Fotoğraf: Çanakkale Kalem
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) 12 Eylül darbesinin 40'ıncı yılında “12 Eylül işçi haklarını nasıl yok etti?” başlığıyla bir rapor hazırladı.
Rapor emeğe karşı darbe sürecinin işçi haklarını nasıl yok ettiğini, işçi sınıfına neler kaybettirdiğini ortaya koyarken, 12 Eylül sonrası başlayan özelleştirmelerin geldiği noktayı gözler önüne seriyor.
24 Ocak ve 12 Eylül ile temelleri atılan ve Özal döneminde başlayan özelleştirme politikalarının AKP döneminde daha da agresif biçimde uygulandığı ifade edilen rapora göre, 68 milyar dolarlık özelleştirmenin 60 milyar doları (yüzde 88'i) AKP döneminde yapıldı.
Cumhuriyetin bütün ekonomik birikiminin yok edildiği ifade edilen rapora göre, işçi ücretlerdeki erime de had safhada. 1978'de kişi başına milli gelirin yüzde 3,4 üzerinde olan asgari ücret, aradan geçen 42 yılda kişi başına gelirin yüzde 40-45 altına düştü.
Yapılan hesaba göre, asgari ücret 1978'den sonra kişi başına gelire paralel olarak artsaydı, 2019 4 bin 507 TL olması gerekirdi. Oysa aynı dönemde asgari ücret 2 bin 558 TL olarak uygulandı.
Kıdem tazminatı ve ikramiyeleri kırpıldı
Hükümet ve işverenlerin kıdem tazminatı hakkına yönelik yeni planlar peşinde olduğu kaydedilen raporda, 12 Eylül darbesinin ilk uygulamalarından birinin kıdem tazminatını ve ikramiyeleri kırpmak olduğu hatırlatıldı.
1978'de asgari ücretin 7.5 katı olan kıdem tazminatı tavanının, 1982'de asgari ücret ile bağının koparılmasının ardından hızla düşmeye başladığı belirtilen rapora göre, AKP'nin iktidara geldiği 2003 yılında asgari ücretin 4.4 katı olan kıdem tazminatı tavanı 2020 itibarıyla asgari ücretin 2.4 katına geriledi. Kamunun istihdamdaki payı da 40 yıl boyunca geriledi. 1980'de toplam sigortalı işçiler içinde yüzde 36 olan kamu işçilerinin oranı özelleştirmelere paralel olarak 2015'te yüzde 8'e geriledi.
Rapordan öne çıkan başlıklar şöyle:
- Sendikalar 40 yıldır baskı altında: 12 Eylül ile lokavt ve grev yasakları anayasaya girdi, hak grevi yasaklandı, sendikalara siyaset yasağı getirildi. Sendika kurmak ve sendikal faaliyet zorlaştırıldı.
- Sendikalaşma 40 yıldır engelleniyor: Sendikalaşma oranı 1980’de yaklaşık yüzde 40 iken, 2020’de yüzde 14’ün altına düşmüştür. Sigortalı işçi sayısı yaklaşık 7 kat artmasına rağmen, büyük bir işçileşme süreci yaşanmış olmasına rağmen sendikalı işçi sayısı sadece iki kat artmış, işçi sınıfına örgütsüzlük dayatılmıştır.
- Toplu pazarlık hakkı 40 yıldır gasp ediliyor: 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında DİSK kapalı iken sendikal faaliyetlerin yeniden başladığı 1984 yılından bu yana toplu iş sözleşmeleri kapsamındaki işçi sayısında ciddi bir gerileme yaşandı. Toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi oranının 1980’lerin ortalarından günümüze ciddi biçimde gerilediği görülmektedir.
- Grevler 40 yıldır yasaklanıyor: 12 Eylül askeri darbesi ile birlikte tüm grevler yasaklandı ve grev hakkı 1984’e kadar askıya alındı. Darbecilerin yaptığı yasal düzenlemelerle örgütlenmek de grev hakkını kullanmak da zorlaştırıldı. 2,2 milyon sigortalı işçinin olduğu 1980 yılında 80 bin işçi greve çıkarken, ortalama 11 milyon sigortalı işçinin olduğu AKP döneminde ise yıllık ortalama greve çıkan işçi sayısı 6 binin altına geriledi.
- Özelleştirmeler 40 yıldır sürüyor: 24 Ocak ve 12 Eylül ile temelleri atılan ve Özal döneminde başlayan özelleştirme politikası AKP döneminde daha da vahşi biçimde uygulandı. 68 Milyar dolarlık özelleştirmenin aslan payı, 60 milyar doları (yüzde 88’i) AKP döneminde yapıldı. Cumhuriyetin bütün ekonomik birikimi satıldı.
- Kamunun istihdamdaki payı 40 yıldır geriliyor: 1980’de toplam sigortalı işçiler içinde yüzde 36 olan kamu işçilerinin oranı özelleştirmelere paralel olarak 2015’te yüzde 8’e geriledi.
- Ücretler 40 yıldır eriyor. 24 Ocak ve 12 Eylül’ün temel hedeflerinden birinin ücretleri baskılamak ve ücret maliyetini düşürmek idi. 1978’de kişi başına milli gelirin yüzde 3,4 üzerinde olan asgari ücret aradan geçen 42 yılda kişi başına gelirin yüzde 40-45 altına düştü. Asgari ücret 1978’den sonra kişi başına gelire paralel olarak artsaydı asgari ücretin 2019 yılında 4.507 TL olması gerekirdi. Oysa aynı dönemde asgari ücret 2.558 TL olarak uygulandı.
- Sömürü 40 yıldır artıyor. 12 Eylül sonrası ücretlerdeki gerilemeyi işçi başına verimlilik ve işçi başına gerçek ücret artışı arasındaki ilişkiden de izlemek mümkündür. 1978 ile 2005 arasında kişi başına verimlilik 100’den 236’ya yükselirken, kişi başına reel ücretler ise 100’den 98,6’ya gerilemiştir. Son yıllarda da 2009 yılında 100 olan saatlik işgücü verimi 2019 yılına gelindiğinde 32,5 birim artmışken 2009 yılında 100 olan reel birim ücret endeksi 2019 yılında yalnızca 5,8 puan artmıştır.
- Gelir dağılımı 40 yıldır bozuk: 24 Ocak Kararları ve 12 Eylül Darbesi gelir dağılımı bozucu bir sonuç yarattı. 1978’de ücretlerim milli gelir içindeki payı 35,19 iken 1990’lara doğru yüzde 14 civarına gerilemiştir.
- Kıdem tazminatı 40 yıldır tehlikede: 12 Eylül darbesinin ilk uygulamalarından biri kıdem tazminatını ve ikramiyeleri kırpmak oldu. 1978’de asgari ücretin 7,5 katı olan kıdem tazminatı tavanı, 1982’de asgari ücret ile bağının koparılmasının ardından hızla düşmeye başladı. AKP’nin iktidara geldiği 2003 yılında asgari ücretin 4,4 katı olan kıdem tazminatı tavanı 2020 itibariyle asgari ücretin 2,4 katına geriledi. Bunu bile çok gören hükümet ve işverenler bugün kıdem tazminatı hakkına yönelik yeni planlar peşinde.
(HA)