Twitter'da dizi günleri "leylailemecnungonullerindizisi" etiketi, dünya trend topics (TT) listesine giriyor. Ekşisözlük'te dizi hakkında 1013 sayfa yorum var. Bu sayı şimdi bile artmış olabilir.
Dizinin senaristi Burak Aksak 27 yaşında, ama dimağını iyi doldurmuş. Dizi, 3. Antalya TV Ödülleri'ne beş dalda adayken, "En iyi Komedi Dizisi Senaryo" ödülünü alınca, Aksak twitter'da bu durumu biraz kinayeli yorumladı. Ardından o kadar çok tweet atıldı ki, dizi dünya TT listesinde bir numara oldu.
Biz de Aksak ile buluşup dizinin neden bu kadar sevildiğini, kafasından neler geçtiğini anlamaya çalıştık.
23 Nisan'da, Antalya TV Ödülleri sonrası twitter'da "leylailemecnungonullerindizisi" etiketi dünyada bir numaraya yükseldi. Dizi neden bu kadar seviliyor?
TRT twitter'da bu etiketi başlattığından beri, dizi her hafta dünyada TT oluyor. Ben 3. Antalya TV Ödülleri'nden sonra, o tweet'i bu yüzden attım. Yorumları internetten takip ediyorduk, ama törenden sonra dizinin gerçekten internet fenomeni olduğunu gördük. Televizyonda popüler işler var; demek ki biz popüler değiliz. Ödül mevzusunu buna bağlıyorum.
Diziyi tek başınıza yazıyorsunuz. Nasıl çalışıyorsunuz?
Haftanın bir günü Onur Abi (Ünlü) ile buluşup sohbet ediyoruz. Ama bu bir tretman toplantısı değil, aramızda buna "geyiklemek" diyoruz. Yeteri kadar veri çıktığında, eve yazmaya gidiyorum.
Notlar mı alırsınız, kendinizle mi konuşursunuz, işe gider gibi masada mı yazarsınız?
Masaya oturunca asla yazamam. Disiplinim yok. 20. bölümden sonra disiplin kurmaya çalıştım. Sabah 08.00'de uyandım, kahvaltı ettim. 09.00'da masama kuruldum ve çalışmaya başladım. 15 dakika sonra sıkılıp, tekrar yattım.
En zoru ilk ve son 10 sayfayı yazmak. Önce sahne notları alıyorum; diyalogları yazıyorum ve sahneleri sıralıyorum. Bazı esprileri de aklıma gelince not alıyorum.
"Deliliklerime katlanıyorlar"
Dizide olaylar çok absürd. Mecnun paralel evrenlerde gezerken Şirinlerin dünyasına uğradı. Bir bölümde herkes vampirdi. Bu kadar tuhaflık nereden çıkıyor?
Mesela toplantıda mahalleye bir vampir gelse fikrini konuşuyoruz ve aramızda eğleniyoruz. Sonra bölümü oluşturuyoruz. Ama Şirinler gibi küçük kısımlar, yazarken aklıma geliyor. Hatta o sahnede biraz çekindim. Çünkü sahne bir sayfa bile değildi ama sanat grubu çok çalıştı. Şirinlerin evini düzenlediler, oyuncuları mavi yaptılar. Deliliklerime katlanıyorlar.
Kolay ağlarız ama kolay gülmeyiz. Yazarken tıkandığınız oluyor mu?
İlk bölümden itibaren tıkandığım oluyordu. Hatta kendimi telkin etmek için "Yazar tıkanıklığı diye bir şey yoktur, senin kendi beceriksizliğindir" yazdım ve onu karşıma koydum. Sonra dizide "Yazar tıkanması yaşıyorum ben" "Sen lavabo musun abi?" gibi bir şeyler yazdık. Bazen dizinin bir bölümü beni motive ediyor. Başkası yazmış gibi açıp izliyorum.
Doğaçlama ne kadar yer alıyor?
Birbirimizi iyi tanıyoruz. Oyuncular doğaçlama yapmıyor, karşılıklı eğleniyor. Örneğin sohbet ederken Ali (Atay), Serkan (Keskin) değil de, Mecnun ve İsmail Abi oluyor. Sohbet onları nereye götürürse, o sahnenin duygusunu bozmadan oraya gidiyorlar. Böyle paslaşıyoruz.
Erdal Bakkal biraz paragöz ve kurnaz; ama kızmıyoruz. Karakterler neden bu kadar tuttu?
