*Fotoğraf galerisi için tıklayın.
Kuzey Kore, hepimizin merak ettiği kapalı bir kutu. 2. Dünya savaşının ardından parçalanan bir yarımdadanın kuzey bölümü. Tabi onlar kendilerine Kuzey Kore demiyorlar, onlar için Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDKC) ve Güney Kore var.
Bu gizemli ülke hakkında Kim Il Sung önderliğinde kurulan sosyalist bir devlet yapısı olması dışında pek fazla bilgimiz yok. Üretim araçları devlete ait, özel mülkiyet yok, ekonomi sanayi ve tarıma dayanıyor, suç oranı yok denecek kadar düşük. Ancak bu sisteme tek partinin egemen olduğunu ve üç nesildir Kim ailesinin hüküm sürdüğünü unutmamak gerekiyor.
Gazetecilerin giremediği, kendi yurttaşlarının ise çıkamadığı bir ülke[1]. Dış dünyayla bilgi alışverişini imkansızlaştıran bu durum KDKC'yi daha da gizemli kılıyor. Ancak son yıllarda ekonomisini yabancı sermayeye ve dış ticarete açmaya yönelik adımlar[2] atan Kuzey Kore, yavaş yavaş turizme de açılıyor. Söylenene göre, Kuzey Kore'ye senede 3500 Batılı turist ve 25 bin civarı da Çinli turist geliyor.
Yasaklar
Ülkeye giriş-çıkışlar çok kontrollü. Kimliğinizde gazeteci yazıyorsa giremiyorsunuz. Onun dışında da bireysel olarak buraya gelip gezmeniz imkansız. Ancak bir tur aracılığıyla, grup olarak buraya gelebiliyorsunuz. Bunun için de anlaştığınız turun Kuzey Kore devletine bağlı bir turizm ajansıyla ile anlaşması gerekiyor.
Yabancıların yanlarında yerel rehber olmadan gezmesi yasak. Çoğu yerde fotoğraf çekmek yasak. Askerlerin fotoğrafını çekmek yasak, ki bu oldukça zorlayıcı çünkü sokakta gördüğünüz insanların çoğu üniformalı. Erkekler günlük hayatta kahverengi, gri, haki yeşil gömlek ve pantalondan oluşan bir kıyafet giymeyi tercih ediyor ve kim asker kim sivil ayırdetmek gerekiyor. Askerlerin fotoğrafını çektiğiniz, hatta makineyi onlara doğrulttuğunuzda ise bir anda kendinizi sıkıntılı bir sürecin içinde buluyorsunuz.
Yerel rehberler ülkeyi beğenmemiz ve geziden memnun kalmamız için ellerinden geleni yapıyorlar. Tabi kurallar konusunda katı ve soruları cevaplama konusunda kurnazlar. Bir soru sorduğunuzda size uzun cevaplar veriyorlar, ancak bunlar nadiren sorunuzun cevabı oluyor. Dolayısıyla kafamızdaki soruları asla tam anlamıyla gideremiyoruz.
Air Koryo'yla Beycing-Pyongyang
Güney Kore'den Kuzey Kore'ye geçiş yapabilmek için önce Çin'e gitmemiz gerekiyor. Aradaki 70 km'lik karayolundan gitmek yerine Seoul'dan Beycing'e, Beycing'den de Pyongyang'a ikişer saatlik iki uçak yolculuğu yapıyoruz. Air Koryo'ya ait Tupolev cinsi küçük bir uçağa biniyoruz.
Macera başlıyor. Uçakta merakla etrafa bakınmaya başlıyoruz. Üzerlerinde üniformalarıyla liseli bir öğrenci grubu geçiyor koridordan. Lacivert üniforma, boyunlarında kırmızı fular, göğüslerinde kırmızı Kim Il Sung rozetleri. Uçakta turistler dışında herkes Kim Il Sung rozeti takıyor. Daha sonra öğreniyoruz ki, bu rozetler Sosyalist Gençlik Komitesi tarafından 15 yaşından itibaren halka dağıtılmaya başlanıyor. Yabancılara ise kesinlikle verilmiyor. "Rozet edinmek için yabancıların Kim Il Sung'a saygısını kanıtlaması gerekiyor" diyor Koreli rehberimiz, "örneğin devlete para bağışlamak gibi".
