Uluslararası Çocuk Merkezi (ICC) Dünya Çocuk Hakları Günü Çerçevesi'nde son dört yılda çocuk hakları alanında çok az ilerleme olduğunu vurgulayarak Türkiye’de çocuk haklarının durumuna baktı.
“2010’dan beri, Türkiye bir kere 2012’de Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin (ÇHS) uygulanmasının düzenli incelenmesini geçirdi. O zamandan bugüne, Türkiye Komite tarafından tespit edilen güçlükler ve boşluklarla ilgili çok az ilerleme kaydetti.
Mevzuat
Dünya Çocuk Hakları GünüÇocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 1989’da Birleşmiş Milletler’de kabul edildiği 20 Kasım tarihi dünya ölçeğinde çocuk hakları ve bu haklara ulaşamayan çocuklar hakkında farkındalık yaratmak amacıyla Çocuk Hakları Günü olarak kabul edildi. Çocuk Hakları Sözleşmesi, 18 yaş altındaki bireylerin yetişkinlerden daha farklı ve özel ihtiyaçlara sahip olmasından yola çıkılarak çocuklara özel olarak hazırlanan bir sözleşmedir. Türkiye, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi 1990 yılında imzaladı. |
Türkiye’deki mevzuatın ÇHS ile uyumlu hale getirilmesi yönünde kaygılara da yer verilen değerlendirmede, Türkiye Barolar Birliği ve UNICEF tarafından yapılan son hukuki analizlerin gösteriyor ki anayasada en az 12 maddenin değiştirilmesinin gerektirdiğini gösterdiğini belirtildi.
“Ayrıca, 95 yasada ÇHS ile uyumlu kapsamlı değişiklikler gerekiyor.”
Örnekler
ICC'nin sözünü ettiği anayasal değişiklikler Birleşmiş Milletler'in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi ile Türk Hukuk Mevzuatı Karşılaştırmalı Analizi'nde yer alıyor.
Sözkonusu analizde üzerinde durulan değişiklikler arasında anayasanın 41, 61 ve 65. maddeler de var.
“Anayasanın 41. maddesi, aileyi çocuğa karşı yükümlülüklerini yerine getirme konusunda destekleme yükümlülüğü içerecek ve çocuğun yararı gerektirmedikçe ailesinden ayrılmaması ilkesini açıkça yansıtacak biçimde değiştirilmelidir.
“61. maddede çocukların sosyal güvenlik kapsamında devletin yükümlülüğü, “korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için, her tür tedbiri alma” olarak ifade edilmektedir. Oysa ki, sosyal güvenlik 6. maddedeki hakların hayata geçirilmesi bakımından bütün çocukların temel hakkı arasında yer almalı ve asıl olarak çocuğun korunmaya muhtaç hale gelmesini önleme hedefine yönelik olarak organize edilmelidir.
“Anayasanın 65. maddesinde yer alan ekonomik ve sosyal hakların sınırlanması rejiminin de gözden geçirilerek, sınırlandırmanın somut ölçütlere bağlaması ve ekonomik kaynakların dağılımında devletin takdir yetkisinin sınırının tanımlanması gerekmektedir."
İnanç özgürlüğü
Aynı metin yasalara dair değişikliklerin neler olması gerektiğini de gösteriyor. İnanç özgürlüğüyl eilişkili yasalar da bunlar arasında...
“Türk Kanunlarında çocukların dinlerini belirleyebilme özgürlüğünü güvence altına alan açık bir düzenleme bulunmamaktadır.
“Çocuğun kendi dinini belirleyebilmesine ilişkin olarak Medeni Kanunda değişiklik yapılmalı ve çocukların dinlerini özgürce belirleyebilme hakları güvence altına alınmalıdır.
“ Ayrıca hakkın kullanılmasında çocuğa yol gösterme konusunda anne-babanın yükümlülükleri de hem Medeni Kanunda hem de Anayasada Sözleşme ile uyumlu biçimde düzenlenmelidir.”