Oyuncular çok samimi. Erdal Bakkal, mahalle bakkalı. Çakal makal ama Cengiz Abi (Bozkurt) o karakterin sevimli olduğunu biliyor ve öyle yorumluyor. Haliyle seviyoruz.
Mesela bir sahnede İskender Abi (Ahmet Mümtaz Taylan), Erdal Bakkal'a karısıyla ilişkisini anlatıyordu. Sonra uyuyakaldı ve Erdal, üstüne battaniye örtüp öyle gitti. Arkadaşı uyurken, üstünü örten biri kötü olamaz. Yavuz (Osman Sonant) da öyle. Hırsız ama beceremiyor. Bu, hoşumuza gidiyor. Çünkü o damar onlarda yok, kötü değiller.
"Biz Mecnunuz, Süpermen değiliz"
Dizideki karakterlerin hepsi anti kahraman mı?
Kesinlikle. Kahramanların dünyası çok sıkıcıdır. Mesela Süpermen dünyayı kurtarır ama Mecnun gibi birinin dünyayı kurtarması... Mecnun aslında beceriksiz, açık öğretimde okuyan, işsiz biri. Onun dünyayı kurtarması eğlenceli geliyor. Çünkü biz oyuz, Süpermen değiliz.
Karakterlerden en çok hangisi size benziyor?
İster istemez en çok Mecnun benziyor. Çünkü Mecnun ile yola çıktık. Leyla ile Mecnun hikâyesi anlatsaydık, diziden ayrılanların ardından devam edemeyebilirdik. Biz Mecnun'un hayal dünyasını, Leyla'ya kavuşup kavuşamayacağını ve kendi çölünde kaybolmuş birini anlatıyoruz.
Diğer karakterler de benden izler taşıyor. Hepsiyle alt metinlerde bir derdimi anlatmışımdır. Ama oyuncuların karakterlere kattığı yorumlarla, dizi kendi çölünde kaybolanların hikâyesine döndü.
Dizi dedelerden geçilmiyor, aksakallısı, az sakallısı Mecnun'larda yaşıyor. Bu diziden "koyniş koyniş" beraberce uyumayı mı öğreniyoruz?
Çocukken bayramlarda ben de akrabalarımla "koyniş koyniş" uyudum. Çünkü herkes bir evde toplaşırdı ve biriyle birlikte uyurdunuz. Yazarken eve dedeler ordusu koyalım, herkes beraber yatsın diye bir düşüncemiz yoktu. Ama gelen dede bizimle kaldı.
Dizide yabancılaştırıcı sosyal mesajlar ve atıflar var. Geçen bölümde elektrik süpürgelerini sırtlayıp Hayalet Avcıları'na selam gönderdiler. Bu atıfları ve sosyal mesajları nasıl harmanlıyorsunuz?
Hiçbir toplantıda göndermeleri konuşmuyoruz. Yazarken çıkıyorlar. O kısım Hayalet Avcıları'nın müziğini dinlerken aklıma geldi.
Çok fazla vampir filmi çekiliyor, romanları yazılıyor. Bu kadar çok olunca, "Neden?" diye sordum kendime. Sonra vampir bölümünü yaptık. Dizide geçen şiirler, yazılar da öyle anlık ortaya çıkıyor.
Bazen koltuktan düşecek kadar gülüyoruz. Nereden besleniyorsunuz?
Şu an aslında hiç beslenemiyorum. Ama yazarken bile internet başındayım. O yüzden neler döndüğüne bakıyorum. Bir bölümde "püskevit erkekleri"ni yaptık. Bir markanın reklam mankenleri Türkiye'ye gelmiş. Evimde televizyon yok, reklamı izlememiştim. Sosyal medyada herkes bu fotoğrafları paylaşınca, izleyip dizide kullandım.
Hiç televizyon izleyemiyorum, bir buçuk senedir hiçbir kitabı bitirememekten şikâyetçiyim. Art arda iki film izleyemiyorum.
Bir buçuk senedir cepten yiyorsanız, geçmişte kendinizi iyi doldurduğunuzu düşünebilir miyiz?
Diziden önce hiçbir şey yapmıyordum. Öncesinde çok fazla okudum ve izledim. Elbette yeterli değil. Geçmişte kitapları yazar olmak için değil, keyif aldığım için okuyordum. Şimdi o keyiften mahrumum.
Kimleri okur, izler ve kimlere gülerdiniz?
Dizide gönderme yaptığımız her yazarı okurdum. Yönetmen olarak Mike Leigh, Woody Allen, Coen Kardeşler ilk aklıma gelenler. Allen'a ve Charlie Chaplin'e çok gülerim.
