Yavaş yavaş, Gezi’nin belgeselleri çıkıyor. Elbette, direnişin kurmacasal filmleri, daha çok vakit alacak. Gezi Direnişi film olsaydı, nasıl olurdu? İkincisi, anlatıbilim (narratology) açısından direnişi nasıl açıklayabiliriz?
Anlatıbilimin kurmaca yapıtlar yerine gerçek yaşama uygulanması, ilk bakışta, garip gelebilir. Ancak, anlatıbilim, gerçek yaşamdaki karar ağaçları için de fikir verebiliyor. Yaratıcı Yazarlık kitabımda, film çözümlemesi ve senaryo yazımı için geliştirdiğim anlatıbilim modelini, daha önce, çeşitli filmler yanında, tarihe de gerçek yaşama da (Münevver Karabulut Cinayeti) uygulamıştım (önceki çözümlemeler için, yazının sonundaki listeye bakılabilir). Şimdi, bu modelle, bir film olarak Gezi Direnişi’ni değerlendirelim.
Konu/Anahtar sözcükler
Bir anlatının konusu ve anahtar sözcükleri, genellikle, insanın aklına ilk gelen sözcüklerden oluşur. Gezi Direnişi için, ilk akla gelen sözcükler düşünülürse, ‘direniş’, ‘dayanışma’, ‘şiddet’, ‘park’, ‘ağaç’, ‘meydan’, ‘kamusal alan’, ‘protesto’, ‘barikat’, ‘çadır’ gibi sözcükler sayılabilir. Bunlar, aslında, Gezi Direnişi’nin bir film olarak çekilmesi için ipuçları veriyor.
Sözgelimi, bu, barikatlarda çekilen bir film olabilir; tümüyle ya da çoğunlukla parkta geçen bir film de olabilir. Çadırlar ve ağaçlar, simgesel olarak kullanılabilir vb. Gezi ve çevresindeki gösterileri ve başka ilçe, il ve ülkelere yayılan protestoları herkes farklı deneyimledi. Yaşantısal olarak, herkesin farklı olduğu anahtar sözcükler de olacaktır. Örneğin, çapulcu bir doktor için, ‘revir’, bir anahtar sözcük olarak karşımıza çıkabilir.
Olay örgüleri açısından Gezi
Yapısal açıdan, anlatıların birçoğu, olay örgülerinin (masterplot) bir çeşitlemesinden oluşuyor. Örneğin, Ronald Tobias, 20 olay örgüsünden söz ediyor ve birçok filmde, bunların örnekleri var. Bunlar, Arayış (Quest); Macera (Adventure); Kovalama (Pursuit); Kurtarma (Rescue); Kaçış (Escape); Öc (Revenge); Bilmece (Riddle); Çekişme (Rivalry); İtilmişler (Underdog); Yoldan Çıkma (Temptation); Başkalaşım (Metamorphosis); Dönüşüm (Transformation); Olgunlaşma (Maturation); Aşk (Love); Yasak Aşk (Forbidden Love); Feda (Sacrifice); Bulgu (Discovery); Zavallı Aşırılık (Wretched Excess); ve Yükseliş ve Düşüş (Ascension & Descension).
Gezi Direnişi’nde, arayış (direnişçilerin başka bir dünya arayışı dolayısıyla yola çıkmaları), macera (sonra ne olacağının bilinmemesi ve dolayısıyla belirsizlik), kovalama (protesto etme ve kaçma döngüsü), kurtarma (gazdan etkilenenlerin ve/ya da yaralananların güvenli bölgelere götürülmesi), kaçış (bir yerde gizlenen protestocuların kaçıp kurtulma çabası ya da gazla yolları kesilenlerin güvenli bir ortam ya da yol bulma çabası), öc (kimilerine göre, 1 Mayıs’ın rövanşı olarak Gezi Direnişi; diğerlerine göre, AKP’nin rövanşist politikalarının bir yansıması olarak Gezi vb.), çekişme (çatışan iki tarafın olması), itilmişler (toplumun en altındakilerin yoksullar, LGBT’ler, Aleviler vd. sokağa çıkması anlamında), dönüşüm (apolitik kesimlerin dönüşmesi), aşk (Gezi ve çevresinde yapılan Çapulcu Düğünleri, direniş içinde başlayan aşklar vb.), feda (direnenlerin kendilerini feda etme düşüncesi), bulgu (çığır açıcı bir olay sonrası kişisel değişim) ve zavallı aşırılık (devlet görevlilerinin özellikleri, demeçleri ve davranışları) gibi olay örgüleri, sık görülüyor.
