* Yazı ilk olarak Kaos GL’de yayınlandı. Fotoğraflar: Tuğkan Gündoğdu
Yunanistan adaları Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya geçmeye çalışan mültecilerin durağı olma özelliğini taşıyor. Birçok göç yolu üzerinde kalan ve aralarında bizim de yakından bildiğimiz Kos, Lesbos ve Kios’un da olduğu Yunanistan adaları, 2016 yılında imzalanan AB-Türkiye Anlaşması’ndan da önce yüzlerce mülteci için geçiş yolu durumundaydı.
2015 yazında bir anda 800 binden fazla insan Türkiye üzerinden Yunanistan adalarına ve oradan da Avrupa’ya geçince, AB mültecileri kabul etmek ve ihtiyaçlarını karşılamak yerine bu göç olayını büyük bir kriz olarak değerlendirdi ve Türkiye ile böyle bir anlaşma yapma kararı aldı. Ancak bu anlaşma, Yunanistan sığınma sisteminin hazırlıksız ve zayıf olmasına ek olarak mültecilerin Yunanistan adalarında sıkışıp kalmasına sebep oldu. Hatta bazı mültecileri güvenli olmayan ülke olan Türkiye’ye iade edilmeleriyle karşı karşıya bıraktı.
Bu mesele kadınlar, çocuklar ve yaşlılar gibi hassas gruplardan olan LGBTİ+ mültecileri de çok fazla etkiliyor. Adalarda sıkışıp kalan LGBTİ+ mülteciler hem kendi grupları hem de yerel halk tarafından çok katmanlı ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Çalışma, sağlık, barınma ve eğitim gibi temel haklarından mahrum olan LGBTİ+ mülteciler bir de homofobi, transfobi ve yabancı düşmanlığı ile baş ediyorlar ve bütün bunların sonucunda sosyal izolasyona mahkum edilmiş durumdalar. Bütün bunlara rağmen sokağa çıkmayı göze alanlar ise polis tarafından rastgele çevrilebiliyor ve daha büyük problemlerle karşı karşıya kalıyorlar.
Adada Karatepe ve Moria adında iki tane büyük mülteci kampı var. Bunlar Yunanistan hükümeti ve BM’nin kontrolünde. Bu kampların koşulları insani seviyenin çok altında. Temiz su, sağlıklı ve düzgün yemek, güvenlik ve sağlık gereksinimlerinin karşılanamaması ve cinsel saldırı gibi büyük problemler bulunuyor. Burada kalan mültecilerin polis ve askerlerden gördükleri muamele ise tamamen insanlık dışı. Maalesef adaya gelen her mülteci, Avrupa’ya transferi için gerekli evrak işlemlerine başlamak için Moria’ya giriş yapmak ve bir süre orada kalmak zorunda.
Bir de benim de 10 gün boyunca yakından tanıma fırsatı bulduğum Lesvos Dayanışması tarafından işletilen Pikpa Mülteci Kampı var. Bu kamp, bir grup güzel yürekli insanın adada bulunan eski bir tesisi kadın, çocuk, yaşlı, engelli ve LGBTI+ gibi hassas grupların rahatça yaşayabileceği bir dayanışma alanına çevirdiği bir yer. İçerisinde mültecilerin kalabileceği çadırlar, duş ve tuvaletler, üç öğün yemek çıkaran büyükçe bir mutfak, ilkyardım ve çamaşır yıkama odası bulunuyor. En önemlisi de bu kampta ayrımcılığın ve şiddetin her türlüsü yasaklanmış durumda. Dünyanın dört bir yanından gönüllülerin gelip çalıştığı bu kamp sadece dayanışma usulüyle ayakta durduğu için uluslararası dayanışmaya ve bağışlara da kapılarını her zaman açık tutuyor.
