İnsan Hakları Derneği (İHD) 2023 Yılı Türkiye Hapishaneleri Hak İhlalleri İzleme Raporu’nu açıkladı.
Rapor, İHD Genel Merkezi, şubeleri ve bölge temsilciliklerine gelen başvurular, hazırlanan düzenli hapishane raporları ile hapishane ziyaretlerinde elde edilen verilerden oluşuyor.
İHD, tüm ihlal başlıklarına dair 2023 yılı içinde en az 23 bin 899 ihlal meydana geldiğini açıkladı: “İhlaller, her başvurucu ve başvuruların içinde yer alan mahpus sayısına göre sayıldı. Ancak bu ihlallerin tüm mahpuslara uygulandığı düşünüldüğünde ihlallerin yüzlerce katı kadar gerçekleştiğini söylemek abartı olmayacaktır.”
147 hapishaneden başvuru
Derneğe, 2023 yılında 50 ilde bulunan 6’sı açık olmak üzere 147 hapishaneden başvuru/bilgi ulaştı. Ayrıca Irak’ta Bağdat Rufese Hapishanesinden de 1 başvuru yapıldı.
İHD, raporda yer alan ihlallerin, sadece derneğin ulaşabildiği gerçek durumun çok kısıtlı bir bölümünü ortaya koyduğunu belirtti.
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre Türkiye’de 1 Mayıs 2023 tarihi itibariyle 272 kapalı ceza infaz kurumu, 99 müstakil açık ceza infaz kurumu, 4 çocuk eğitimevi, 11 kadın kapalı, 8 kadın açık, 9 çocuk kapalı ceza infaz kurumu olmak üzere toplam 403 ceza infaz kurumu bulunuyor. Bu kurumların toplam kapasitesi 295 bin 328 kişi. İHD’nin raporuna göre, bu sayı, “artırılmış kapasite”, normal koşullar altında bu hapishanelerde verilen sayının 2/3’ü kadar mahpusun kalması gerekiyor.
1 Eylül 2023 tarihindeki 251 bin 101 olan tutuklu ve hükümlü sayısı, 2 Mayıs 2024 tarihi itibari ile 329 bin 151’e yükseldi. Yani, hapishanelerdeki tutuklu ve hükümlü sayısı sadece 8 ay içinde yaklaşık 78 bin 50 kişi arttı.
2022 yılı içerisinde 22, 2023 yılı içinde 19 yeni cezaevi açıldı, Adalet Bakanlığı 2024 bütçe teklifine göre gelecek yılın hedefi, 12 yeni cezaevi daha açmak.
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü verilerine göre şu anda Türkiye genelinde 14 adet F tipi, 22 adet Yüksek Güvenlikli (487 Birim kapasite), 14 Adet Y Tipi (1135 Birim Kapasite) ve 7 adet de S tipi (552 Birim kapasite) hapishane bulunuyor.
Veriler
Rapora göre, Nisan 2022 itibariyle tespit edilebildiği kadarıyla Türkiye hapishanelerinde 651’i ağır hasta olmak üzere toplam 1517 hasta mahpus bulunuyor.
Adalet Bakanlığının önergeye verdiği yanıta göre, 2018-2023 yılları arasında 24 Temmuz 2023 itibarıyla ceza infaz kurumlarında 2 bin 258 hükümlü ve tutuklu hayatını kaybetti. İnsan Hakları Derneği, 2018 yılı başından 2023 yılı sonuna kadar 522 mahpusun yaşamını yitirdiğini tespit etti.
Türkiye hapishanelerinde derneğin tespit edebildiği kadarıyla 2023 yılı içerisinde en az 42 mahpus yaşamını yitirdi: 1 mahpusun ölüm nedeni bilinmiyor. 3 mahpus ateşli silahla öldürüldü. 1 mahpus trafik kazası sonucunda yaşamını yitirdi. 23 mahpus hastalıkları nedeniyle vefat etti. 23 mahpustan 5’i tahliye edildikten kısa süre sonra vefat etti. 10 mahpus şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. 4 mahpusun intihar ettiği iddia edildi.
“İnsanlık onuru ve değerine uygun davranılması”
Rapordaki değerlendirmede, hapishane koşullarının, cezanın şiddetini artırdığı belirtildi:
“Ulusal ve uluslararası insan hakları hukukunda; mahpusların hakları ile ilgili oldukça gelişmiş standartlar olmasına karşın mahpuslar ilgili hakları ve düzenlemeleri doğrudan kullanamıyor, tutuldukları yerlerde bulunan yetkililer aracılığı ile ancak kullanabiliyorlar.
Yetkililer, hapishane müdürleri, kaynağını uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve Anayasa’dan alan yasal düzenlemelere aykırı işlemler ve uygulamalar yapıyor. Bu durum mahpuslarda, ailelerinde, avukatlarında ve insan hakları örgütlerinde hapishane sistemine ilişkin ciddi güvensizlikler oluşturuyor.
Bu durum, hapis cezalarının infazında özgürlüğünden yoksun bırakılmanın kendi başına yeterli bir ceza olduğu gerçeğinin göz ardı edildiği ve gerek hapishanenin fiziksel koşulları ve gerekse uygulanan rejimin, çekilmekte olan cezanın şiddetini daha da arttırdığını gösteriyor.
Mahpusluğun bu “ağırlaştırılmış” koşullarını etkin biçimde denetleyecek bir mekanizma bulunmuyor. Mahpusun avukat görüşü, arkadaş görüşü ve aile görüşlerinden mahrum bırakılması, yine dışarıyla iletişim bağı olan telefon, faks ve mektup hakkının engellenmesi gibi uygulamalar insanlık onuruna aykırıdır. Mahpusun işkence ve onur kırıcı ceza işlemlerine maruz bırakılması demektir.
İnfaz kanunuyla ilgili düzenlemeler yapılırken anayasa 90. Madde uyarınca BM Mandela Kurallarının göz önüne alınması gerekir. Bu kapsamda kuralların temel ilkeleri rehber alınmalıdır. Bu ilkeler bütün mahpuslara insanlık onuru ve değerine uygun davranılması, ayrımcılık yasağı, dış̧ dünyayla ilişkilerinin muhafaza altına alınması gibi çok sayıda ilke bulunuyor.
BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 10. maddesinde açık bir şekilde ‘Özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişiler insani muamele ve insanın doğuştan kazandığı insan onuruna saygılı davranış görme hakkına sahiptir’ deniyor. Yine BM Mahpusların Islahı İçin Temel Prensiplerin 1. maddesinde; ‘Bütün mahpuslara doğuştan sahip oldukları insanlık onurunun ve değerin gerektirdiği saygıyla muamele yapılır’ ifadesi yer alıyor.
Oysa cezaevlerinde insanlık onuruna yakışır muamele yapılmıyor ve mahpuslar şiddet, hakaret, kötü muameleye ve hak ihlallerine maruz kalıyor, hasta olanların tedavileri aksatılıyor, iletişim ve bilgi edinme hakları engelleniyor.”
Öneriler
Hak ihlallerinin çözümüne dair raporda şu öneriler yer aldı:
(AS)