Bilmece, yoldan çıkma, başkalaşım, olgunlaşma, yasak aşk, ve yükseliş ve düşüş ise, daha az görülen olay örgüleri. Ancak, bireysel anlatılarda ve olası film senaryolarında, bunlar görülüyor/görülebiliyor: Bilmece için, bireysel bir sır üzerinden film çekilebileceği gibi (Gezi’nin taş atan çocukları olan sokak çocuklarına dair bir anlatı), tarihsel bir sır da (bölgenin mezarlık olması dolayısıyla bir büyü, lanet vb.) kullanılabilir.
Yoldan çıkma örgüsü, filmlerde, daha çok, aşk ve cinsellik konuları bağlamında işlenmekte. Burada, standard bir Hollywood klişesi olarak, iki taraftan aşk (bir AKP’li ile bir çapulcu vb.) sözkonusu olabilir.
Yoldan çıkmayı geniş anlamıyla alırsak, kişinin toplumda genel kabul gören kurallara ve değerlere karşı çıkması sözkonusu olabilir. Böylece, bir AKP’linin çapulcuya dönüşmesi süreci ele alınabilir. AKP ileri gelenlerinden birinin çapulcu çocuğu anlatılabilir.
Başkalaşım, genellikle, fiziksel bir değişime işaret ediyor ve daha çok fantastik filmlerde görülüyor (örneğin, Örümcek Adam, Süpermen vd.).
Dönüşen bir süper kişilik üzerinden bilim-kurgu bir Gezi filmi yapılabilir. Çok gaz sıkılanların mutasyon geçirmesi gibi bir örnek, ilk akla gelenlerden.
Olgunlaşma örgüsüne gelirsek, olgunlaşma, birkaç haftada olamayacağından, ya Gezi’den önceki yıllara girilmeli ya da Gezi’den sonraki yıllar kurgulanmalı. Olgunlaşma filmleri, genellikle yaş filmleri oluyor. Başkişilik, bir ergen oluyor. Onun, direnişin birkaç yılı içerisinde dönüşmesi gösterilebilir.
Yükseliş ve düşüş örgüsü ise, olgunlaşma örgüsünden bile daha uzun bir zaman dilimine yayılan bir anlatı. Bu tür filmlerde, bir kişinin başarısının doruğuna ulaşması ya da dibe vurması (ya da her ikisi birden) adım adım anlatılır (Örneğin, ‘Yurttaş Cane’). Başbakanın böyle filmi yapılabilir.
Şimdi, yukarıda sayılan sık görülen olay örgülerini, Gezi Direnişi bağlamında sorularla ayrıntılandıralım:
Gezi'deki arayış, macera ve dönüşüm örgüleri
Başkişiyi arayışa iten ne? Anketlere göre, özgürlük, eşitlik, laiklik ve demokrasi talepleri ve polis şiddeti. Buna başka olasılıklar da eklenebilir. Sözgelimi, insanlar, özgürlük için sokağa çıkmışsa, sokağa çıkmadan önce ne durumda oldukları verilmelidir.
