"Alzheimer ( ALZ.) hastası annemle, annemin evindeyiz; yıllardır yaşanmışlıkların sindiği, kokusunda anılarımızı soluduğumuz evde. Bir zamanlar saçlarını taradığı, gülen yüzüne baktığı bir ayna. Kendi evinde kendi aynası. Artık ev de, koku da farklı. Belki kokuda anılar var ama aynadaki kişi annem mi? Bilemiyorum.
Hastalığının orta evreleri. Annemin 'anne özlemi' giderek artıyor. Küçük bir çocuğun anne özlemi gibi, değil mi bilinmez ama dilinden düşürmüyor: 'Annem, annem, ahhh annem!' diye iç çeke çeke.
İşte o ayna. Ayna anne, ayna teyze, ayna ben. Bir bakıyorum annem aynayla konuşuyor. Evindeki o bildik aynada annesini görüyor. İçim eziliyor, burnumun direği sızlıyor. Öyle işte. Annem yalvarırcasına 'Hadi çık oradan. Seni çok özledim. Sohbet edelim. Gel bize gidelim.' diyor: Sonra öpüyor 'Canım annem' diyerek anne sandığı aynadaki yansımasını. Bilemiyorum ne yapacağımı. Öylece kala kalıyorum. O anda beynimden geçenleri sözcüklere dökemiyor, anlatamıyorum; 'Ahhh annem, aynadaki senin değil, benim annem...' diye. Kahroluyorum.
Aynada değil, gerçekte yanımda olan annem; sen nasıl sevdinse anneni, ben de seni seviyorum. N'olur geçme aynaların öte yanına emi..."
Yukarıdaki yaşantıyı anlatan ALZ. Derneği Mersin Şubesi Gönüllüsü ve hasta yakını olan Yaşar Karataş'ı 2008- Mersin ALZ. Hasta ve Hasta Yakını Eğitim Kampı'nda tanımıştım.
Annesi Emine Teyzeyi de 4-7.Ekim.2012 tarihleri arasında Mersin'de (Büyükşehir Belediyesi Macit Özcan Spor Kompleksi) düzenlenen "2. ALZ. Eğitim Kampında tanıdım.
Prof. Dr. Aynur Özge başkanlığında ve canı gönülden çalışan üyeleriyle ''Acılar paylaşıldıkça azalır' prensibiyle, "ALZ. hakkında bilgi sahibi olursak, günün birinde biz de damdan düştüğümüzde ne yapacağımızı bilmek, yükümüzü ve korkumuzu hafifletmek için toplumsal farkındalığı arttırmak durumundayız." bakış açısıyla çalışmalarını sürdüren ALZ. Derneği Mersin Şubesi; yıllardır 'damdan düşen' aileler için özgün etkinlikler gerçekleştiriyor.
2. ALZ. Eğitim Kampı'nda konusunda yetkin uzmanlar, hasta yakınları ve bakım verenlere yönelik "Normal Yaşlanma", "Anormal Yaşlanma", "Unutkanlık, Demans, ALZ.", Teşhisten Tedaviye ALZ. Hastalığı", İletişim", "Ev Güvenliği", "Beslenme", "Hasta Yakını Olmak", "ALZ. İle Baş Etmek" gibi konularda teorik, "Hasta Bakımı Eğitimi" konusunda uygulamalı eğitim verdi. Hasta programında da yürüyüş, egzersiz, pasta yapımı, sanat terapi uygulamaları vardı.
Program üç ayaklıydı: Hastalar, bakım verenler ve öğrenciler. Mersin Üniversitesi Psikoloji ve Sosyoloji Bölümü, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Yaşlı Bakım Hizmetleri Bölümü, İletişim Fakültesi ile Sağlık Yüksek Okulu öğrencilerinin kendilerinden 2-3 kuşak büyükleriyle kurduğu iletişimin sıcaklığı ve güzelliğini anlatmak çok kolay değil.
Hastalar öyle şirindi ki...
