Son bir kaç yıldır Moda Halı Saha'da bir grup kadın düzenli olarak futbol oynuyor. Üç kadın arkadaşın birlikte sohbet ederleken "keşke konuşmanın ötesinde birlikte bir şey yapsak" fikri üzerine ve 30. yaş kutlamasını vesile ederek başladığı kadın kadına futbol oynama isteği, yıllar içinde bir çok başka kadını da dahil ederek her hafta birlikte top koşturma heyecanına döndü.
Evet, bir takım kadınlar her hafta Kadıköy'de futbol oynuyor, bu oyundan bir dizi arkadaşlık, dostluk ve bir dayanışma ağı örülüyor. Birlikte top koşturduğumuz arkadaşlarımızdan futbol tarihi üzerine doktora çalışması yürüten Sevecen Tunç, Halil İbrahim Dinçdağ'ın hakemliğinde bir maç organize etme fikrini ortaya attığında hem ilk hakemli maçımızı yapacak olmanın heyecanı hem de hakem Dinçdağ ile dayanışacak olmanın memnuniyeti ile heyecanlıydık.
28 Aralık 2013 Cumartesi günü Halil Dinçdağ hakemliğinde ilk dayanışma maçımızı gerçekleştirdik. Maç öncesi Dinçdağ ile kısa bir söyleşi yaparak, onun hikayesini kendi ağzından dinleme fırsatı da bulduk. Halil ibrahim Dinçdağ eşcinsel olduğu için hakemlik görevi Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) tarafından sonlandırılmış bir hakem.
TFF'yekarşı başlattığı hukuk mücadelesinden bahsederken “rüzgâra karşı yürürüm rüzgâra göre yön değiştirmem” diyerek Dinçdağ, hiçbir şeyden korkmadığını ve mücadelesinin devam edeceğini anlattı. Dinçdağ’ın mücadelesi sadece hukuksal alanda girilen bir mücadele değil; onunkisi, toplumsal normları ihlal edenlerin ve farklı olanların dışlandığı erkek egemen dünyaya karşı girilmiş bir mücadele.
Bir arkadaşımızın sorduğu soru üzerine, Dinçdağ hikâyesine bir Trabzonlu olarak nasıl Beşiktaş taraftarı olduğunu anlatarak başladı. Askere gitmek istemediği için 'çürük' raporu almak zorunda bırakılan ve bu olayı takiben hakemlik görevinin sonlandırıldığını aktaran Dinçdağ, açtığı hukuki davanın gelişme sürecini anlattı ve yaşadığı bu zorlu dönemde kadınların desteğinin ve özellikle de ailesindeki kadınların desteğinin çok önemli olduğunu vurguladı. Kadınların yolda onu durdurarak desteklerini açıkça ve cesurca ifade ettiklerini anlattı, erkeklerin desteğinin ise çok daha az olduğunu belirterek erkeklerin kendilerini “ibne bir hakemle” ilişkilendirmekten korktuklarını aktardı.
Erkeklik ofsayta düşünce
Erkekler, konuşmaktan dahi çekinirken ve erkekliklerinin zedeleneceğinden korkarken, kadınlar ‘doğal bir şekilde’ nasıl oluyordu da eşcinsel olduğunu açıkça ifade eden bir hakeme destek verebiliyorlardı? Bütün bu dışlanma ve futbol hikâyeleri neden hep militarizm ve askerlik hikâyelerine dayanıyordu?
Burcu Karakaş ve Bawer Çakır’ın hazırladığı Erkeklik Ofsayta Düşünce adlı kitapta, hem Halil İbrahim Dinçdağ’ın hem de Bawer Çakır’ın hikâyeleri, bize kadınlar ve erkekler, hatta kadınlık ve erkeklik halleri arasında da var olduğuna inanılan karşıtlıkların futbol sahalarında yeniden ve yeniden inşa edilişlerini ve dönüşümlerini anlatıyor.
Farklı sınıfsal aidiyetlerden, cinsiyetlerden, etnik ve dini inanç gruplarından ve cinsel yönelimlerden olan taraftarları bir araya getirebilen
futbol, sahada erkekler arası homojen bir birliktelik ve duygudaşlık [i] kurma tahayyülüne dayanmakta. Bu kurgu karşıtlık üzerine kurulu, bir tarafta erkeklik, maçoizm ve sporun merkezinde yer alan bedeni disipline etme, diğer tarafta ise kadınsı olduğu düşünülen hal ve davranışlar.