Ondan sonra, başkişinin ne aradığı üzerine düşünülmeli. Arayış filmlerinde, yola çıkan baş kişinin eşlikçileri olur (örneğin, ‘Oz Büyücüsü’) ve bu eşlikçi, çevrimiçi rol oyunlarıyla örtüşür. “Başkişinin yanındakiler, hangi nedenlerle onunla?” diye düşünmek gerekiyor.
Gezi Direnişi’nden önce, başkişi nasıldı? Onda direnişle birlikte ne değişti? Bir bilgelik kazandı mı? Bulduğu, ilk başta aradığı mı? Bu soruların yanıtına göre, Gezi Direnişi’nden bir arayış filmi çekilebilir.
Macera ile arayış örgüleri arasındaki temel fark, birincinin, olaylara; ikincininse, kişisel değişime ağırlık vermesi. Diğer bir deyişle, Gezi Direnişi’ni kişilerdeki değişime ağırlıkla filme çekersek, bu, bir arayış öyküsü; olaylara ağırlıkla çekersek ise, macera öyküsü olacaktır. Dönüşüm örgüsü ise, daha içsel süreçlere odaklanan kişilik filmlerine karşılık geliyor.
Gezi'deki kovalama örgüsü
Heyecan verici kovalama filmlerinde, “ha yakalandı ha yakalanacak” sahneleri bolcadır. Kaçan, son anda, elden kaçar. Gezi Direnişi, bir kovalama filmi olarak çekilecekse, bu tür sahnelerin sık olması iyi olur.
Zaten işin gerçeği, İstiklal’de barikat kuranlar düşünülürse, bu son anda elden kaçma olgusunun Gezi Direnişi’nde yaygın olduğu anımsanacaktır. Kaçan için yer kısıtlaması olması, gerilimi arttırıyor.
Daha heyecan uyandırıcı olan ise, kaçanla kovalayanın bir noktadan sonra yer değiştirmesi. Nişantaşı’nda, TOMA’lara, “teslim ol, etrafın sarıldı” anonsu yapan direnişçiler ve direnişçilerin arasında kalan polis gibi örnekler, bu açıdan düşünülebilir.
Kovalama örgüsünde, bir diğer soru, “kaçanlar neden kaçıyor?” Bu, Gezi Direnişi’nde, gözaltı, yaralama, ölüm, gaz, ilaçlı su, cop vb. olabilir. Bir bilimkurgu filmi yapılırsa, direnişçilerin kaçtıkları, bir virüs ya da bulaşıcı hastalık olarak da değerlendirilebilir.
Birçok kıyamet filminde, bu öğelerden yararlanılıyor. Hatta ‘They Live’ (1988) filminde olduğu gibi polisler, uzaylı olarak tariflenebilir.
Kovalama örgüsündeki son soru ise, “kaçan, sonunda yakalanıyor mu, yakalanmıyor mu; yoksa ne oluyor?” Klasik filmler, yakalanma ya da yakalanmama ile biterken, daha açık uçlu filmler, “hem ikisi hem ikisi de değil” dedirtiyor. Örneğin, kaçanla kovalayanın akraba çıkması sonucu, kaçma-kovalama bitebiliyor ya da az önce söz edildiği gibi, kaçanın kovalayana kovalayanın kaçana dönüştüğü döngüler kullanılabiliyor.
Gezi'deki kurtarma ve kaçış örgüleri
Kurtarma örgüsü, kaçırılmayla başlar; kaçış örgüsü ise, kapatılmayla. Gezi Direnişi özelinde, bu kurtarma örgüsünü mahsur kalma olarak okursak, direniş sırasında uzun süre bir yerlerde saklanıp çıkamayanları filme çekebiliriz. Kurtarma örgüsünde, başkişi, kaçırılan (mahsur bırakılan) değil, kaçırılanı kurtarmaya çalışan kişi oluyor.
