Mehmet Taşçı, 39 yaşında. Çağrı merkezi sistemleri kuran bir şirkette çalışıyor. Daha önce altı ay süreyle işsizlik sigortasından yararlanmış. Hükümetin, işsizlik sigortası fonunda biriken parayı, doğrudan ve dolaylı olarak sermayeye aktarmasını sağlayan yasa değişikliğine karşı çıkıyor:
"Elbette karşıyım. Bu fon kendi isteği dışında işsiz kalanlar için bir tür güvence olarak tarif edilmişti. İnsanların ücretlerinden kesintilerle oluşuyor. Çalışanlara değil de patronlara kaynak olarak aktarılıyor olması, kuruluş amacına taban tabana zıt."
İşsizlik sigortası fonu, işçilerin brüt maaşları üzerinden hesaplanan ödemelerle oluşuyor. İşçiler yüzde 1, işveren yüzde 2, devlet de yüzde 1 oranında prim ödüyor. Fonda, haziran sonunda 40 milyar 696 milyon TL birikmişti.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) emekçilerin işten çıkarılmaları halinde alabileceği işsizlik ödeneğinin biriktiği fonu, 2009-2012 arasında Hazine'ye ve teşvik olarak işverenlere aktarmasına olanak verecek yasayı, önceki gün Meclis'ten geçirmişti.
Yasaya göre, fonda biriken paranın dörtte üçü, 2009-2010 yıllarında, dörtte biri de 2011-2012'de Güneydoğu Anadolu Projesi'nde (GAP) kullanılmak üzere Hazine'ye aktarılıyor. Ayrıca işçi işe alan işverenlerin işsizlik sigortası ödemeleri ve hükümetin krize karşı açıkladığı teşvik paketlerinden yararlanacak işverenlerin işçiler için ödemesi gereken primler de yine fondan karşılanacak.
"Fon işsizler yararlanmasın diye tasarlanmış"
Taşçı, işten çıkarılıp da işsizlik sigortasından yararlanmak istediğinde, aslında fonun "insanlar yararlanmasın diye tasarlanmış" olduğunu fark ettiğini söylüyor.
"Çok daha kolay yararlanılan bir sigorta olduğunu düşünüyordum. Oysa anladım ki çok katı koşullara bağlı."
Ödenek alabilmek için "kendi isteği ve kusurları dışında işsiz kalmış olmak", işsiz kalınan tarihten önceki 120 gün sürekli, son üç yıl içinde de 600 gün süreyle prim ödemiş olmak gerekiyor.
Taşçı "Bu düzenleme, düzenli çalışamayan, kesintilerle, kısa sürelerle çalışan, çalışmak istediği halde sık sık işsiz kalan insanları kapsam dışında bırakıyor. Bu Türkiye'de çok sayıdaki, hem de ihtiyacı olan insan için geçerli olmayan bir yaklaşım" diyor ve ekliyor: "Zaten fonda bu kadar para birikmesinin nedeni de bu. İnsanlar yararlandırılmadığı için."
bianet'in daha önce bu konuda konuştuğu Birleşik Metal-İş sendikasından Mehmet Beşeli, "Bir gün bile istirahat etmiş olsanız, priminiz ödenmemiş olabilir. İşveren ödemeleri aksatmış ve işçi bunu bilmiyor olabilir" demişti.
Taşçı, koşulları sağladıktan sonraki sürecin kolay işlediğini söylüyor. "Sigorta Kurumu'na gidiyorsununz, size bir kart veriyorlar. Her ay PTT'ye gidip parayı alıyorsunuz."
Maaş yüzdesiyle kesinti, asgari ücretin altında ödeme
Taşçı, maaşından yüzdeyle kesinti yapılmasına karşın işsizlik ödeneğinin brüt asgari ücretin yaklaşık yüzde 80'i olarak sınırlanmasına da karşı.
"Asgari ücretle çalışan biriyle bunun dört beş katı maaş alan birinin fona katkısı aynı değil. Ama aldıkları ödenek aynı oluyor. Bu adaletsiz."
Taşçı ödeneğin miktarını da az buluyor ama, aslolanın asgari ücretin insanların yaşamasına olanak verecek düzeye yükseltilmesi olduğunu söylüyor.
İşsizlik sigortası kapsamında, 600 gün prim ödemiş olanlara 180 gün, 900 gün prim ödemiş olanlara 240 gün, 1.080 gün ve daha fazla prim ödemiş olanlara 300 gün süreyle ödenek veriliyor. Bu süreler, 6, 8, 10 ay anlamına geliyor.
Sendikacı Beşeli bunun işçinin ne kadar süre prim ödediğinden bağımsız olarak, işsizlik boyunca ödemeye dönüştürülmesi gerektiğini söylemiş ve şöyle açıklamıştı: "İşsiz kalmak işçinin suçu değil, işe yerleştirmemek devletin suçu. Bunun maliyetini üstlenmek zorunda." (TK)