Uzun boylu, davudi sesli, sürekli taktığı siyah gözlükleriyle ve kullandığı son model Chevrolet arabasıyla tanınıyordu. *
Kendisini “The Gang Buster of İstanbul” olarak tanıtıyordu. Bu belirlemesi, kültür düzeyinin yüksek olduğunu da gösteriyordu.
7 Temmuz 1961 tarihinde Çemberlitaş Buğday bankasına (Anadolu Bankası) girip “kimse kıpırdamasın, bu bir soygundur” demesiyle başlamıştı efsanesi.
Türkiye’de ilk defa bir banka şubesi silahlı kişi tarafından soyuluyordu. Şube çalışanlarının tamamı şaşkındı.
Veznedar soyguncunun verdiği torbaya paraları doldurduktan sonra soyguncunun ana kasayı açmasını istemesi üzerine ana kasayı açmış ancak müdürün hissettirmeden kapıya ulaşıp “yetişin hırsız var” diye bağırmasıyla soygun yarıda kesilmiş, soyguncu torbayla birlikte havaya ateş ederek kaçmıştı.
Birkaç gün sonra Çatalca’da bir benzinlikte ortaya çıkmış, benzinliği de soyduktan sonra kayıplara karışmıştı. Hemen aramaya girişen polis, tesadüfen bir otobüs durağında soyguncuyu yakalamış, polisle boğuşma yaşayan soyguncu üstün gelerek yeniden kaçmayı başarmıştı.
Gazeteler bu soygunların haberleriyle doluydu. “Emniyet bir kişiyle başa çıkamıyor” diyerek eleştiriliyordu. Sinirler gergindi. Darbe ortamında bir kişinin böylesi soygunlara girişmesi akıl almaz geliyordu.
Hürriyet gazetesine “The Gang Buster of İstanbul” imzasıyla mektuplar gönderiyor, yeni soygunlar yapacağını anlatıyordu.
18 Ağustos’ta Kazlıçeşme İş Bankası şubesinin önünde bir Chevrolet park etti. Bu kez yanında Necdet Sinkil adlı arkadaşı da vardı. Kafalarına kadın çorabı geçirerek binaya girdiler. “Kıpırdamayın vururum” diyerek soyguna başladılar. Bu sırada para yatırmaya gelen birine, “sen ne iş yaparsın?” diye soran soyguncu, “işçiyim” cevabını alınca, “ben işçi parası almam” diye cevap vermesi, soyguncuya sempati duyulmasını ve efsane haline gelmesini sağlar.
Özellikle banka çalışanı kadınlar ifade verirken, soyguncuya karşı sempati beslediklerini saklamıyorlardı.
Yüzlerce polis, görevli, helikopter ve dedektifler soyguncunun peşindeydi ama o nişanlısıyla evlilik hazırlıkları yapıyordu. “En iyi saklanma göz önünde olmaktır” ifadesini doğrularcasına sokaklarda Chevrolet’siyle dolaşıyordu.
24 Ağustos tarihinde emniyet yetkililerince kimliği belirlenmişti. Adı Necdet Elmas’tı.
Necdet Elmas, 12 yaşında evden kaçmış, birçok işe girip çıkmış, Hukuk Fakültesine girmiş ancak 2. sınıfta okulu terk etmiş, bir süre belediyede memur olarak çalışmıştı. Bir tek zaafı Chevrolet marka arabaya düşkünlüğü idi. Bu nedenle de oto hırsızlığına başlamış, sadece Chevrolet marka araba çalmıştı.
Arabasını iyi kullandığı, geri viteste bile 120 km hızla gidebildiği söyleniyordu. Arabasında yatıp kalkıyor, kadınlarla gününü gün ediyordu.
İlk soygunların birinde yakalanıp 11 yıl hapis cezası almış, cezaevinden kaçmış, polisle girdiği silahlı çatışmada yakalanmış, daha sonra hastane sevki sırasında kendisine refakat eden askeri kandırıp Emirgan’da rakı içmeye götürmüş ve oradan da tuvalet penceresinden atlayarak kaçmıştı.