Sosyal medyada haber alıp sokağa çıkan bir başkişi düşünülebilir. Örneğin, Dolmabahçe Camii’nde mahsur kalmış olan yaralılara ilaç ve yiyecek götürmeye çalışan bir doktor, başkişi olabilir. Kurbanla başkişi arasındaki ilişki, önemli. Bir aile ilişkisi olabilir, bir arkadaşlık/meslektaşlık ilişkisi olabilir ya da Gezi Direnişi’nde sıkça gözlemlendiği gibi, hiç tanımadığımız biri olabilir.
Daha önce tanınan birine gitmenin üstünlüğü, senaryoya daha çok çeşitlilik katma olanağı. “Başkişi, kurbanı neden kurtarmaya çalışıyor?” sorusu da, senaryoya renk katıyor. Kovalama örgüsünde de olduğu gibi, “ha kurtarıldı/kaçtı ha kurtarılacak/kaçacak” türünden sahneler, filme heyecan katıyor. Yine kovalama örgüsünde olduğu gibi, kurban için tehlikenin ne olduğu düşünülmeli ve “kurtarılan/kaçan kurtuldu/kaçtı ya da kurtulamadı/kaçamadı” ikiliğinin dışına çıkmak, filmin niteliğini arttırıyor. Kimi olasılıklar, şöyle: Kurtarılan, aslında kurtarılmak istemiyormuş ya da gerçekte, kaçırma (mahsur kalma) yokmuş; bu, direnişçileri gözaltına almak için kurulmuş bir tuzakmış (ki gerçekten de oldu bu).
Kurban, başkişinin eski düşmanı olabilir; başkişi, süreçte dönüşüm geçirdiği için, yardım etmeye karar vermiştir. Kurban, eski düşmandan yardım almak istemez vb. Kurtarma ve kaçış örgülerine heyecan katan önemli bir öğe, geri sayım. Bu, zaman ayarlı bir bomba da olabilir ya da “1 saat içinde çıkmazsanız biz gireriz” gibi bir polis anonsu da.
Kaçış örgülerinde, başkişi, herzaman iyi olmuyor. Kimi durumlarda, kötü kişi, kaçamıyor; Hollywood, sinemacılığı, böylece, kötüleri cezalandırmış oluyor. Bu Manici (ikilikçi) anlayışla, kaçamayan bir kötülük timsali, filme çekilebilir. Son olarak, kaçış örgüsünde, başkişinin neden ve nasıl alıkonulduğu ve kaçmasının önündeki engeller üstüne daha fazla düşünülmeli.
Gezi’de öc, feda ve çekişme örgüsü
Öc örgüsü için, direnişten önceki yıllara gidilebilir. Örneğin, bir yakınını 77 1 Mayısı’nda yitirmiş ya da bir yakını gözaltında kaybedilmiş bir başkişimiz olabilir.
Daha yakın tarihe çekersek, AKP politikalarıyla mağdur edilmiş bir başkişimiz olabilir (Roboski, cezaevi operasyonları, Reyhanlı vb.).
Daha yakına çekersek ise, 1 Mayıs 2013’teki şiddeti düşünebiliriz. Yani devletle derdi olan bir insan olabilir başkışımız. (Tam tersine, hiç suya sabuna dokunmamış biri de olabilir. Çoğunluk için sözkonusu olduğu gibi, ilk kez sokağa çıkıyordur. Ancak, bu durumda, öc örgüsü kullanılamaz.)
Öc mü almaktadır sokağa çıkarak ya da kendini vicdanen rahatlatmakta mıdır? Öc/vicdan rahatlatma gerektiren olay, başkişinin kendisine ya da yakınına gelmiş olabilir. Böylece, iki tür anlatı olasılığı beliriyor. Öc alan/almaya çalışan kişi, kötü kişi de olabilir. Öc gerektiren olay, başkişinin gözüyle anlatıldığında daha gerilimli oluyor.