TIKLAYIN - ÇOCUK HAKLARI İZLEME KOMITESI DAİMİ KOMISYONA DÖNÜŞSÜN
Etki değerlendirmesi
ICC Türkiye’deki çocukların haklarını varolan yasaların nasıl ihlal ettiğinin tespit edilebilmesi için acilen çocuk hakları etki değerlendirmesi yapılmasının gerekliliğini de ifade etti.
“Türkiye’nin çocuk haklarına ilişkin bütüncül bir yasa ve politika yaklaşımı mevcut olmadığını söyleyebiliriz.”
Halledilmesi gerekenler
ICC’nin vurguladığı noktalar şöyle:
* Her ne kadar Türkiye uluslararası yükümlülükleri gereği çocuğun her türlü bedensel cezalandırılmasını sonlandırma yönündeki tavsiyeyi kabul ettiyse de, bu konuda herhangi bir adım atılmamıştır. Bedensel cezalandırma, evde, özel bakım evlerinde, gündüz bakım evlerinde, okullarda ve ceza infaz kurumlarında açıkça yasaklanmıştır.
*Çocuklara hizmet sunan kamu kurumlarına bütçeden ayrılan pay arttıysa da, çocuklara ayrılan bütçe kalemlerinin hesap verebilirliği artırmak için tespit edilmesi ve izlenmesi mümkün değil.
* Sosyal koruma, sağlık, sosyal destek ve sosyal hizmete merkezi hükümetin harcamaları, GSMH’ye oranı yüzde 13. Bu oran AB ortalamasının 13 puan gerisinde. Bunun da yalnızca yüzde 1,3’ü yoksulluk sınırının altındaki nüfusa sosyal destek ve sosyal hizmetlere ayrılıyor.
* Son araştırmalara göre, Türkiye’de üç çocuktan ikisi ciddi maddi yokluk çekiyor.
* Çocuk, anayasada kendi haklarını kullanma kapasitesine sahip ayrı bir kişi olarak tanımlanmıyor. Bu anayasal tanınmama durumu, hakların kullanımı bakımından bir dizi yasa ve bu yasaların uygulanması arasında uyuşmazlık doğuruyor.
Tavsiyeler ve çekinceler
Türkiye 2010 yılındaki ilk Birleşmiş Milletler Evrensel Periodik İnceleme sürecinde çocuk hakları ile ilgili 22 tavsiye aldı.
Bunlardan etnik kökene dayalı ayrımcılığı ortadan kaldırmak için hükümeti harekete geçmeye çağıran dört tavsiye reddedildi. ÇHS’deki çekincelerini kaldırması için yapılan iki tavsiye de reddedildi.
Oysa Türkiye Kadına Karşı Her Türden Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’ndeki benzer çekincelerini kaldırdı. Üstelik anadilde eğitim ve kültürel hakların kullanımı ile ilgili yeni yasal düzenlemelerle bu çekinceleri geçersiz kıldı.
Karamsar tablo
Türkiye İstatistik Kurumu’nun yaptığı son araştırmalara göre Türkiye’de çocuk hakların ailişkin tablo oldukça karamsar.
* Her ne kadar çalışma yaşı 15 ise de resmi rakamlara göre 6-14 yaş arası çalışan çocukların sayısı 300 bin civarında.
* Çocuk evliliklerinin toplam evliliklere oranı yüzde 23, bu evliliklerin yüzde 91’ini ise kız çocukları oluşturuyor.
* Çocuklara yönelik cinsel istismar davalarının sayısı 2002 yılında 4 bin 500 iken, 2014 yılında 17 bin 500’e yükseldi.
* Güvenlik birimlerine gelen/getirilen çocuk sayısı 2007 yılında 58 bin iken, 2014 yılında 300 bine yükseldi. (YY)
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye buradan ulaşabilirsiniz.