Uçakta iki tane film gösteriliyor. İlki savaş sırasında geçen, bir aşk hikayesi. Erkeğin savaşa katılması lazım, ikisi de üzgün ama söz konusu olan "ulusal mücadele". Gururlu bir şekilde ayrılıyorlar. Sonrasında sirenler, sığınaklar, savaşan köylüler, devrimci marşlar. Film Korece olsa da, dikenli telin iki tarafında ağlayan sevgililer, filmin Kore'nin bölünmesiyle ayrılmak zorunda kalan bir çiftin hikayesi olduğunu anlamamıza yetiyor. Ardından bir film daha başlıyor. Başrolde aynı aktör var. Benzer bir hikaye şehirde geçiyor, kahramanımız bu sefer bir askeri canlandırıyor.
Pyongyang'a iniyoruz. Havaalanının küçük bir terminali ve tek bir tezgahtan oluşan içki, sigara ve ginseng ürünlerinin satıldığı bir Duty Free mağazası var. Uçakta doldurduğumuz ülkeye giriş formlarını teslim edip pasaport kontrolünden geçiyoruz. Formlar resmi seyahatlere yönelik hazırlanmış: "delegasyon ismi", "davet eden komitenin ismi" gibi sorular var. Bir de boş bırakmayı tercih ettiğimiz "ırk" hanesi.
Ayrıca üzerimizdeki iletişim araçları ve kitap-gazete gibi yayınlarında beyan edilmesi gerekiyor. Havaalanından çıkmadan önce cep telefonlarımızı ülkeden çıkarken geri almak üzere teslim ediyoruz ve ülkeye telefon ve politik ya da pornografik yayınlar sokmak yasak olduğu için son kez çantalarımızı kontrol ettiriyoruz.
Yerel rehberler
Havaalanının kapısında bizi rehberlerimiz karşılıyor. İkisi kadın, tam üç rehberimiz var. Hepsi bizi ve birbirlerini kontrol etmekten sorumlu. İkisi otobüsün en arkasında otururken, Lee en önde Türkiyeli rehberimiz Faruk Pekin'le oturup, elindeki mikrofonla bize bilgi veriyor. Rehberlerimizin konuşmalarının bu mikrofon aracılığıyla kaydedildiğini öğreniyoruz. Lee sorularımızı cevaplarken oldukça temkinli.
Belirlenen program dışında hiç bir yere gitmeye ikna edemiyoruz onları. Sadece tur programında belirlenen anıtlar, müzeler gibi yerlerin önünde otobüsten iniyoruz. Buralarda da olurda biriyle konuşursak, panikle bizi bir an önce otobüse bindirmeye çalışıyorlar. Yerel rehberlerin görevlerinden biri de turistlerin sosyal hayata karışmasını engellemek.
Otobüste dağıtılan broşürlerde gideceğimiz yerlerin resimleri ve Kore'nin konumu, yüzölçümü gibi birkaç bilgi yer alıyor. Bir de şu cümle: "Geleceğe odaklı optimizmle kendi sosyalizmini yaratıp, geliştiren ve mutlulukla ilerleyen ülke. Günümüzde KDHC'nin cazibesi bu."[3](ÇT)
(Yarın: Kim Il Sung Kültü)
[1] Kuzey Kore vatandaşları devletten alınan özel izinlerle Çin, Malezya, Singapur, Tayland gibi ülkelere gidebiliyor. Yabancı gazeteciler de ancak KDHC'nin davetiyle ülkeye girebiliyor.
[2] Çin ve Japonya'yla ticaret yapan KDKC, telefon hatlarını Mübarek'le yaptığı bir anlaşmayla Mısır'a vermiş. Ayrıca Kuveyt'e inşaat işçileri göndermeye başlamış.
[3] "The country creating and flourishing its own socialism with future-oriented optimism and with great joy! This is the attraction of DPR Korea today."