Bir başka olasılık olarak, olay, o yokken gerçekleşmiş olabilir. Başkişinin öc almak için bir hazırlık süreci olabiliyor. Öc alınacaklar, bir kişi ya da birden fazla kişi olabiliyor. Film gereği, en son öc alınan kişi, öc alınacak olaydan en fazla sorumlu kişi oluyor.
Bu tür filmlerde, genellikle öc alınıyor; böylece, izleyici, rahatlıyor. Az sayıda filmde, öc alınamıyor. Belki bu, Gezi filminde geçerli olabilir. Öc alma/almama ikiliğinin dışındaki olasılıklar da düşünülmeli. Örneğin, öc alınan olay, aslında farklı bir biçimde gerçekleşmiş (cinayet sanılan olay intiharmış vb).
Öc örgüsüyle çekilecek Gezi filmi için bir başka olasılık, ileride öc alınan olayın Gezi Direnişi sırasında gerçekleşmesi (örneğin, öldürülen gençler; gözünü kaybedenler vb.). Bu durumda, gelecek için kurgulama yapmak gerekli. Bu olasılıkla, apolitik bir başkişimizin olması, daha şık durur. Apolitik kişi, Gezi Direnişi’nde bir zarar görür (kendine ya da bir yakınına) ve süreçte politikleşip öc peşinde koşar. Başka bir olasılık da, bir daha siyasete bulaşmamaya kendi kendine yemin etmiş eski solcunun yeniden sokağa çıkması biçiminde görülebilir (ki bunun, Gezi’de, azımsanmayacak sayıda örneği vardı).
Feda örgüsünde ise, şu soruları soruyoruz: “Feda edilen ne?”; “Neden feda ediliyor (aşk, namus, onur, yardımseverlik, yurtseverlik, insanlık vb)?”; “Feda sonucu sorun çözülüyor mu?”; “Feda sonucu başkişi ne biçimde değişiyor?”
Çekişme örgüsü, Gezi Direnişi’ne oldukça uygun. Çatışan taraflar var: Bir yanda, AKP ve polis; diğer yanda, çapulcular. Bu tür filmlerde, genellikle, güçsüz olan taraf, bir biçimde şeytanın bacağını kırıyor ve filmin sonunda kazanıyor.
İki taraftan biri, çok güçsüz; diğeri çok güçlü ise ve bu durum, film boyunca değişmiyorsa, izleyici heyecanlanmıyor. Kovalama örgüsünde olduğu gibi, güç dengesinin sürekli olarak değişmesi gerekiyor. Bir gün, bir taraf; öteki gün, öbür taraf güçlü olabilir. Bir başka yol ise, birçok Vietnam-Amerikan Savaşı filminde görüldüğü gibi, güçsüz olan tarafın başka açılardan güçlü olması olgusu.
Bu tür filmlerde sık sık görülen orantısız şiddete karşı orantısız zeka, tam da, en az bir alanda, güçsüz olanın güçlüden daha iyi durumda olmasına karşılık geliyor. Güç dengesinin tersine döndüğü nokta üstüne, daha fazla düşünmek gerekiyor. Vietnam-Amerikan Savaşı için, bu, 1968’deki Yılbaşı Saldırısı’ydı. Filmlerden örnekler, Temel Reis’in ıspanak yemesi, ‘Karayip Korsanları’nda fırtına ya da savaş çıkması; başka anlatılarda ise, güçlü birinin çelimsiz çocuğu evlat edinmesi biçiminde. Kahramanımızın güç kazanmak için bir köşeye çekilmesi (örneğin, ‘Rocky’), Gezi Direnişi takvimine uyarlanabilir: Sıcak haziran ve temmuzdan sonra, ağustosta köşesine çekilip hazırlanır kahramanımız; eylülde hazırdır.
Gezi'de itilmişler örgüsü
Bu tür olay örgüsünde, toplumun en altındaki kesimleri görürüz. Bu tür filmler, en alttakilerin, toplamda, çoğunluk olması dolayısıyla, en çok izlenen filmler olarak karşımıza çıkıyor. Bunlara Türkiye’den klasik örnekler, Kemal Sunal ve arabesk filmleri.