Köpükten balon yapışları, arkadaşlarının yaptığı balonları yakalayıp patlatmaları, kilden yaptıkları güneş çiçeklerini rengahenk boyarken yüzlerine yerleştirdikleri ifadeyi, kil salyongozlara anten ve göz koymak için harcadıkları çabayı, çerçeve süslemedeki ciddiyetlerini, akvaryumdaki balıkları sayarken rakam hatırlamak için harcadıkları eforu, bin bir bahaneyle ayağa kalkma istemleri engellendiğinde gösterdikleri direnci, bisküvi ve sair malzemeden yaptıkları 'aşk topu' pastasını kalıplara yerleştirirken verdikleri tarifi, aralarında yaptıkları tek taraflı sohbetleri izlemek içimi acıttı, gülümsetti ve düşündürttü de beni.
Müzik ALZ. hastaları için en büyük terapi. "Antebin Hamamları" türküsünü kaç kez söyledik, kaç kez oynadık kim bilir. Oturmaktan hoşlanmayıp sık sık yürümek için ayağa kalktıklarında başladık hemen "Ankaranın bağları, galdıremeyon golları" diye. Ahhhh Ali Bey... Ne seni, ne oynayışını unutmayacağım; sen her şeyi unutmuş olsan da...
Oğlunun kollarında yaptığı "Sevdim Bir Genç Kadını' tangosunun ayak figürlerini nasıl uyum sağladığına kendisi bile şaşıran A. Teyzenin alkışlara 'teveccühünüz' deyişini, eşiyle halk dansları yapan B. Hanımın yüzünde açan gülleri, yaptığı çerçeve içindeki fotoğrafı kızına "bak komşum D. Hanım bu!" diyen C. Teyzenin ardından "Bana da benziyor di mi?" deyişini, "Bunların hepsi bunak. Ne işim var burada!" deyip kaçmaya yeltenen E. Beyi, konser sonrası mahalden ayrılırken merdiven başındaki biri kız, diğeri erkek öğrenciye "Allah mesut etsin" diyen F. Teyzeyi, elindeki çayı arkadaşına zorla içirmeye çalışan G. Teyzeyi, bize kocasını şikayet ederken taklidindi de yapan H. Teyzeyi, sanat hocasının üstündeki elbisenin dikiş hatalarını bulan İ.Teyzenin yüzündeki ifadeyi ve daha bir güzel kareyi unutmam kolay olmayacak.
Bakım verenlerin eğitim saatleri dışında birbirine deneyimlerini aktarmaları, kendilerini en azından bu dört gün boyunca yalnız hissetmediklerini ifade etmeleri kampın amacına ulaştığının göstergesiydi.
'Anlaşılmak ve örgütlenmek ne güzel şey" diyen A. Hanımı, son evredeki eşini bakımevine yerleştirme kararını içine sindiremeyen B. Hanımın gözyaşlarını, damdan düşünce dernek çalışmalarına katılan ve bu sayede annesinin hastalığını kabullenen C. Hanımın anlattıklarını da unutmayacağım.
"ALZ. hastası annem sayesinde eksilerin yanı sıra artılar da edindim. Annemle 9 yıl el ele, diz dize geçirdim. Ona hep sevgiyle baktım. Onu rahat ettirip, onu önemsediğim için mutluyum. Bu süreçte eşim hep yanımdaydı. Çocuklarımın anneme gösterdiği sevgi-saygı-ilgi azalmayıp arttı. Bu dayanışma yükümü hafifletti. Şanslıydım. Hastalık sürecinde çevremden ve gönüllü çalıştığım örgütlerden gördüğüm yakınlık beni zenginleştirdi. ALZ. hasta yakınlarına verilen desteğin ve dayanışmanın önemini bildiğimden diğer hasta yakınlarını desteklemek üzere enerji doluyum." diyor ALZ. Derneği Mersin Şubesi Gönüllüsü Şenay Topal.
"Eşim hayatta yalnız 18 yıldır büyük savaş verdiği ALZ.e yenildi" diyor Necla Bal. "Hayatı dolu dolu yaşa(y-t)an annem hafızalarımıza kazıdığı anıları kendisi unuttu ama beni zenginleştirdi." diyor Nazan Şengül.
Sonuç mu? Kamp fikri dahiyane, eğitim programı- organizasyon- katılımcılar şahane, portakallı kek ve aşk topları fevkalenin fevkindeydi.
Son söz mü? Sevdiklerimiz aynada değil, gerçekte yanımızdayken avaz avaz söyleyelim "Seni seviyorum." diye. Aynaların öte yanına geçmeden, biraz da ecele ederek. (ŞD/HK)
* Fotoğraflar: Şenay Topal - Ayşegül Şimşek