14-24 Temmuz tarihleri arasında Lesvos’a gerçekleştirdiğim seyahat çerçevesinde orada yaşan LGBTİ+ mülteciler ve aktivistlerle tanışma ve adadaki koşulları yakından görebilme fırsatım oldu. LGBTİ+ mültecilerin konuştuğu bir oturuma katılarak, Iraklı bir mülteci olan Sooma ve daha önce uluslararası bir sivil toplum kuruluşunda çalışan ama şu anda Lesvos LGBTİ+ mülteci dayanışması aktivistlerinden olan Prospero ile duruma dair bir röportaj gerçekleştirdim. Daha önce çalıştığı kurumdan ötürü ve güvenlik problemleri nedeniyle ismini gizli tutmamı isteyen Prospero, bu ismi Shakespeare’in büyülü bir adada geçen The Tempest (Fırtına) oyunundaki Prospero karakterinden esinlenerek seçtiğini belirtti.
Bir grup aktivistin Ocak 2017’de bir araya gelmesiyle oluşan Lesvos LGBTİQ+ Mülteci Dayanışması, genel olarak adaya gelen LGBTİQ+ mültecilere şimdilik bilgi akışı ve psikolojik destek sağlayabiliyorlar. Bunun yanı sıra, adadaki kurumsal eksikliklerin de farkında olan topluluk LGBTİQ+ mültecilere sığınma prosedürü hakkında da ellerinden geldiğince yardımcı oluyorlar ve onları bu alanda çalışan hem ulusal hem de uluslararası kuruluşlara yönlendiriyorlar. Hem Facebook’ta kapalı bir grup üzerinden hem de haftada iki kez bir araya gelerek örgütlülük haline devam eden Lesvos LGBTİQ+ Mülteci Dayanışması şu anda dernekleşme sürecine odaklanmış durumda.
Prospero, sözlerine “Moria kimse için güvenli değil, LGBTIQ+ mülteciler için hiç güvenli değil!” diyerek başladı. Daha sonra örgütlenme süreçlerinin doğal ve organik geliştiğini belirtti:
“O zamanlar uluslararası bir sivil toplum kuruluşu için çalışıyordum ve bu sebeple Moria’ya giriş çıkış yapabiliyordum. Bir gün kampta bir trans kadın şiddete uğradı ve çok kötü bir şekilde dövüldü. Ertesi gün kampta daha önce tanışmadığım İranlı bir eşcinsel yanıma geldi ve yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi. Bir transın cinsel kimliğinden ötürü dövülmesinden sonra kendisinin de korktuğunu ve artık burada güvende hissetmediğini söyledi. Farsça konuşabildiğim için iletişim kurmakta zorlanmadık. Ertesi gün Pikpa’ya gittim ve olanları anlattım. Sonra o çocukla tekrar bir araya geldik ve Lesvos Dayanışma’sından olan Efi ona eşyalarını hemen toplamasını ve Pikpa’ya yerleşmesini söyledi. Her şey böyle başladı aslında. Ben Kasım 2016’dan beri adadaydım, bu olay Ocak 2017’de gerçekleşti.”
Adadaki LGBTİ+ mültecilerin sayısını sorduğumda da Prospero “Pikpa’da 14 kişi ile iletişim halindeyiz, Moria kampında ise erişebileceğimiz yaklaşık olarak 30 kişi olduğunu düşünüyoruz. Ama yine de insanlar kendini tanımlamadığı ve açılmadıkları sürece bizim de yapabileceğimiz bir şey yok. Karatepe’den ise kimseye ulaşamadık, oraya dair hiçbir tahmin yapamıyoruz” dedi ve ekledi:
“Trans kadınlar ve lezbiyenler kadın korumasına (Women Protection) dahil olabiliyorlar ancak geyler için prosedür biraz daha zorlu. BMMYK için hareketlerinin ne kadar feminen olduğu temel kriter. Ana karaya transferinin gerçekleşmesi için bir eşcinsel süper feminen olmak zorunda.”
Bütün çalışmalarına ek olarak, Lesvos LGBTİQ+ Mülteci Dayanışması’nın bir de resmi makamlar tarafından acil olarak yerine getirilmesini istediği talepleri var. Bunlar:
1) LGBTİQ+ mültecilere adalara vardıkları andan itibaren psikolojik ve psikososyal destek verilmesi.