Başkişi, ortalama ezilmişe (Turgut Özal, onları hem olduğu yerde tutup hem de gururlarını okşamak için, ‘dar gelirli’, ‘yoksul’ vb. demeyip ‘ortadirek’ sözünü kullanıyordu; bkz. ‘Ortadirek Şaban’) ne kadar benzerse, o kadar çok izleniyor.
Hollywood sinemasında, buna ‘Ortalama Joe (average Joe) etkisi’ deniyor. Böyle bir filmde, herkese benzeyen bir Gezi direnişçişi, başkişi olabilir. Başka bir olasılık ise, genel bir ezilmişlik yerine, çeşitli iktidar hiyerarşileri açısından ezilmiş olanların başkişi olmasıdır. Bu durumda, film, daha az izlenecektir; ancak, siyasal anlamı daha başarılı olacaktır.
Bu olasılıkta, başkişi, bir Alevi, LGBT, engelli, etnik azınlık vb. olabilir. Direniş, beyaz perdeye onun gözünden yansıtılabilir. Birinci olasılığa dönersek, itilmişler örgüsünde, filmin sonuna doğru, itilmiş başkişinin talihi yüzüne güler (örneğin, Cinderella; birçok Kemal Sunal ve arabesk filmi).
İkinci olasılıkta ise, böyle bir güzel dönüm noktası gerekmiyor. Mücadele bitmemişse, filmin mutlu sonla bitmemesi gerekir; çünkü mücadele, filmden önce de, film sırasında da sürmüştür ve filmden sonra da sürecektir. Burada, Brechtgil dördüncü duvarı yıkma girişimleri dikkate alınabilir.
Gezi’de aşk örgüsü
Gezi’deki düğünler işlenirken, Gezi’nin tek taraflı aşkların mekanı olabileceği unutuluyor. Tek taraflı bir Gezi aşkının filmi çekilebilir.
Ayrıca, Gezi’yi aşıkları birleştiren bir mekan olarak görürken, ayıran bir mekan olarak görmek de mümkün. Gezi’ye giden ya da gitmek isteyen bir tarafla, istemeyen bir tarafın aşkı; bu nedenle kopan ilişkiler vb. ilginç olabilir. Burada doğan, ama sürdürülemeyen aşklar da düşünülebilir.
Bu tür sürdürülemeyen aşklarda engellerin ne olduğuna odaklanılabilir. Bu engeller, toplumsal, psikolojik, bedensel, adli, siyasi vb. olabilir. Beyaz perdeye yansıyacak aşk, illa cinsel bir aşk olmak zorunda değil.
Sözkonusu olan, “çocuk, anne, baba, hayvan, tanrı, arkadaş, iş, içki, vatan, çevre, kitap, para, at, köpek, ayakkabı, dede, anneanne, akraba, devrim, din, pul, gezginlik) (daha da eklenebilir ve birden fazla da olabilir) sevgisi” olabilir. Açarsak, çocuğuna destek veren bir anne-baba, filme çekilebilir. Gezi’dekilerin köpek sevgisi düşünülebilir. Aynı biçimde, aşkla nefretin birarada olduğu ilişkiler, Gezi bağlamında açılabilir. Örneğin, çocuklar nedeniyle boşanamayan çiftler. Yasak aşk örgüsü de düşünülebilir.
Gezi'yi senaryolaştırmak için kısa notlar
Olay örgüsü değerlendirmelerinden sonra, kısa kısa notlara geçelim:
* Gezi Direnişi’nin sloganlarından ve duvar yazılarından senaryo düşünülebilir.
