu tutumla otosansür mekanizması beslenmekte, yazarların, yayıncıların ve gazetecilerin özgür düşünme ve ifade etme hakları açık ve örtük baskı yapılarak ellerinden alınmaktadır."
Türkiye Yayıncılar Birliği raporunda, basın ve yayınlama özgürlüğünün sağlanabilmesi için TMK ve TCK'nın engel teşkil eden maddelerinin kaldırılmasını veya bu kanunların içeriğindeki haksız suçlamalara zemin hazırlayan belirsiz ifadelerin çıkarılması gerekliliğine de değindi.
Birliğin Yayınlama Özgürlüğü Komitesi'nin hazırladığı raporda öne çıkan vurgulardan biri de tek başına bu düzenlemelerin yeterli olamayacağına dair ifadelerdi.
"Düşünce ve ifade özgürlüğü ve onun kardeşi sayılan yayınlama özgürlüğünün yerleşik değerler haline gelmesi ancak toplumun ve devletin otoriter eğilimlerden topyekun sıyrılması, demokratik çerçevenin tüm bireylerin ve kurumların zihninde yerleşmesiyle mümkündür."
Hak ihlalleri yılı
Muhalif düşünceleri dolayısıyla hapse girenlerin sayısının yükseldiğinin anlatıldığı raporda 2011'de en ciddi darbelerden birinin basına vurulduğu kaydedildi.
"BİA Medya Gözlem Raporu'na göre, mart ayı sonu itibariyle tutuklu gazeteci sayısı 100, dağıtımcı sayısı 35. Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu'nun güncel listesine göreyse 5 Mayıs tarihi itibariyle tutuklu gazeteci sayısı 92. Bu sayılara çeşitli gerekçelerle yargılanan ya da hakkındaki suçlamayı bilmeden aylardır tutuklu halde yargılanmayı bekleyen yazarlar dahil değil."
Basın ve yayın sektöründeki baskılardan söz ederken uzun tutukluluk sorunundan da bahsediliyor raporda.
"Ağır ceza istemleriyle Terörle Mücadele Yasası'ndan açılan davalarda, soruşturma ve yargılama süreçlerinin uzunluğu nedeniyle pek çok sanık gazeteci ve yazar hangi suçla suçlandıklarını bilmeden tutuklu olarak aylarca, hatta yıllarca duruşmalarını bekliyor. Bu uzun bekleme sürecinde 'soruşturmanın gizliliği' gerekçesiyle haklarındaki suçlamaları ve delilleri öğrenemediklerinden savunma hazırlama haklarını da kullanamıyorlar."
Raporun yer verdiği hak ihlalleri içinde kitap toplatma, kitaplar için açılan soruşturmalar ve hatta kitap reklamına sansür gibi başlıklar da bulunuyor. Sözü edilen sansür Destek Yayınevi'nin reklamına uygulanmıştı.
Destek Yayınevi'nin yayınlan, Zülfü Livaneli'nin "Engereğin Gözündeki Kamaşma"sının çizgi roman uyarlaması "Harem"in tanıtım afişleri kitabın kapağı "müstehcen" bulunduğu için İstanbul metrosunda sansürlenerek sergilenmişti.
Yazarlar ve yayıncılar davalık
Birçok yazara ve yayıncılara açılmış birçok dava da yer buldu Yayınlama Özgürlüğü Raporu'nda. "Hakaret", "kişilik haklarına saldırı", "iftira ve hakaret", "yasadışı örgüt propagandası" ve "dini değerleri aşağılama" bu davaların açılma gerekçeleri arasında.
Yayıncılar Birliği'nin bu yılki düşünce ve ifade özgürlüğü ödülünü alan Metis Yayınları'nın her yıl yayımladığı ajandalardan 2010'da yayımlanan, "inanmama hakkı" konulu İllallah Ajandası hakkında, TCK'nin 216/3 maddesince "halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama" iddiasıyla dava açılmıştı.
Davada yayınevinin yönetmeni Semih Sökmen, editörler Müge Sökmen, Özge Çelik, Tuncay Birkan, Özde Duygu Gürkan, grafiker Emine Bora ve düzeltmen Eylem Can yargılanıyor.
Ajandanın sunuşunda "Bu ajandayı hazırlayan bizler, inanma hakkına saygı duyuyoruz. Ama biraz daha derin bir saygıyı, inanmama hakkına duyduğumuzu da belirtmemiz gerek" ifadeleri bulunuyordu.
Aynı maddeyi ihlal ettiği gerekçesiyle açılan bir başka davada da karikatürist Bahadır Baruter yargılanıyor. Baruter'in imzasını taşıyan, Penguen dergisinde yer alan karikatürde, cami sütunu üzerinde "Allah yok, din yalan" yazısı bulunuyordu
Politzer'den Lenin'e suçlu kitaplar
Yayıncı, gazeteci, matbaacı ve yazaların yargılandığı davalarda kitaplar bir yandan suç aracı olarak gösterilirken kimi zaman da suç delili olarak kayıtlara geçti.
"Hopa'daki olayları AKP Ankara İl Başkanlığı önünde protesto edenlere 'terör örgütü üyeliği' suçlamasıyla açılan davanın iddianamesinde, yasal ve satışta olan çeşitli kitaplar ve süreli yayınlar 'terör' suçuna delil sayıldı. Hopalı gençlerin evlerinden toplanan ve savcılığın 2terör örgütü üyeliği' suçlamasının dayanağını oluşturan deliller arasında İdam Gecesi Anıları, Georges Politzer'den Felsefenin Temel İlkeleri ve Oğuzhan Mütfüoğlu ile söyleşi Bitmeyen Yolculuk, Lenin'in Devlet ve İhtilal ve Emperyalizm Kapitalizmin En Yüksek Aşaması eserleri gibi pek çok kitap yer alıyordu."
Rapor cezaevinde yasak olan kitaplardan cezaevi yönetimince imha edilen kitap taslaklarına, basına yönelik sindirme davalarından yasak kitap istatistiklerine, tutuklu yazarlardan yayın durdurma ve toplatma gibi cezalara, internet yayıncılığına getirilen kısıtlamalardan internet sitelerine erişimin engellenmesine uzanan bir yelpazede geniş bilgiler sunuyor. Bu konularla ilgili farklı kurumlara ait ulıuslararası ve ulusal düzeydeki raporlar ve AİHM kararları da cabası. (YY)
Türkiye Yayıncılar Birliği'nin 2012 Yayınlama Özgürlüğü Raporu'nu indirmek için tıklayınız.