Bu iş darbe yapan orduyu da rahatsız ediyordu. Bir insanla başa çıkılamıyordu. Ordu ve emniyet yetkilileri çıkan gazete haberleri yüzünden deliye dönüyordu. Ne olursa olsun efsane haline gelen ve halk tarafından sempati duyulmaya başlayan soyguncu Necdet Elmas yakalanmalıydı. Hatta Cemal Gürsel’in “gerekirse bir ihtilal daha yapılır” dediği söylentileri yayılır.
Cumhuriyet gazetesi, soyguncu Necdet Elmas’ın yakalanması için bir ekip kurar ve takibe başlar.
İstanbul’daki tüm ordu güçleri ve emniyet seferber olmuş, sokak sokak, ev ev soyguncuyu arıyordu. Bu sırada Necdet Elmas’ın Beyoğlu’nda evlilikle ilgili alışveriş yaptığı gazetelere yansıyor, yetkilileri çıldırtıyordu.
Durum o kadar vahimleşmişti ki Chevrolet marka tüm arabalar ve kullanıcıları suçlu muamelesi görüyordu. Çayırhan mevkiinde yolu kesen askerler Chevrolet marka aracı kurşun yağmuruna tutmuş, içerisindeki anne ve 8 yaşındaki çocuğu ağır yaralanmıştı. Aziz Nesinlik vakalar oluşmaya başlamıştı.
Ordunun ve emniyetin çemberi daralmaya başladığında Necdet Elmas ortağı Necdet Sinkil İstanbul’dan uzaklaşmaya karar verip Necdet Sinkil’in Darıca’daki akrabasının evine giderler. Amaç birkaç gün saklanmak, bir tekne bulup kaçmaktır.
Necdet Sinkil’in akrabası Muzaffer Balçık, kaçaklara ihanet eder. Hükümet, soyguncular için 100 bin lira ödül koymuştur ve Muzaffer Balçık bu ödülün çekiciliğine kapılmıştır.
İhbarı değerlendiren polis kısa sürede evin etrafını çember altına alır. Necdet Elmas, “Bana bakın, zaten kafam bozuk, üzerime varmayın ha! Yoksa ya intihar edeceğiz ya da yaylım ateşi açacağız. Kıyamet o zaman kopacak! Evvela şefinizle konuşmak istiyorum” der.
Gelen yetkiliye teslim olacağını, ancak tıraş olması gerektiğini söyler. Kabul edilir. Tıraş olur. Giysilerini değiştirir. Ve dışarıya saçları taranmış, tıraşlı ve ütülü takım elbisesiyle çıkarak teslim olur.
Teslim olduktan sonra götürülürken bile yanından geçen kadınlara kur yaptığı söylenir.
Necdet Elmas, 20 yıl ağır hapis cezası alır. Ek olarak 20 yıl nezaret altında tutulacaktı. Firar etmeye kalkar, dövülür.
Hapishanede isyan çıkınca suçlularla yetkililer arasında arabulucu olur. Hakkında gazetelerde yazılanlar bitmek bilmez.
İnfaz yasasından yararlanarak cezaevinden çıkar. En son bir araba kazası haberi çıkar ve sonrasında Necdet Elmas efsanesi unutulur.
Bugün hakkında bilinen çok az şey var. En son 80'lerde cezaevinden çıkan Necdet Elmas'ın Beşiktaş'ta bir büfesinin olduğu ve hala Chevrolet markasına olan tutkunluğu kendisi hakkında alınabilen son bilgiler. (NT/EKN)
--------------------------------------------------
* Bu yazı, Cengiz Erdinç'in "Gangster - İstanbul'da 12 Gün" (Alfa Yayınları, 2005. 2. Baskı Doxa Yay. 2014) adlı kitabından yararlanılarak yazıldı.