Türkiye'de egemen futbol algısı sadece erkekler arasında kurulabilecek bir homososyal ve heteroseksüel birliğe dayanır. Erkeklerin işbirliğinden, dayanışmasından ve omuzdaşlığından gücünü alan bu birliktelik açık olarak da eşcinsellerin ve hatta üstü kapalı olarak kadınların da bu dünyadan dışlanmasıyla garanti altına alınır; tam da Bawer Çakır’ın dediği gibi, “Futbol ve ben birbirimizden nefret ederek ayrılmıştık. Olmayınca olmuyordu. Zorlamanın da alemi yoktu. Ben o dünyadan değildim ve o dünyalıların da beni aralarında istemedikleri açıktı.” [ii]
Tekme atmak erkeklere özgüdür
Bu futbol dünyasından sadece eşcinsel erkekler değil, kadınlar da tarihsel olarak ve daha örtük şekilde dışlanırlar. Tanıl Bora bir yazısında Hollandalı bilim adamı Frederik Jacobus Johannes Buytendijk’in 1953 yılında yaptığı bir açıklamasına referans verir:
“Futbol, erkekliğin bir tezahürüdür. Kadınlara futbol oynatmak, hiçbir zaman başarılamamış bir iştir. Tekme atmak, erkeklere özgüdür...” [iii]
Tekme atmanın erkeklere özgü olduğu futbol sahaları, kadınsı kabul edilen hallerin, eşcinselliğin ve esasen kadınların ötekileştirildiği bir alan olarak kurulur ve kurumsallaşır. Yine Bora’nın aktardığı gibi, Türkiye’de kız çocuklarının ilk ve orta öğretim okullarında futbol oynaması 2007 yılına kadar yasaktı; son yıllarda ise kadın futbol kulüpleri sayısının 40’a ulaşmasına rağmen, kadın oyuncuların saçlarını çok kısa kesmesine izin verilmemekte, hatta kadın takımlarında güzellik yarışmaları yapılmakta. [iv]
Futbol sahasında, ne erkeklerin eşcinselliği, ne kadınların eşcinselliği, ne de kadınların ‘erkeksi,’ erkeklerin de ‘kadınsı’ davranış halleri kabul görmemekte; bu sınırları ve kuralları ihlal edenler de, Dinçdağ’ın davasında olduğu gibi sadece kınama ile değil kurumsal yaptırımlarla karşılaşmakta.
Çakır’ı ve Dinçdağ’ı futbolun dünyasından dışlayan ama aynı zamanda da erkekliğin en önemli dayanaklarından olan heteroseksüellik normu sadece cinsel yönelimin farklı olması üzerinden değil, kadınların ve erkeklerin nasıl davranması gerektiğini buyuran davranış kuralları üzerinden de kendini gerçekleştirir.
Dinçdağ’ın söyleşisinde aktardığı gibi, futbolda eşcinsellerin varlığı kabul görmez ve dışlanır. Bu dışlama eylemi maçoluk olarak adlandırılabilecek davranış kalıpları eşliğinde hayata geçer. Onun sözleriyle, “Maçoluk bir maskedir. Futbol sahası da bir sahnedir. Futbolcu o maskeyi takıyor, sahaya çıkıyor, maçoluğunu gösteriyor. Perde arkasında o maske çıkıyor…”
Burada maçoluktan vurgulanmak istenen erkeklerin kurallarını koyduğu ve sınırlarını da erkeklerin çizdigi futbol dünyasının çok daha performatif bir erkeklik algısı üzerine kurulu olduğudur. Bu performansın kendisi erkekleri şiddete, küfre, kazanmaya ve rekabete davet ederken, kadınları ve eşcinselleri bu oyunun pasif ve duygusal elemanları olarak sahanın dışına iter. Futbolda eşcinsellerin varlığı futbolun homososyal birliktelik idealini tehdit eder.
"Burada ofsayt olmaz"
Makbul futbol aktörleri heteroseksüellik üzerinden tanımlanırken, futbolun simbiyotik ilişki [v] içinde olduğu militarist ve milliyetçi söylemler ve eylemler bütünü de bu kurguyu tekrar tekrar üretiyor ve hayatımızın her alanında dolaşıma sokuyor.
Tanıl Bora bu ilişki ile ilgili şunları söyler: “Milliyetçiliğin, erkekliğin, militarizmin değerleri, imgeleri ve mecazları birbirlerini ‘lig usülü’ besler.” [vi] Ve “erkeklik-militarizm-milliyetçilik arasındaki ilişkiye futbolun elverişli ama kaçınılmaz olmayan bir zemin” sunduğunu da ekler. [vii]
Dinçdağ’ın mücadelesi de 2006 yılında askerlik şubesine çağrılması ile başlar. Askerlik şubesine çağrılmasından sonra eşcinsel olduğunu gittiği hastanede belirtir fakat doktorun rapor vermemesi üzerine eşcinselliğini ispat edemez.
Eşcinselliğini kanıtlaması için cinsel ilişkiye girerken çekilmiş fotoğraflarının verilmesi gerektiğini öğrendiğinde şaşırır. Futbolun ve askerliğin gereği olarak görülen heteroseksüelliğini kanıtlamaya çalışan milyonlarca makbul vatandaşa karşı, eşcinsel olduğunu kanıtlamak için de yine devletin kurum ve kuruluşların onayından geçmek gerekir. Dinçdağ ‘çürük raporu’ aldıktan sonra, askerlik yapmadığı için hakemlik yapamayacağı söylenerek hakemlik mesleği sona erdirilir.
