Haberin İngilizcesi için tıklayın
Çıkarıldığı işine geri dönme talebiyle, İstanbul CHP İl Başkanlığı binası önünde 254 gündür direnişte olan, 160 gün de açlık grevi yapan Mahir Kılıç, İzmir’deki işine geri dönüyor.
Bu sabah eşi ve kızıyla birlikte oturup çay içerken bianet’e konuşan Mahir Kılıç, “Evet işime döndüm bu benim kazanımımdır ama aslında bu sınıf adına bir kazanımdır. En önemli kazanım da bu…” dedi.
TIKLAYIN - “Koltuk, Makam İstemiyorum, Atıldığım İşimi İstiyorum”
Dün akşam Kılıç adına CHP yönetimiyle yapılan görüşmeler sonucu anlaşma sağlandı. İki gün önce sıvı alımını da bırakmış olan Kılıç, “İstediğim şirkette iş girişim yapıldı, iş girişimin yapıldığı sigortadan gördüm, teyit ettikten sonra da su ve şeker almaya başladım. Bugün öğleden sonra açlık grevini bıraktığımı kamuoyuna açıklayacağım” diye konuştu.
“Kendimi çabuk toparlayacağıma inanıyorum”
İzmir Belediyesinde Temizlik İşçisi olarak çalışan ve aynı görevine iş girişi yapılan Kılıç, öncelikle açlık grevi sürecini takip eden Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İmzir Şubesindeki doktorlarla tedavi sürecini belirleyeceklerini, sonrasında da işbaşı yapacağını ifade etti.
Açlık grevi sürecinde böbrek başta olmak üzere sağlık problemleri yaşadığını söyleyen Kılıç “Kendimi çabuk toparlayacağıma ve en kısa sürede işime başlayacağıma inanıyorum” diye ekledi.
"10 yıl İzmir'in çöpünü temizleyerek çocuklarıma baktım" |
Kılıç işten atılmasıyla başlayan ve direnişine uzanan öyküsünü bianet’e şöyle anlatmıştı: “Bir önceki belediye döneminde, Aziz Kocaoğlu’nun başkanlığı sırasında kadro davası açınca işten atılan 258 işçi’den biriyim. Aralarında 26 yıl, 18 yıl çalışmış işçiler vardı. Ben de atıldığımda 10 yıllık işçiydim. Ortak noktamız kadro davası açmaktı. En son atılan benim, benden öncekiler ‘verimsizlik’ diyerek işten çıkardılar. 26 yıllık çalışanın verimsiz diye işten atılması tepki çekince beni atmadan önce kılıfına uydurmak istediler. O dönem DİSK Genel İş sendikasına bağlıydık. 6 yıl işçi temsilciliği de yapmıştım. Ben yıllık izne çıkınca katı atık biriminden sebze haline sürdüler. Bir ayda hakkımda üç ayrı tutanak tutuldu. Örneğin, yedi işçiye işe sakallı geldiler diye tutanak tutuldu, altısına bir şey olmazken sadece ben işe sakallı gelmekten disipline verildim. Oradan da yevmiye cezası verdiler bana. Başka bir tutanakta da 350 güvenlik kamerası olan yerde amirine saldırdı yalanıyla tutanak tutup bu gerekçeyle de kıdem veya ihbar tazminatımı vermeden işten çıkardılar. İşsizlik maaşı dahi alamadım. Ailem de açlığa mahkum edildi. İşten atıldıktan sonra İzmir Büyükşehir Belediyesi önünde açlık grevi direnişi yaptım. Benden önce atılan 9 arkadaşım da oturma eylemiyle destek verdi. Açlık grevinin sonunda, aynı haklarımızla işe başlayacağımıza dair hak ve meslek örgütlerinin de şu temsilcilerinin şahitlik ettiği bir protokol imzaladık. Ben de direnişi bıraktım. Yedi ay geçti ne işimize geri döndürüldük ne telefonlarımızı açtılar. Kandırılmış olduk. Ben de direnişimi CHP Genel Merkezi önüne taşıdım, açlık grevi yaptım. Kasım 2018’de, seçime 7-8 ay kala, Canan Kaftancıoğlu’yla görüşme gerçekleştirdik. Seçim öncesi geçici olarak İzmir’in Çiğli Belediyesinde geçici çalışacağımı, seçim sonrası da İzmir Büyükşehirde atıldığım işime geri döneceğimi avukatların da katıldığı görüşmeyle sözünü verdi. Ben de yine direnişi sonlandırdım. Hatta açtığım davaları da geri çektim, o davaların masraflarını şimdi icra yoluyla talep ediyorlar. Almadığım maaşıma icra koydurdular… Bana o görüşmede iki ay izinlisin, iki ay sonra Çiğli’de işe başlayacaksın, dendi. Bir iki ay beklemedim, bir ay sonra Çiğli Belediyesine gittim, uygun bir iş talep ettim. Ancak işe başlatılmadım. Belki 20 kez belediyeye gittim, bana ‘Seçime az kaldı maaşını sigortanı yatıracağım, işe gelmene gerek yok’ dediler. Yaptığımız her konuşmayı Kaftancıoğlu’nun avukatına da ilettim, bana işbaşı yaptırılmıyor, dedim. Şimdi de Çiğli’ye hiç gitmemiş, işe gitmeden para almış deniyor. Oysa güvenlik kamerası kayıtları ve şahitler var oraya gittiğime dair. Çiğli Belediyesinden de 31 mart seçimi olmadan çıkışımı vermişler. Ben burada direnişteyken de ‘işe gelmiyor’ diye tutanak tutulmuş iş akdi feshedilmiş. Ben zaten orada hiç çalışamadım ki…” İzmir Belediyesindeki işimde 5 bin liraya yakın maaşım vardı, senelik iznim, sosyal haklarım, ücretsiz toplu ulaşım kartım vardı. Buna rağmen taşeron şartlarındaki Çiğli Belediyesindeki işi geçici olarak kabul etmiştim. O işe de başlatmayıp işten attılar. Şimdi de işe gelmedi, ondan atıldı diye açıklama yapıyorlar. 10 yıl İzmir’in çöpünü temizleyerek çocuklarıma baktım, karın, yağmurun altında sokaklarda çalışarak bazı haklar kazandım. Ben o işimi istiyorum. Kaftancıoğlu’yla CHP’yle de kişisel bir husumetim yok. Koltuk veya makam istemiyorum, atıldığım işimi istiyorum. İnsanın işi, ekmeği hayatıdır…” |
(AS)