Burası Mahmur Kampı. Erbil’den 40 kilometre öteye uzanan yollarda yemyeşil bir köy gibi. Etrafındaki sarı sıcağa inat “ben buradayım” diyor.
Binlerce insanı sınırın öte tarafına süren Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt vatandaşları onlar. 90’larda Şırnak, Hakkari’nden gelmişler. Boşaltılan, yakılan köylerinden kilometrelerce uzakta bir köy kurmuşlar kendilerine.
Kampa yerleşmeleri hiç de kolay olmamış. Tek bir damla su yokken, çölün ortasında bir başlarına hem Saddam’ın hem de akrep ve yılanların zehirine maruz kalmışlar. Ölenler orada gömülmüş. Kalanlar tam sekiz kez oradan oraya sürülerek sonunda Mahmur’a ulaşmış.
Birleşmiş Milletler (BM) kendilerine çamurdan masa ve sıra yapan çocukları görünce ikna olmuş, Kürtler ölmeye direniyor diye. 16 yıldır Mahmur’dalar. Cüzdanlarında TC kimliği.
Kendi topraklarında uğradıkları zulüm bu sefer Irak’ta buluyor onları. Aktörler değişiyor ama ölen, kaçan ve direnenler hep aynı.
IŞİD 7 Ağustos’u 8’ine bağlayan gece kampa yaklaşınca, 12 bin kişi bir gecede boşaltıyor kampı. Kapısındaki tabelada BM yazıyor ama HPG gerillaları koruyor kampı. Tıpkı Şengal’deki Ezidileri dağdan kurtardıkları gibi.
Kamp kurtarmak için İŞİD’le girilen çatışmada dört gerilla hayatını kaybediyor. IŞİD bölgeden püskürtülünce tereddütsüz geri dönmüşler. Oysa IŞİD tehdidi yanıbaşlarında hala. Aralarındaki mesafe biz oradayken sadece 40 kilometreydi, bu satırları yazarken IŞİD, kampa çok daha yaklaştı.
Kurşun izlerini, IŞİD’ın bıraktığı mayınları temizlemişler. Beş mahalleli köyde, yaşam aynı seyrinde devam ediyor. Tek katlı kerpiç evlerin kapısı açılmış. Berberi, internet kafesi, fotoğrafçısı kepenkleri kaldırmış.
Sınırın öte yanından gelen kadın heyetini, memleketlilerini, heyecanla karşılıyorlar. ‘Şehit Evi’nde misafir ediliyoruz. Bir salon dolusu yüzlerce fotoğraf. Hepsi Mahmur’da yaşayanların yakınları. Ölmeye direnen Mahmur’da, ölmeye gidenler.
Önce herkesin aklındaki soruya yanıt veriyorlar, “Dönmek istemezler mi memleketlerine?”
Belediye Başkanı Nuran Sezgin, tek cümleyle özetliyor. “Bir bardak su için her gün Erbil’in kapısını zorluyoruz ama kimliğimiz kabul edilmeden dönmeye niyetimiz yok.”
Çünkü, diyor Sezgin üstüne basa basa: “Ajitasyon gibi algılamayın sakın ama imha için gönderilen halk yeni bir yaşam kurdu burada, hem de kanıyla canıyla."
Geri dönme isteklerinin en büyük kanıtı, okullarda beşinci sınıftan itibaren verilen Türkçe dersler. Kürtçe anadilinde başladıkları eğitime, Türkçe’yi de katıyorlar. Bir gün geri dönüklerinde kaldıkları yerden devam edebilmek için. Düşünün ki 20 yaşının üstündeki herkes sınırın öte yanına, toprağına hasret.
Oysa tam bugünlerde Türkiye’deki anadili Kürtçe okullar mühürleniyor. Soruyorlar haliyle, “Okullarımıza tahammül edilemezken Mahmur’da anadilinde eğitim almış 4 bin öğrenciyi kaldırabilecek misiniz?”
Lisesi olan kampta, üniversiteye Erbil’de devam ediyorlar. Hatta doktor olup kamptaki hastanede çalışanlar var. Hastane de denemez aslında, sağlık ocağından hallice. Beş yıla kadar hemşirenin dahi olmadığı kampta, birçok kadın yollarda doğum yaparken ölmüş.
Mahmur, doğrudan demokrasiyle kendini yönetiyor. Rojava modeli gibi. Kadınlar yönetimin üst kademelerinde. Kendi meclisleri, akademileri var. Tüm sorunlar mahalle meclislerinde günlük olarak çözülüyor. Susuz topraklarda kurdukları yaşamda, her şeye kendi çözümlerini buluyorlar. Kanalizasyon mu yok, caddelere oluk açıyorlar.
Dişleri tırnaklarıyla yarattıkları yeni yaşam, bize tarihin en karanlık günlerini hatırlatan IŞİD’le tehlike altında. Bir kez daha kurdukları bu hayatı kaybetmek istemiyorlar.
Güvendikleri tek güç, HPG gerillaları. Kampta bizi karşılayan kadın gerillalardı. Yaşları 20’lerdeki kadınların birçoğu Türkiyeli. Bizi askeri törenle karşılıyorlar. Hepsi hazıroldaydı. Dedik ki rahat geçsinler ki biz de rahatlayalım. Rahat ol talimatından sonra gülerek yanımıza geliyorlar. Ardından sohbet başlıyor.
Herkesin korktuğu IŞİD militanlarıyla burun buruna savaşıyorlar. “Kadın gerillaların elinde ölmek istemiyorlar çünkü cennete gidemezlermiş. O yüzden bizi görünce şoka uğradılar” diyorlar.
Mahmur Kadın Direniş Birlikleri komutanı Sidar Botan, peşmergelerle ilk kez birlikte savaştıklarını söylüyor.
“IŞİD Mahmur'a girmeseydi, bırakmazlardı biz dağdan inelim, halkımızı savunalım. Şimdi saldırı yok, herkes yerine çekilsin diyor bazı kesimler ama takmıyoruz. Halkımızı savunmak zorundayız. Kürdistan Demokrat Parti (KDP) olsun, fark etmez, öz savunma grupları önemli. Ama peşmergele alışmamışlar gerilla tarzı savaşına. 21.30'dan 03.30'a kadar uyanık kalmamak, istirahat etmemek, sigara içmemek onlar için zor oldu. Ama onlar da şehit verdi. Kadın gerillaların tecrübelerinden memnunlar.”
Tam dünyanın orta yerinde kadınlar, kurdukarı yaşam için savaşıyorlar. Bütün dünyaya nispet yapar gibi. (NV)