İngiliz komedisindeki soğuk damarı çok komik buluyorum. En son İngiliz yapımı Black Mirror'ı izledim. Aslında çok gergin ama durum çok komik. South Park, The Simpsons, Family Guy gibi kimi Amerikan animasyonlarına da çok gülüyorum. Modern Family ve Shameless dizilerini seviyorum.
Yönetmen Onur Ünlü ile aranız nasıl? Ünlü'nün kafası nasıl çalışıyor?
Çok iyi anlaşıyoruz ve birbirimizin kafasını açabiliyoruz. Kafasının nasıl çalıştığını çözemedim. Onun gözü kara, ben kuruntuluyumdur.
Projeden önce tanışmıyorduk, ama filmlerini izlerdim. Şiir kitabını bilirdim. Proje için aradığında şaşırdım. Telefonda "Ben Onur Ünlü" deyince "Hadi ya" dedim kendime. Sevdiğiniz biri ile tanışınca genellikle hayalleriniz yıkılır ya, Onur Abi'nin düşündüğümden farklı çıkmaması, beni çok sevindirdi.
Sakız, üzüm, damacana, duş perdesi ne ki?
Dizide sigara içmiyorlar, sakız çiğniyorlar. İçki yerine üzüme, incire düşüyorlar. Aşk hikâyesi olmasına rağmen bir kere uzayda öpüştüler. Ama kimse yadırgamıyor. Bunu nasıl sağlıyorsunuz?
Öpüşememeleri otosansür değildi. Mecnun, türlü nedenlerle Leyla'yı öpemiyordu ve her defasında "Bir kere öpeyim mi?" diyordu. Uzayda öpüşebilmelerinin sebebi, iki aşığın uzayda, saçma bir durumda son nefeslerini birbirine vermesiydi.
İçki konusunda RTÜK'le ilgili bir problem var. İncir ve üzüm bu yüzden ortaya çıktı. Küfürler de öyle. Bir bölümde "lan" lafı biplenmiş. Neden bipleneceğini kafam almadı. Onun yerine "Damacana, duş perdesi" demeye başladık. Mesela beddua annemin sansürüydü. Mecnun çok fazla "Allah belanı versin demese" deyince İskender, Erdal'a "Serçe parmağını masanın ayağına vurasın" gibi sevimli beddualara başladı.
Sette tartışma çıkınca üç karakter ayrıldı. Panik yaşadınız mı?
Çok tuhaf şekilde sakindim. Normal bölümü dört günde yazıyorsam, o bölümü yedi günde yazdım. Hemen oyuncular seçildi. Onur Abi hastanedeydi. Her şey üst üste geldi.
Şu an dönüp bakınca, o olaylar şimdi olsa "Bırakalım, TRT'den de özür dileyelim" derdim. Çok deli bir anmış. 58. bölümü yazıyorum, şu anda o krizi atlattık gibi.
Filmi çekilecek dedikoduları var. Dizi kaç bölüm devam edecek?
61. bölüm sezon finali. Yeni sezonda devam edeceğiz. Bizi ve seyirciyi tatmin edecek gibi olursa, Yeşilçam tadında bir son bölüm filmi de istiyoruz.
27 yaşındasınız. Diziden sonra hayatınız değişti mi?
Çok fazla değil. 20. bölüme kadar dizinin bu kadar izlendiğini fark etmedim. Çünkü çok evdeyim. Bir yerde otururken, başka masadakiler diziyi konuşunca idrak etmeye başladım.
Yazarken" Yok artık, uçmuşum" dediğiniz oldu mu?
Bunun genellikle yazarken değil, izlerken fark ediyorum. Paralel evrenler veya Geleceğe Dönüş bölümlerinde söylediğim çok oldu. Ama vampir hikâyesinde yazarken şaşırdım.
Brams Stocker'ın Dracula'sında Dracula'nın gölgesi kendinden bağımsız hareket eder. Vampir bölümünü yazarken, İsmail Abi o gölgeyi Hacivat ve Karagöz ile dövdü. O an "Bir dakika ne yapıyorum?" dedim. (EG/EKN)
* Burak Aksak 2006'da Plato Film Okulu'ndan burslu Temel Sinema Eğitimi aldı.Çektiği kısa filmlerle festivallerde pek çok ödül kazandı. 2009'da TRT için Ramazan Güzeldir dizisini Selçuk Aydemir ile birlikte yazıp yönetti.