* Bir film olarak Gezi Direnişi’nin dorukları (climax), üçüncü sayfa haberleri türünden manşetler düşünülerek oluşturulabilir: Örneğin, “çadırlar yakıldı”, “Gezi Parkı kapatıldı”, “Gezi Parkı’na operasyon”, “Basın açıklamasına müdahele”, “Makineleri yaktılar, otobüsleri yatırdılar”, “1 ölü, 5 yaralı”, “Cihangir’e böyle girdiler”, “Nişantaşı’nda halkın tepkisi”, “Divan Otel’e baskın”, “Meydan, kapatıldı”, “Adamlar, duruyorlar” (Nuri Bilge Ceylan tarzı), “Cami’ye ayakkabıyla girdiler” vb.
* Bir film olarak Gezi Direnişi’nde, ortama, kişiliklere ya da olaylara vurgu yapılmasına göre, farklı kurgular ortaya çıkacak.
* Gezi kişiliklerini yaratmak için, Jung’un arketiplerinden yararlanılabilir. Örneğin, Sevecen tip (Gezi hemşireleri, doktorları), kahraman (eldivenliler), masum (yoldan geçen vatandaşlar), asi, bilge, gölge vb. (bkz. Faber ve Mayer, 2009).
* Başkişiyle özdeşlik kurabilecek izleyici kesiti, yukarıda ele alınan olay örgülerine göre değişecek. Ancak, hangi olay örgüleriyle çekilirse çekilsin, bu film, milyonların izlemek isteyeceği bir film olacak; çünkü Gezi Direnişi, milyonlar için, kendilerine bir kimlik bulma ya da varolan kimliklerini pekiştirme süreci olarak gerçekleşti. Film, illa ki, “bizim yaşadıklarımız da var mı?” merakı uyandıracak ve “aaa, şu olayı, şöyle göstermişler” dedirtecek.
* Gezi Direnişi’nin filmi, bir betimlemeyle (Gezi Parkı, olaylardan önce nasıldı?), eşkonuşmayla (yoldan geçenler, direnişçiler, polis vb. arasında bir konuşma), olay ortasıyla (saldırılar gerçekleşirken başlayıp sonra geriye dönüşler yapmak), çerçeveyle (bir anlatıcı, başından geçenleri ya da duyduklarını anlatır; örneğin, ‘1001 Gece Masalları’) vb. açılabilir.
* Gezi Direnişi, direnişteki mizah dolayısıyla, bir güldürü; yaşananlardan zarar görenler dolayısıyla, bir drama; sürekli kaçma-kovalama sahneleri dolayısıyla ise, bir gerilim olarak çekilebilir.
* Gezi Direnişi’nin filmi çekildiğinde, bu film, hangi filmlerle komşu olacak? Çokça filmle komşu olabilir: İşçi Filmleri Festivalleri’nde gösterilen hak arama filmleri yanında, hippi filmleriyle yakınlığı olabilir. İMDB’de protesto/devrim/isyan filmleri listesi var. Bunlar, incelenebilir.
Bunların içinden en çok bilinenler, ‘Potemkin Zırhlısı’, ‘Anne’ (Pudovkin), ‘Kelebek’ (Papillon), ‘Viva Zapata’, ‘Ülke ve Özgürlük’, ‘1984’, ‘Fahrenheit 451’, ‘Kayıp’ (Costa-Gavras), ‘Malcolm X’, ‘Che’, ‘Yabandan Gelen Adam’, ‘Kumsal Generalleri’, ‘Ekim: Dünyayı Değiştiren 10 Gün’, ‘Spartacus’ vb.
* Direniş, düz bir çizgi yerine, geriye ve ileriye dönüşlerle anlatılabilir. Çadırda uyuyan bir direnişçinin rüyası işlenebilir ya da birleştirici bir nesne (örneğin, Talcid şişesi vb.) kullanılabilir.
* Bu filmde, önemli bölümlerin gösterilmesi; önemsiz bölümlerin anlatılması gerekiyor. Yoksa, gereksiz uzatmalar ve kısaltmalar olacaktır. Bu açıdan, günlük tarzı bir filmleştirme düşünülebilir (Bir Direnişçinin Günlüğü gibi).
