Türkiye’de, Orta Doğu’nun geri kalanında da olduğu gibi, hala aşiretler birbiriyle çatışıyor, değerler için bir savaş söz konusu değil. Türkiye siyaseti hep bu tür örneklerle dolu, sabit durmayan iç siyasi ittifaklardan tutun da, Türkiye’nin Orta Doğu ve Kafkasya politikasına kadar durum böyle. Mısır ve Suriye’den, Türkiye’nin kendi kendine sınırını kapattığı genç Ermenistan Cumhuriyeti’ne kadar.
Türkiye’ye yaptığım birkaç seyahatimden sonra anladım ki, insanlarla tanıştırılırken ilk önce Ermeni olduğum gösteriliyor, hakkımda geri kalan her şey ikinci planda kalıyor. Başka “aşiretlerin” önünde kendini tanıtan bir “aşiret” gibiydim.
Mezheplere bölünmüş bir Orta Doğu’dan geldiğim için, bu bana pek de yabancı gelmedi, ki her zaman “en iyi arkadaşlarımın bazıları Ermenidir” diyen yeni insanlarla tanıştım. Belki de Türkiye, bütün bunların başladığı yerdir. En son İstanbul’dayken, bir arkadaşım Hrant Dink’ten alıntı yaptı: “Biz bu ülkede bir millettik, fakat bizi azınlık yaptılar.”
Bizler millettik, bizler sahiptik, “diğer aşiretler” için de bu bir tehdit oluşturmuş olabilir, ama şimdi, en iyi halimizde, lezzetli sucuk ve başarılı mücevher yapımı ile biliniyoruz.
Türkiye, her ne kadar Ermeni topluluğuna olan muamelesini düzeltmede önemli gelişme göstermiş ve toplum daha anlayışlı ve kucaklayıcı olmuş olsa da, yine de, bazı şeylerin değişmesi için zaman gerekiyor.
Yine de, Ermenileri yafta ve önyargı ile değil de tarihi sorumluluk ve eşitlik içerisinde gören ve Türklerin yüzde 1’i için konuşan bir Türk siyasi güç bulunmuyor. On yıllardır baskı altında kalan Kürtlerde bile, Ermenileri hoş karşılayan ana siyasi güçler ve temsilcileri, pek de gelişme kaydetmedi. Bu temsili güçlerin hiçbiri sorumluluk almaya, dengeleyici güç olmaya veya en azından ele geçirdikleri gayrimenkulleri geri vermeye hazır değiller. Bunu kanıtlayan örnekleri Mardin veya başka yerlerde görebiliriz.
Dahası, Ermenilere ve Ermenistan’a olan düşmanlık o kadar fazla ki, Ermenistan-Türkiye sınırı Türkiye tarafından 20 seneyi aşkın süredir kapalı. Dünyanın bu zor köşesinde kıstırılmış, bu kapalı sınır sorunu, Ermenistan’ın kanayan yarasıdır ki bu sorun günden güne ülkeyi yıpratıyor. Bu, Türkiye’deki Ermenilerin dostlarının bile konuşmaktan çekindiği bir sorun. Bu, Türkiye’deki Ermenilerin dostlarının hakkında her gün yazması, çizmesi ve kamuyunu bilgilendirmesi gereken bir numaralı sorundur.
Bugün değerlere ve değer insanlarına ihtiyacımız var. Bu olmazsa, bütün uzlaşma çabalarımız ve teşebbüslerimiz sonuçsuz kalacak. Değerler hem fiziksel hem de psikolojik sorunları ortadan kaldırır. Değerler, tarihle yüzleşmekle başlar, yeniden yazmakla değil. Sadece değerler bize aşiret mantığından çıkıp medeniyete erişmemizde yardımcı olur. İşte bu, Türkiye’nin kendine oynayabileceği en iyi rol ve bölge için iyi bir örnek teşkil edebilir. (HE/BAR/BM)
* Harout Ekmanian, Erivan'da (Ermenistan) CivilNet internet televizyonunda gazetecilik yapıyor.
* Bu yazıyı bianet İngilizce'den Barış Eral çevirdi.