Türkiye’de yaşıyorsanız, hayatınızın büyük bir bölümü ÖSYM sınavlarının stresiyle geçer. Liseye girerken sınav, üniversite için sınav, yüksek lisansa başlamak için sınav, memur olacaksan sınav, öğretmen olacaksan sınav, doktor olacaksan sınav… Sınav sınav sınav...
Bu sınavların gerçek başarıyı ölçmede yeterli olup olmadığı ayrı bir tartışma konusu olarak şöyle kenarda dursun. Ama sınav sonucunuz, girdiğiniz sınav sonrasında olmak istediğiniz şey için ÖSYM kriterlerine, yani devletin resmi bir kurumunun kriterlerine göre yeterli olup olmadığınızı gösterir.
Örneğin, ÖSYM yüksek lisansa başlamak için ALES’ten en az 65 almanızı bekliyorsa, 65’in üzerinde bir puan aldığınızda yüksek lisans öğrencisi olmak için ilk barajı geçtiğiniz anlamına gelir, yani sadece ÖSYM’ye göre tabii. Fakat böyle kriterlerin, herkes için, her sınavda geçerli olması gerekir, öyle değil mi? Her zaman öyle değil, gelin anlatayım.
ÖSYM, çok gerekliymiş gibi Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (EKPSS) adında KPSS'nin engelliler için ayrı bir versiyonunu düzenliyor. Konusu açılmışken, ayrı sınavlara, ayrı okullara, ayrı işyerlerine, kısaca engelli bireyleri toplumdan izole edecek ve eşitliği bozacak tüm uygulamalara karşı olduğumuzu; ÖSYM’nin yapması gerekenin engelliler için ayrı sınavlar düzenlemek değil, hali hazırda yaptığı sınavları farklı ihtiyaçlara sahip bireylere uygun çözümlerle sunmak olduğunu bir kez de buradan vurgulayalım.
EKPSS’ye geri döneyim. Eğitim fakültelerinden mezun olan engelli öğretmen adayları da bu sınavdaki başarılarına göre atanırlar. Ama bazen atansalar da öğretmenlik yapamayabilirler. Çünkü MEB, ataması yapılan öğretmenlerden, yani eğitim fakültesini bitirmiş, üstüne bir de atamasının yapılabilmesi için girmesi gereken EKPSS sonucunda atanmaya hak kazanmış bir öğretmenden, göreve başlama sürecinde bir hastaneye gidip, büyük ihtimalle engellilik hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan bir doktordan, öğretmenlik yapıp yapamayacağına dair bir sağlık kurulu raporu istiyor. Öğretmenlik yapmak için bitirilen üniversitelerin, girilen sınavların, sınavlardan alınan puanların hiçbir önemi kalmıyor yani.
Doktor, bu kişi öğretmenlik yapamaz, dedi mi, bitti.
Aslında tüm şartlarda öğretmenlik yapılabileceğiyle alakalı bir rapor, engelli olmayan öğretmenlerden de isteniyor. Neden engelli olandan da istenmesin, öyle değil mi?
Fakat engelli öğretmenden tüm şartlarda öğretmenlik yapabilir ibaresine ek olarak, engellilik durumlarının başvurdukları alanda "öğretmenlik yapmaya elverişli olması gerekir", ibaresi de yer almak zorunda. Engelli olmayan öğretmenden ek herhangi bir önkoşul beklenmezken, engelli olan öğretmenden neye dayanarak bekleniyor?
Buna ek olarak, bir engellinin öğretmen olup olamayacağına karar verilecek doğru zaman, o kişi gerekli diplomayı aldıktan ve öğretmenlik yapabilmesi için girmesi gereken sınavdan yeterli puanı da alıp ataması yapıldıktan sonrası mıdır?
Bir doktor, bir kişinin ancak sağlık durumuyla alakalı bir yorum yapabilir. Bulaşıcı bir hastalığı var diyebilir, şekeri var, göz tansiyonu var, şiddete eğilimi var diyebilir; yani nesnel veriler sonucunda kişinin sağlık durumuyla alakalı bir şey söyleyebilir.
Peki, doktorların elinde engellilik konusunda nesnel değerlendirme yapabilecekleri bir ölçüt var mı? Olmadığına göre, engelliler için tamamen öznel bir değerlendirme yapılarak, bu kişi öğretmenlik yapabilir veya yapamaz denilemez.
Ayrıca, bir doktorun yetkin olmadığı bir alanda, tekrar tekrar söyleyeceğim, öğretmenlik diplomasını almış, devlet okullarında öğretmenlik yapabilmesi için önkoşul olan sınavdan da yeterli puanı almış engelli bir öğretmen hakkında, sadece engelli olduğu için öğretmenlik yapıp yapamayacağıyla ilgili yorum yapmak durumunda bırakılmasının mantıklı bulunabilecek hiçbir yanı yok.
Ben merak ediyorum, doktorların eline böyle bir yetki veren MEB, ki umuyorum çoğu doktor bu yetkiden hoşnut değildir, acaba doktorlara engellilerin kullandığı teknolojiler, yöntemler, erişilebilir çözümler, şu anda öğretmenlik yapan engellilerin mesleklerinde kullandığı yöntemler gibi konularda bir bilgilendirme yaptı mı? Doktor neye göre karar verecek bir engellinin öğretmen olup olamayacağına? Nesnel kriterler neler? Bir engelli hangi şartları sağlıyorsa öğretmen olabilir, hangilerini sağlamıyorsa olamaz?
Doktorların kafalarına göre karar vermediğinden emin olmak için nasıl önlemler alındı? Engelliler arasında eşitliği bozacak uygulamalar nasıl önlenecek? Elinde baston olduğu için başkalarının ittirip kaktırmalarına maruz kalarak doktorun karşısına gelmek durumunda kalan bir kör ile baston kullanmayı reddeden bir kör arasında eşitlik nasıl sağlanacak mesela?
Hayatında tek bir engelli tanımamış, engelliler hakkında basmakalıp düşüncelerden fazlasına sahip olmayan bir doktorun kararıyla, en yakın arkadaşlarından biri engelli olan ve engelliliğe dair bilgi sahibi olan başka bir doktorun kararları arasında paralellik nasıl sağlanacak peki? Kafamdaki diğer deli soruları geçeyim, çok uzayacak yoksa.
Şunu kafanıza nasıl sokacağız hiç bilemiyorum; bir kişinin kör olması, sağır olması, topal olması, kısaca sakat olması, o kişinin herhangi bir mesleği yapıp yapamayacağıyla alakalı hiçbir ipucu vermez. Gölge edilmediği takdirde engellilerin yapamayacağı kabul görülen meslekleri dahi yeterli derecede nasıl yapabildiklerinin örneği Türkiye'de gölge fazlalığından pek az rastlanan bir durumsa da, dünyadaki örnekleri basit bir arama motoru vasıtasıyla kolayca görülebilir.
Yazıma burada son verirken, engelli öğretmenler için bu kadar uğraşan, zahmetler eden kurumlar; tacizci, tecavüzcü, öğrencilerine şiddet uygulayan öğretmenler için de uğraşır, zahmetler eder diye umuyorum. Neticede, öğretmenliği beceremeyen engelli öğretmen haberlerinden daha çok, öğrencisine tecavüz eden, şiddet uygulayan, öğrencisinin intiharına neden olan öğretmen haberleri duyuyoruz, öyle değil mi? (GS/NV)
Bu yazı daha önce engelsizerisim.com'da yayınlandı.
Yazıyı sesli dinlemek için tıklayın.