* Film, direniş görüntülerinin üst üste gösterilmesinden oluştuğunda, onun belgeselden ileri gitmesi zor. 1/2/3. tekil/çoğul kişilerin hangisinin/hangilerinin kullanılacağına karar verilmeli. 3. tekil kullanımında, kısıtlı bir anlatım mı yeğlenecek; yoksa kişiliklerin düşünceleri, bir göksel anlatıcı yoluyla mı verilecek, netleştirilmeli. Göksel anlatıcı, bu amaçla kullanılacaksa, düşünce sesleri, balonları ve altyazıları kullanılabilir. Balonların üstünlüğü, direniş filmine bir çizgi film havası katması olabilir.
* Filmde kullanılan cümlelerin ne çok uzun ne çok kısa olmasına dikkat edilmeli. Yoksa bir uçta müsamere (sözün ağırlığı); öteki uçta üstüste fotoğraflama riski (görüntünün ağırlığı) var.
* Filmde daha önceki direnişlere gönderme yapılabilir.
Sonuç olarak, Gezi Direnişi, anlatıbilim için de film yapımı için de zengin bir alan. Yapılacak filmleri olduğu kadar gerçek yaşamda olacakları da merak ve heyecanla bekliyoruz. (UBG/YY)
Ek Okumalar
Faber, M.A. ve Mayer, J.D. (2009). Resonance to archetypes in media: There’s some accounting for taste. Journal of Research in Personality, 43, 307-322.
Tobias, R. (2003). 20 master plots and how to build them. ABD: Writer’s Digest Books.
İlgilisine Anlatıbilim Çözümlemeleri
Gezgin, U. B. (hazırlanıyor). Yaratıcı yazarlık ve film eleştirisi (kitap).
Gezgin, U. B. (2013). Türkiye Sineması’nda karlı bir doruk: ‘Ağrıdağı Efsanesi’ üstüne. Sekans Sinema Yazları Seçkisi 8. Ankara: Phoenix Yayınevi.
Gezgin, U. B. (2013). Yabandan Gelen Adam. Sinematek Dergisi, sayı 11, Mart 2013, s. 42-55.
Gezgin, U. B. (2012). Anlatıbilim açısından tarihyazımı. Haberajans, 23 Mart 2012.
Gezgin, U. B. (2011). Kentsoylular tüysikletleşirken: Don Kişot Balesi üzerine. Haberajans, 6 Aralık 2011.
Gezgin, U. B. (2011). Tarih(çilik) ve öykü(cülük): Nerede nasıl ayrılıyorlar?
İzinsiz Gösteri Dergisi, sayı 239 (Temmuz-Ağustos 2011).
Gezgin, U. B. (2010). Futbol neden en yaygın spordur? Resim sergilerine gidenlerin sayısı neden az? Ve dahası… Cogito Dergisi, sayı 63 (Yaz 2010).
İzinsiz Gösteri Dergisi, sayı 199 (Kasım-Ekim 2009).
Gezgin, U. B. (2009). Film çözümlemeleri (1): Ölüm Emri (Death Sentence) (2007) üstüne...
Gezgin, U. B. (2009). Film çözümlemeleri (2): 21 (2008) üstüne...
Gezgin, U. B. (2009). Film çözümlemeleri (3): ‘Siyah Giyen Adamlar 2’ (2002) üstüne...
Gezgin, U. B. (2009). Film çözümlemeleri (4): ‘Temizleyici’ (2007) üstüne...
Gezgin, U. B. (2009). Film çözümlemeleri (5): ‘Göz’ (2008) üstüne...
Gezgin, U. B. (2009). Münevver Karabulut filmine katkı ve anlatıbilim açısından Münevver Karabulut cinayeti. Günlük Gazetesi, 25 Eylül.