Dünyanın finans sermayesinin egemenliği altına girdiği, Berger’ın ekonomik faşizm olarak adlandırdığı içinden geçtiğimiz neoliberal dönemde işçiler en görmezden gelinen, en kırılgan kesimlerden biri. Berger bu durumu Küresel Hapishane isimli broşüründe şöyle ifade ediyor:
“Suçlu=Köle=İşçi şeklindeki Gulag denklemi, neoliberalizm tarafından yeniden yazıldı. İşçi=Gizli Suçlu. Küresel göçün dramı bu yeni formülde yatıyor. Çalışanlar gizli suçlular. İtham edildiklerinde hayatta kalabilmek için ne mümkünse yapmaktan suçlu bulunuyorlar… Çalışma koşullarının tehlike sinyalleri veren baskısı, Japonya mahkemelerini yeni bir adli tıp kategorisi tanımak ve tarif etmek zorunda bıraktı: Aşırı çalışma nedeniyle ölüm”(John Berger-Yücel Göktürk, İstanbul’dan Gelen Telefon, Metis Yayınları, 2016).
Geçtiğimiz günlerde Adalet Arayana Destek Grubu’nun yayıma hazırladığı dördüncü iş cinayetleri Almanağı (İş Cinayetleri Almanağı 2015) yayımlandı. Almanak yalnızca Aralık-Ocak 2015 arasındaki iş cinayetlerine yer vermekle kalmıyor; mevsimlik tarım işçilerinin, maden işçilerinin çalışma öykülerine, işçi sağlığı ve iş güvenliği talepli direniş örgütleyen işçilerin sesine, iş cinayetlerini konu edinen karikatürlere de yer veriyor. Çoğu zaman yok sayılan, önemsenmeyen, rakamlardan öteye gidemeyen işçi ölümlerinin arkasındaki hikâyeye ışık tutuyor.
TIKLAYIN - 2015'TE 1730 İŞÇİ ÖLDÜ
Almanak, Adalet Arayan İşçi Aileleri’nin 2008’den bu yana devam eden mücadelesini görünür kılmak için hazırlanmakta. 2015 Almanağı iş cinayetlerinde Avrupa birincisi ve dünya üçüncüsü olan Türkiye’de geçtiğimiz sene de bu anlamda bir gerileme olmadığını ortaya koyuyor.
Almanağa göre 2015 yılında en az 1703 işçi çalışırken yaşamını kaybetti. Bu işçilerden 49’u çocuktu. 173 işçinin hayatını kaybettiği eylül ayı, iş cinayetlerinin en çok meydana geldiği dönem olurken, en ‘ölümcül’ sektör, 418 işçinin hayatını kaybettiği inşaat oldu.
Bu sektörü, tarım, taşımacılık, genel işler, ticaret ve madencilik izlemekte. En çok işçinin hayatını kaybettiği il ise İstanbul.
“Çalışanların sağlığı, bilim ya da tıp alanında; sendikalarda ya da derneklerde faaliyet gösteren birkaç uzmana tahsis edilmiş bir alan değildir… Ana mesele, bireylerin ya da toplumun yaşam, sağlık ve onur haklarına saygı duyulmasını sağlamak için toplumsal ve politik alanda baskı yaratılmasıdır; hem bugünün çalışanlarının hakları hem de bir azınlığın kısa zamanda zengin olması için düzenlenmiş finansal ve endüstriyel gelişmenin ağır tehdit altında bıraktığı gelecek kuşakların hakları için bu baskı gereklidir” (s.259–260).
Çalışmak Sağlığa Zararlıdır kitabının yazarı, Annie Thébaud-Mony’nin dile getirdiği yukarıdaki satırlar Almanak’ta yerini buluyor. Özellikle meslek hastalıklarına ayrılan bölüm çalışanların sağlığını korunma yollarıyla, meslek hastalığının ne olduğuna ilişkin ilgili ipuçları sunuyor. İş hukuku uzmanları ve avukatlarla yapılan söyleşiler, işçilerin dile getirdikleri bu anlamda önemli. Meslek hastalığı belirlendiği takdirde, açılan davalar kazanılıyor; fakat ceza sürecinin yavaşlığı işçiler ve avukatlar için zorluk yaratıyor. Çözüm, toplu davaların açılması.
Kitaptaki verilere göre, dünya genelinde yılda hayatını kaybeden yaklaşık 2,3 milyon işçinin yüzde 86’sı meslek hastalıklarından dolayı ölüyor. Öte yandan, Türkiye’de yılda en az 100 bin meslek hastalığı kayıt altına alınmıyor, bu hastalıklara bağlı ölümler normal ölüm gibi gösteriliyor. Almanakta ayrıca ‘iş kazası’ durumunda işçinin ne yapması gerektiği, 2015 yılında işçilerin sendikalaşma mücadeleleri ve önlerine konulan engeller gibi başlıklar da yer alıyor.
Tarım işçileri Almanak’ta özel bir bölüm olarak yer almış. Yaklaşık 6,5 milyon mevsimlik tarım işçisinin bulunduğu Türkiye’de bu sektör sosyal hakların tamamen gözardı edildiği, işçi güvenliğinin neredeyse hiçe sayıldığı bir alan. Çocuklar ve kadınlar için daha da zor olan tarım işçiliği, çalışma koşulları Ordu, Düzce ve Nevşehir’de çalışan tarım işçilerinin kendi ağızlarından aktarılıyor.
Maden işçileriyle yapılan söyleşiler, ailelerin adalet mücadelesinden kesitler, çocuk işçiliği dosyası, Adalet Arayan İşçi Aileleri’nin her ayın ilk Pazar günü Galatasaray Meydanı’nda tuttuğu vicdan ve adalet nöbetinin bir yılı ve çizgilerle iş cinayetleri gibi bölümlerle Almanak, “sosyal adalet”, “hak”, “eşitlik” kavramlarını yeniden hatırlamamıza vesile oluyor.
Annie Thébaud-Mony için temel mesele, “bireylerin ya da toplumun yaşam, sağlık ve onur haklarına saygı duyulmasını sağlamak için toplumsal ve politik alanda baskı yaratılmasıdır; hem bugünün çalışanlarının hakları hem de bir azınlığın kısa zamanda zengin olması için düzenlenmiş finansal ve endüstriyel gelişmenin ağır tehdit altında bıraktığı gelecek kuşakların hakları için bu baskı gereklidir” (Çalışmak Sağlığa Zararlıdır, s.259–260).
Almanak toplumsal hafızamız açısından hikâyelerimizi biriktirmek, unutmamak ve unutturmamak, baskı yaratabilmek için önemli bir belge niteliği taşıyor. (FS/YY)