2) LGBTİQ+ mültecilerin Moria kampından ana karaya mümkün olan en kısa sürede transfer edilmesi.
3) Adaya gelen LGBTİQ+ mültecilerin sığınma sürecinde yani evrak işlemlerini tamamlayana kadar kalabileceği, kendilerini özgürce ifade edebilecekleri ve ayrımcılık ve şiddetin hiçbir türüne maruz kalmayacağı bir misafirhane yapılması.
4) Yapılacak olan bu misafirhanede sosyal aktivitelerin yanı sıra psikolojik, hukuki, medikal ve cinsel sağlık desteği verilmesi ve gerekirse alanda çalışan diğer kuruluşlarla işbirliğine gidilmesi.
Sooma ise 27 yaşında Iraklı bir eşcinsel. Türkiye üzerinden aylar önce Lesvos’a gelmiş. Burada Lesvos Dayanışması’nın işlettiği Pikpa Mülteci Kampı’nda yaşıyor. Evrak işlemlerinin bitmesini bekliyor.
Buraya gelmeden önceki hayatından biraz bahseder misin?
Irak’ta durum çok kötüydü, eşcinsel olduğum için hiç özgür olamadım, 15 yaşımdan beri Irak’ı terk etmek istiyordum, ailem eşcinsel olduğumu bilmiyordu tabii. Eşcinsel olduğumu kuzenim Instagram hesabımdan öğrenmiş, beni takip ettiğini bile bilmiyordum. Abim beni öldürmekle tehdit etti. Bu sebeple Türkiye’ye geldim. Ama orada da güvende değildim. Bütün hayatım mücadeleyle geçti. Kaçırıldım, hırsızlığa uğradım ve cinsel şiddete maruz kaldım. İş bulmaya çalıştım ve eskortluk yapmaya başladım. Sekiz kişiyle beraber kalıyordum. Türkler bana çok kötü davrandı. Aralarında Kürtler de vardı. Aynı zamanda ırkçılıkla da mücadele etmek zorunda kaldım.
Bir gün kız kardeşimin kocasından telefon aldım ve “Türkiye’yi terk etmek zorundasın, kuzenin ve abin seni öldürmeye geliyor” dedi. Param yoktu, bütün varlığım 3 bin dolardı.
Okulu terk etmek zorunda kaldım, bilim alanında okuyordum. Keşke burada da yapacak bir şey olsa, üretken olmak istiyorum. Kimi suçlayacağımı bilmiyorum ama burası geyler için çok zor, zorunlu seks işçiliği yapmak dışında pek bir seçeneğimiz yok. Bu bizim için utanç verici. Burada okumak veya üretmek için temel motivasyonumuz da yok. Kültür ve finansal durumumuz buna el vermiyor. Yaptığımız tek şey kulübe gitmek ve seks işçiliği yapmak.
Başına bir şey gelene kadar burada kimse bir şey yapmıyor. Ya saldırıya uğrayacaksın ya da öldürüleceksin. Tehlike altında olana kadar kimse seninle ilgilenmiyor. Geçen sene Türkiye’de öldürülen Wisam’ın arkadaşıyım ben. Birleşmiş Milletler hiçbir şey yapmadı bu konuyla ilgili. Yine öldürülen ve trans olan Werde da benim arkadaşımdı. Bu Türkiye’deki durum, Irak’ta da böyle. Irak’ta bir sürü insan öldürüldü, hatta gey olmayan birisi bile; Karar Nuşi, çok ünlüydü, uzun saçları ve giyinişi sebebiyle öldürüldü. Ama Türkiye daha ileride olmasına rağmen Türkiye’de de durum çok kötü. Irak’ta eşcinsel olduğu için bir arkadaşımın penisini kesip göğsüne koydular, ben buna tanık oldum.
Yunanistan’a nasıl geldin? Yolculuk nasıldı?
Buraya İzmir’den botla geldim, daha önce de üç kez gelmeyi denemiştim, Allah beni korudu. Hatta bir kez tutuklandım gelmeye çalışırken. Yunanistan’a geldiğimde ise her şeyi arkamda bıraktım.
