Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası (İMO), 17 Ağustos 1999 depreminin 19. yılında şube binasında basın toplantısı düzenledi.
17 Ağustos Marmara depreminin her yıl dönümünde mevcut durum tespiti yapan TMMOB yetkilileri, Türkiye’nin bu yıl da olası bir depreme hazır olmadığını söyledi.
Toplantıda İstanbul’da Sütlüce, Ümraniye ve Sancaktepe’de çöken binalar da hatırlatıldı. Sorunun merkezi ve yerel yetkililerin söylediği gibi “doğa olayları kaynaklı” değil altyapı eksikliği nedeniyle yaşandığı vurgulandı.
TIKLAYIN - "Bir Hafta İçinde Çöken Üç Binadan Merkezi ve Yerel Yönetimler Sorumlu"
Türkiye’de deprem
Türkiye'nin yüzde 92’sinin deprem kuşağında yer alıyor ve bu bölgelerde nüfusun yüzde 95’i yaşıyor. 11 metropol kent ve sanayi tesislerinin yüzde 75’i deprem tehlikesi altında.
Bunun yanı sıra 20 milyon yapı var ve bu yapıların yarısı ruhsatsız ve kaçak. İstanbul için bu sayı iki milyon civarında.
Türkiye’de 1900’lü yılların başından bu yana, otuzu büyük ölçekli olmak üzere 100’den fazla yıkıcı deprem meydana geldi. Bu depremlerde 100 bini aşkın insan hayatını kaybetti, ekonomi, toplumsal, kültürel ve tarihsel açıdan büyük tahribat oluştu.
İstanbul depreme hazır mı?
Açıklamada verilen bilgilere göre, 1999 depremlerinden sonra yapılan Deprem Şurası çalışmalarında, azami 15-20 senede İstanbul’un deprem güvenliğinin sağlanabileceği dile getirildi.
Ancak yapılanlar yeterli olmadı. Bu zaman zarfında deprem önlemlerinin alınması, binaların güvenli hale getirilmesi bir yana, kentleşme ve yapılaşmada önemli hatalar da yapıldı.
Dolayısıyla “Ne İstanbul ne de Türkiye depreme hazır değil”.
Toplanma alanı yok
Deprem toplanma alanı, altyapısı hazırlanmış, insanların beslenme, barınma, yıkanma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlenmiş alan anlamına gelir.
1999 depreminden sonra toplanma alanı olarak düzenlenmesine karar verilen 496 Geçici İskân Alanları ile deprem sonrası kullanılacak 562 Birinci Derecede Acil Ulaşım Yolu rant odaklı dönüşüm sonucu toplanma alanı olmaktan çıkarıldı.
“İmar barışı değil imar affı”
Haziran 2018’de ilan edilen İmar Barışı ve aynı dönemde yürürlüğe giren yeni Yapı Ruhsatı Formu Standardı düzenlemelerine de toplantıda değinildi. Her iki düzenlemenin de daha çok binanın çökmesiyle sonuçlanacağı dile getirildi:
“Dere yataklarını imara açarsanız, dere yataklarıyla yetinmeyip boşaltılan askeri alanlarda yapılaşmaya izin verirseniz, kentleri betona teslim ederseniz, yapı denetim sistemini onca itiraza karşın değiştirmezseniz, yapı denetimini piyasacı rekabetin unsuru haline getirirseniz, bütün bir kenti ranta göre düzenlerseniz, mesleki uygulamaların niteliksel denetim organlarından olan meslek odalarını kulvar dışına iterseniz, mühendislik mesleğini itibarsızlaştırırsanız, mühendisin imzasını formaliteden ibaret hale dönüştürürseniz, bununla yetinmeyip yapı ruhsatlarındaki mühendis imza bölümünü bile kaldırırsanız, yapı üretim sürecini denetimsizliğe mahkum ederseniz bir başka sorumlu aramanıza, doğa olaylarını sorumlu ilan etmenize gerek yoktur.
“Bütün sorumluluk merkezi ve yerel yönetimlerdedir.”
Yapı denetiminin önleyici etkisi
Yapı Denetim Yasası’nın yetersizliğinden söz eden İMO yetkilileri yasanın özüne dair itirazlarında yapı denetiminin öz itibariyle bir kamu hizmeti olduğunu hatırlattı ve piyasa ilişkilerinin inisiyatifine bırakılmasını eleştirdi.
Ayrıca yüklenici ile yapı denetim firması arasındaki ücret ilişkisinin de sağlıklı denetimi engellediği belirtildi:
“Yapı denetiminin sağlıklı ve işlevsel olduğu bir sistemde Sütlüce’deki facia yaşanmaz, binalar depremde ayakta kalır, can ve mal güvenliği azami ölçüde korunur.”
Kentsel dönüşüm ve deprem
Toplantıda değinilen bir diğer başlık ise kentsel dönüşüm projeleriydi. Dönüşümün deprem tehlikesi üzerinden toplumsal meşruluğunun sağlandığı ancak rant değeri yüksek bölgelerden başladığı ifade edildi:
“Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) tarafından yapıldı. Ajansın tespit ettiği riskli alanlarla Bakanlığın tespit edip kentsel dönüşüm başlattığı riskli alanlarının yüzde 73 oranında örtüşmediği ortaya çıktı.
“Örneğin, Armutlu Mahallesi riskli bölge olmamasına rağmen, ranta açık konumu itibariyle öncelikle kentsel dönüşüm kapsamına alındı.”
Olası bir depremde bizi neler bekliyor?
İMO gerçekleşecek olası bir depremde neler olacağını şöyle anlatıyor:
“En iyimser senaryoda bile on birlerce insanın hayatını kaybedeceği; binlerce binanın ağır ve çok ağır hasar göreceği, yüzbinlerce ailenin barınma sorunun baş göstereceği, su, elektrik, gaz altyapısında ciddi boyutlarda hasar meydana geleceği, enkaza ulaşma, enkaz kaldırma, yaralıları hastaneye ulaştırmada ciddi sorunlar yaşanacağı, ekonomik kaybın ise 100 milyarı bulacağı tahmin edilmektedir.”
17 Ağustos depremi hakkındaKocaeli Gölcük merkezli deprem 7,5 büyüklüğünde deprem tüm Marmara Bölgesinde, Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir alanda hissedildi. Resmi raporlara göre, 17 bin 840 ölüm, 43 bin 953 yaralı oldu. 505 kişi sakat kaldı. 285 bin 211 konut, 42 bin 902 işyeri hasar gördü. Resmi olmayan bilgilere göre ise yaklaşık 50 bin kişi hayatını kaybetti. Ağır-hafif 100 bine yakın kişi yaralandı. Ayrıca 133 bin 683 çöken bina yaklaşık 600 bin kişiyi evsiz kaldı. Yaklaşık 16 milyon insan, depremden değişik düzeylerde etkilendi. 2010 tarihli TBMM Deprem Araştırma Komisyonu Raporu için tıklayın |
(TP)