"...Birlikte öğrendik seninle
avcumuzda yüreği çarpan
kuşa sevgiyi
gökler gibi sardı dünyayı
yağmur gibi sızdı dünyaya
dünya kadar oldu sevgimiz
el ele büyütüp el ele derdik
el ele derip insana verdik
verdikçe çoğalan sevgimizi..."
Rahşan Ecevit'in 17 Ocak'taki ölümünün ardından en öne çıkan kesit, eşinin, şair kimliği ile de bilinen eski başbakanlardan Bülent Ecevit'in kendisine olan sevgisini kaleme aldığı "El ele büyüttük sevgiyi" şiiri oldu. Ancak çiftin aşkı kadar Ecevitlerin siyasi hayattaki yeri de unutulmadı.
Demokratik Sol Parti ile Demokratik Sol Halk Partisi'ndeki geçmişi ile Rahşan Ecevit, Türkiye siyasetine damga vurmuş kadın siyasetçilerin başında geliyor. Ölümü sonrasında kendisine yönelen eleştirilerden biri de bu dönemdeki "icraatlarından" birine dair: Rahşan Affı.
Kendi adı ile anılan bu af, F tipi hapishanelere karşı başlatılan ölüm oruçlarını sona erdirmek için 19 Aralık 2000'de başlatılan "Hayata Dönüş" ismi verilen kanlı operasyonun ardından çıkarılmıştı.
Bu yolla mahkum sayısı yurt genelinde azaltılmıştı. Fakat "Rahşan Affı" dönemin ana akım medyası tarafından yapılma şekli ya da zamanlamasından çok, sonrasında işlenen suçlar üzerinden tepki çekecekti. Rahşan Ecevit ise yıllar sonra Hürriyet gazetesinden Nur Batur'a verdiği demeçte affın genişletilmesinden dönemin koalisyon hükümetini sorumlu tutacaktı:
"Ben bunu garibanlar için istemiştim. (...) O sırada koalisyon hükümetiydik. Bir takım partililerin o zaman ne kadar çok hapiste olan arkadaşları, eşi dostu varmış. Bu işe sarılmışlardı. Bu şekilde başladı bu iş ve yayıldı, genişledi."
Ecevit'in ölümünden sonra daha az öne çıkan yanıysa Yahudiler ve Hristiyanları hedef alan söylemleriydi.
"Takkenin üzerine haç geliyor"
2007'de Malatya'daki Zirve Katliamı'ndan önce Protestanların Türkiye gündemine gelmesinin nedeni, Rahşan Ecevit'ti. 2005 yılında dönemin AK Parti iktidarının Avrupa Birliği (AB) sürecindeki adımlarını eleştiren Rahşan Ecevit, "Ben bir Müslümanım" diyor, Türkiye'de Müslümanlığın gerilemesine razı olamadığını ifade ediyordu.
Çünkü Rahşan Ecevit'e göre AB sürecindeki Türkiye "Hristiyanlaştırılıyor"du. Özellikle de apartman kiliseler yoluyla. Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e "İmam Hatip" tartışması kapsamında verdiği yanıtta şöyle diyordu:
"Sanki gizli kapaklı yerlerde kurulmuş gibi, çalışıyor ve faaliyet gösteriyor gibi. Ama ayrıca turistik yerlerimizde, yabancıların yoğunlaştığı yerlerde özellikle buralarda kiliseler inşa edilmeye başladı. Birçoğu da faaliyete geçti. Bunlar bu haliyle kalsalar gayet iyi tabii de ama birçok Müslüman vatandaşımız üzerinde de Hristiyanlık çalışmaları yapılmaya başladı. İşte beni rahatsız eden bu oldu. Birçok Müslüman vatandaşımız kendisine ya ikna yoluyla ya da bir çıkar sağlanma yoluyla kendileri Hristiyan yapılmaya başlandı. Bundan tabii olarak rahatsız oldum Müslüman olarak."
O dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan "Din elden gidiyormuş. Bunların haline güler misin ağlar mısın?" derken Rahşan Ecevit'in komplo teorisine yanıt Sabah gazetesinden Nevzat Atal'a konuşan Bahçelievler Lütuf Kilisesi Pastörü Semir Serkek'ten gelecekti.
Serkek, Rahşan Ecevit'in halkı kışkırttığını söylüyor, rakamları açıklıyordu: "25 bin apartman ibadethanesinin sadece 25'i kilise. Türkiye'de de toplam sayı 50 kadardır. Şimdi Rahşan Ecevit bu kadar ibadethaneyi görmedi de sadece 25 kiliseyi mi gördü?"