Moria Kampı’nda kaldın mı?
Evet, iki hafta kaldım. Moria kimse için güvenli bir yer değil. Oraya vardığım ilk gün, insanlar bana uzaylıymışım gibi baktılar. Orada kendimi her zaman tehlike altında hissettim. Moria’da bir keresinde küçük bir çocuk yanıma yanaştı, ailesi hemen onu yanlarına çektiler ve “Sakın dokunma ona, gel hemen!” dediler. Bu tamamen farklı bir hikaye, gey olup da orada kalan herkesin bir hikayesi vardır. Moria herhangi bir insan için bile çok kötü bir yer, bir de eşcinselleri düşünün. Orada kötü insanlar da var. Mülteci olman iyi olacağın anlamına gelmiyor. Birçok kez çadır değiştirmek zorunda kaldım. İnsanlar benim hakkımda dalga geçiyorlardı, polis de benimle dalga geçiyordu. Birçok kişi yanında bıçak taşıyordu, bu yüzden hep tedirgindim. Iraklıyım, insanım ve aynı zamanda eşcinselim. Eşcinsel olmaktan gurur duyuyorum ama aynı zamanda güvende de hissetmek istiyorum.
LGBTİ+ mülteciler için Moria’nın koşullarını anlatabilir misin?
Kendine çok dikkat etmen gerekiyor. Geylere nasıl davrandıklarını tahmin bile demiyorum.
Lesvos Adası hakkında ne söylerdin?
Bütün geyler burada huzur içinde yaşamak istiyor. Cross-dress’im ve makyaj yapmak istiyorum, bu yüzden buradakilerden farklıyım. Farklı gözüktüğün anda, insanlar burada sana bakmaya başlıyor. İlerici ve özgür bir ülkede yaşamak istiyorum. İstediğim gibi yaşamak istiyorum. İnsanların sana zorbalık yaptığı tuhaf tuhaf baktığı yerde yaşayamıyorsun. Atina’nın İstanbul’dan daha kötü olduğunu duyunca daha da umutsuzluğa kapıldım. Atina’da çok fazla mafya varmış, kendine dikkat etmen gerekiyor. Avrupa’da Almanya gibi daha ileri ve özgür bir ülkeye gitmek istiyorum çünkü Yunanistan Türkiye’nin bir kopyası gibi. Adalılar için ise eşcinsellik yeni bir şey. Bu yüzden onlar da garipsiyor.
Lesvos’ta hayatını nasıl idame ettiriyorsun? Eğitim veya iş imkanları hakkında ne söyleyebilirsin?
İş yok, eğitim yok, keşke okuyabilsem, bunun için bir sistem olsa. İngilizce öğrenmek için bir yerlere başvurdum ama olmadı. Burası turist durağı olduğu için iş de yok.
Peki ya sağlık kurumları? Hiç herhangi bir sağlık kurumuna gittin mi?
Buraya gelmeden önce korunmadan seks yapıyordum. Buraya gelir gelmez test yaptırdım, bu bence çok önemli. Moria’da ve burada (Pikpa) doktora sordum, Moria’da çok ileri bir tarihe randevu verdiler. Burada da normalde bu saatte uyanmıyorum, öğleden sonra uyanıyorum, buradaki doktor saat 2’den sonra kimseyi kabul etmiyor.
Peki burada trans geçiş sürecinde olan birini tanıyor musun?
Burada yok.
Peki ya bulaşıcı hastalıklar? Korunmak mümkün mü?
Bilmiyorum. Burada çok koli dönüyor ama neler oluyor tam bilmiyorum. Kontrol olmalarını teklif ediyorum ama istemiyorlar.
Sosyal ve romantik hayatın nasıl? Burada buluşmak için hiç birilerini bulabiliyor musun?
Herkesin bir aşk hikayesi vardır tabi, ama ben başarılı hissetmiyorum bu konuda. Pasifsen* işler daha zor. Pasif olduğum için asla birini bulamayacak gibi hissediyorum. Maalesef gey komünitesinin yüzde 90’ı aşkla ilgilenmiyor. Nedense önceliğimiz seks, aşkı ve bağlanmayı ikinci plana atıyoruz.