Militarizm ve milliyetçilik sadece futbol sahasında değil, 1990’lardan beri süregiden savaş ortamında tribünlerde de kendini gösteriyordu. “Kahrolsun PKK” ve “Şehitler ölmez vatan bölünmez” sloganları eşliğinde söylenen İstiklal Marşlarıyla, militarizm ve milliyetçilik dozu yüksek sesler 90’lardan günümüze kadar sahaları doldurmaya devam etti. [viii]
Bütün bu milliyetçilik, militarizm ve erkeklik yüklü futbol sahaları, televizyonlardaki futbol programları ve taraftarlarının da katılımıyla, homofobik ve heteroseksist bir alan yaratır. Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda, oynayanlardan taraftara, spor yorumcusundan hakemine, alternatif bir futbol sahası yaratmak mümkün müdür?
Oynayanlar kadın, hakemi de Dinçdağ olursa neden olmasın!
Dinçdağ’ın söyleşiyi takiben maç için hazırlıklara başlandı. Bu esnada arkadaşlardan biri Dinçdağ’a "sizin bize kural anlatmanız lazım" dedi.
Dinçdağ sahaya bakarak, “Burada ofsayt olmaz, taç da olmaz”, dedi.
Ofsaytın ve taçın olmadığı, erkekliğin kadınlığın ve eşcinselliğin ofsayta düşmediği bir maç oynandı. Kadınlar sahadaki bedensel varlıklarıyla bir erkek sporu olarak tahayyül edilen futbolu yalnızca erkek sporu olmaktan çıkarmaz, aynı zamanda da futbol ve erkeklik arasındaki bağı kuvvetlendiren milliyetçi ve militarist söylem ve eylemlerin de içini boşaltabilme potansiyeline sahip olmaları bakımından futbolun erkeklikle örülü tarihini dönüştürme gücünü ellerinde bulundurular. Tabii ki burada alternatif bir futbol sahası düşleyebilmemizi sağlayan sadece kadınların sahadaki fiziksel varlıkları ve görünürlükleri değildir, kendilerine atfedilen kadınlık rollerine, kadınlık ve erkeklik kalıplarına direnerek, Dinçdağ’ın tabiriyle “ibne bir hakemle” futbol maçı yaparak futbol sahasını erkek egemen tavır ve dilden özgürleştitirler.
Ötekilerin birlikteliğinden doğan bu oyun hayatımızın bütün alanlarına nüfuz etmiş olan erkekliği, militarizmi ve onun kurumsal zeminini kayganlaştırma gücüne sahiptir. Yenmek-yenilmek, güçlülük-güçsüzlük ve kadınsılık-erkeksilik arasındaki sözde sınırları dönüştürürken, Dinçdağ’ın davasını ve erkek hegemonyasına karşı giriştiği direnişi de sahipleniyoruz. (NG-İO/HK)
Not: Fotoğraflar için İrem Sözüer'e ve hazırladığı afiş için de Ekin Sanaç'a çok teşekkür ederiz.
[i] Bakınız Özlem Aslan, “Top Yuvarlak, maç doksan dakika”, http://www.sabitfikir.com/elestiri/top-yuvarlak-mac-doksan-dakika
[ii] Bawer Çakır. 2013. “Azınlık İdman Yurdu, ÇoğunlukSpora Karşı”, Futbol, Eşcinsellik ve Halil İbrahim Dinçdağ’ın Hikayesi: Erkeklik Ofsayta Düşünce, hazırlayanlar Burcu Karakaş ve Bawer Çakır. İstanbul: İletişim Yayınları,s. 21.
[iii] Tanıl Bora, “Anatomik Kırışma”, http://www.radikal.com.tr/yazarlar/tanil_bora/anatomik_kirisma-1053651
[iv]Tanıl Bora, “Futbolun kadınla imtihanı,” http://www.radikal.com.tr/yazarlar/tanil_bora/futbolun_kadinla_imtihani-942886
[v] Bakınız Tanıl Bora, 2013, “Futbolda Erkeklik, Militarizm, Milliyetçilik: Tek Kale”, Erkek Millet Asker Millet: Türkiye’de Militarizm, Milliyetçilik ve Erkek(lik)ler, derleyen Nurseli Yeşim Sünbüloğlu. İstanbul: İletişim Yayınları, s. 489.
[vi] Tanıl Bora. 2013. “Futbolda Erkeklik, Militarizm, Milliyetçilik: Tek Kale”, Erkek Millet Asker Millet: Türkiye’de Militarizm, Milliyetçilik ve Erkek(lik)ler, derleyen Nurseli Yeşim Sünbüloğlu. İstanbul: İletişim Yayınları, s. 489.
[vii] a.g.e., s. 489.
[viii] a.g.e., s.501.
* Nisa Göksel, Northwestern Universitesi, Sosyoloji Bölümü Doktora Adayı; İmge Oranlı, DePaul Universitesi, Felsefe Bölümü Doktora Adayı