"İşgal edilmiş Anadolu"su
Ecevit, 2006 yılında hedef aldığı kesimi daha da genişletecekti. Rahşan Ecevit'in yabancılara mülk satışıyla ilgili düzenlediği ve "GAP'ın geleceğine dair" tartışma yaratan basın toplantısı sonrasında Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu'nun odasında kendisiyle bir araya gelecek, sonrasında "İçime bir kurt düştü" başlıklı bir yazı kaleme alacaktı.
Bu yazıya göre Rahşan Ecevit, "Türkiye'nin işgal altında olduğuna" inanarak Trakya'dan başlayıp Ardahan'da biten şöyle bir tablo çiziyordu: "Düşünebiliyor musunuz, bütün Trakya'yı Yunanlılar satın aldı. Biliyorsunuz, Yunanistan Ege adalarını silahlandırmıştı. Şimdi bu adaların karşısındaki bütün sahilleri Yunanlılar satın alıyor. Biz adalar silahsızlansın derken, topraklarımız elden gidiyor."
Ege'den Akdeniz'e uzanan Rahşan Ecevit için Hatay zaten "çoktan gitmiş"ti. Yine kendisine göre "Ani Harabeleri'nin etrafını İngilizler satın almış"tı. Bunu da Türklerle ortak şirketler kurarak yapmışlar, Türkler de daha sonra hisselerini İngilizlere devretmişti. Böylece bir "felaket" çerçevesi çiziyor, sonuna da savaş olasılığını getiriyordu: "İngilizler bu şirketleri alınca, hükümet de onlara büyükelçilik statüsü veriyor. Yani orası İngiliz toprağı oluyor. Düşünebiliyor musunuz, biz yarın oralarda savaşa girecek olsak ne yapacağız? Oraları İngiliz toprağı olmuş."
Rahşan Ecevit için kritik yerlerden biri de, Hürriyet'teki buluşmadan kısa süre öncesinde yaptığı ve Türkiye'nin gündemine yeniden gelmesini sağlayan GAP bölgesiydi. Bu noktada antisemit söylemine başlıyordu: "GAP'ı Yahudiler alıyor. Bütün topraklar kapatıldı."
Ertuğrul Özkök araya giriyor, "Biz biraz araştırdık; ama bunu kanıtlayan bir belgeye ulaşamadık. Tapu kadastro yetkilileri de böyle bir şeyin olmadığını söylüyor. Acaba sizin elinizde belgeler var mı?" diye soruyordu. Fakat Rahşan Ecevit iddiasının arkasındaydı: "Şimdiki kadastro müdürü söylemiyor. Ama bundan önceki gelip bize anlattı." Yani somut belgesi olmasa da "güvenilir bilgi sahibi" olduğunu savunuyordu.
Komplo teorileri
Özkök'ün tabirine göre "İşgal edilmiş Anadolu turu"na devam eden Rahşan Ecevit'e göre "Orta Anadolu'yu da Yahudiler alıyor"du. Sonrasında bir "düzeltme" yapacaktı. Kendisine göre bu satın almaları İsrail yapmıyordu, "Türk Yahudileri alıyor" diye ekliyordu. Özkök, "Türk Yahudisi dediği insanların "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı" olduğunu, dolayısıyla istediği yerde ev, arsa alabileceğini" söyleyince Rahşan Ecevit'in tavrı netti: "Ama onlar İsrailli şirketler adına alıyor."
Rahşan Ecevit'in çıkışı üzerine Türkiye Hahambaşılığı bir yazılı açıklama yapacak, "Bu tür söylemler tüm Türk Yahudilerini töhmet altında bırakmakta, vatandaşlar arasında ayrımcılık ve güvensizlik yaratmaktadır" diyecekti.
Hahambaşılık, Rahşan Ecevit'i "hiçbir kanıta dayanmayan ithamına açıklık getirmeye, GAP bölgesinde İsrail adına arazi satın alan Yahudi dinine mensup Türk vatandaşlarının adlarını ve aldıkları arazileri alan büyüklükleriyle birlikte açıklamaya davet etse" de sonuç alamayacaktı. Böylece Rahşan Ecevit siyasi tarihinin sonuna doğru Yahudileri ve Hristiyanları hedef alan komplo teorileri ile anılır olacaktı. (SK/AÖ)