* Pasif için Türkçe’de eksi anlamına gelen minos kelimesini kullanıyor.
Geleceğe dair planların var mı? Adayı terk etmek istiyor musun? Öyleyse nereye gitmek istiyorsun?
Türkiye’yi terk ettiğimde, Avrupa’ya gitme niyetim vardı, Almanya ya da başka bir yer. Avrupa’nın parçası olan bir ülkedeyim ama burası en fakir ülke ve Avrupa gibi değil. Bana sosyal destek verdikleri sürece nereye gideceğim önemli değil. Güvenlik ve finansal destek de gerekli.
Lesvos Dayanışması senin için ne anlam ifade ediyor?
Harika bir yer burası, insanlar da öyle. Moria’da gördüğümden çok daha iyi koşulları var. Burayı çok seviyorum.
Sence burada LGBTİ+ haklarını savunan bir derneğe ihtiyaç var mı?
Evet kesinlikle, öncelikle güvenli bir alana ihtiyacımız var. Ama maalesef hiçbir LGBTİ+ derneği burada bize yardım etmiyor. Halbuki LGBTİ+ derneklerinden olmayan insanlar bile buraya bize yardıma geliyorlar.
Adadaki en problemli şey nedir?
Her şey problem olabilir.
Adadaki en güzel şey nedir?
Deniz ve sen. (Gülüyoruz)
Türkiye’de hiçbir LGBTİ+ derneğiyle temasta bulunmuş muydun?
Hayır, genelde vize için giriyordum, ama artık onu da yapmıyorum. Türk otoritesi beni yakalarsa Irak’a geri yollar.
Son olarak bir şeyler söylemek ister misin?
Bir şeyler söylemek istiyorum tabi ki. Eşcinsellerin diğer insanlar gibi hakkı olmalı, burada da eşcinsel dernekleri olmalı. Eşcinseller çok zayıf, güçleri yok, burada bizlere destek verecek, bizlerle mücadele edecek bir derneğe ihtiyaç var. Bir avukatla konuştum burada, bana sığınma için başvuramayacağımı söylemişti, beklemen lazım dedi ama ben yıldım. Eğer başka dernekler olsaydı, daha iyi olurdu. İnsanlar burada bir yıl hatta daha fazla beklemek zorunda kalıyorlar. Burada eşcinseller için uygun bir hayat yok. Ayrıca bu röportaj benim için bir onur ve sana da çok teşekkür ederim.
AB net siyasi tavır ortaya koymalı
Sonuç olarak AB’nin yalnızca sayıların tartışıldığı, insanların ihtiyaç ve çıkarlarının konu edilmediği bir politika ve mültecilerin değiş tokuş edildiği gayri ahlaki bir anlaşma ile bu soruna yanıt vermesi mültecilerin Yunanistan adalarında sıkışıp kalmasına sebep oldu. Adalardaki yerel halk arasında yaygın olan homofobi, transfobi, yabancı karşıtlığı ve ırkçılık durumu daha da kötüleştiriyor. Bu kötü durumdan tabi ki en çok LGBTi+ mülteciler etkileniyor.
Ben bu yazıyı hazırlarken AB Komisyonu 28 Temmuz’da Yunanistan’daki mülteciler için 209 milyon Euro’luk yeni bir insani yardım paketini duyurdu. Hiç yoktan iyi sayılabilecek bu gelişme tek başına yeterli olmayacaktır, dünyanın en zengin ve gelişmiş bloklarından biri olan AB’nin çok net bir şekilde siyasi bir tavır ortaya koyarak, yaşanan bu insani krizi hafifletecek yeni politikalar ortaya koyması gerekir.
Unutulmaması gerekir ki şu an yaşadığımız kriz, bir mülteci krizi değil, ülkelerin ve göç politikalarının gelen insanlara hazır olmayışından doğan bir krizdir. (MTG/AS)