Fotoğraf: AA
Alışveriş merkezleri açıldı, şehirlerarası seyahat sınırlaması kaldırıldı, restoran, kafe, pastane, kıraathane, çay bahçeleri, kaplıcalar ve kreşler açıldı. Ancak 21 Mart'tan bu yana sokağa çıkma yasağı olan 65 yaş üstü için hala kısıtlamalar devam ediyor.
Uzun zamandır evde olan 65 yaş üstü için bedensel sağlık uyarıları yapılmasının yanı sıra artık konunun insan hakları ihlali boyutu da tartışılmaya başlandı. change.org'ta "65 Yaş Üzerine Özgürlük" başlığıyla imza kampanyası başlatıldı.
65+ Yaşlı Hakları Derneği "Yaşlı Hukuku" çalışma grubundan avukat Nazan Moroğlu konuyu hukuki boyutuyla değerlendirdi.
"65 üstü yurttaşlara kalıcı sokağa çıkma yasağı, kabul edilemez. Bu insan hakları ihlalidir" diyen Moroğlu şunları söyledi:
"Koronavirüs pandemisi, bulaşma hızının yüksek olması nedeniyle devletin aldığı sıkı tedbirlerle önlenmeye çalışılıyor. 'Evde kal Türkiye', denilerek alınan önlemler, insan hak ve özgürlüklerini çok yönlü ihlal etse de kamu sağlığının korunması amacıyla alındığı için yurttaşlar bu kısıtlamalara uymakla yükümlü oldular."
"İçişleri Bakanlığı'nın 21 Mart tarihli genelgesiyle, yaşlıları korumak adına başta sokağa çıkma yasağı halinde uygulanan bu tedbirlerin, 29 Mayıs tarihli genelgeyle kalıcı hale getirilmesinin hukuken haklı bir gerekçesi kalmamıştır."
"Normale dönüş adımları atılırken, iş yerlerinin, alış veriş merkezlerinin açılacağı, spor merkezlerinin çalışmaya başlayacağı duyuruldu.
Ancak 65 yaş üstü yurttaşlara uygulanan yasakların devamına karar verilmesi, temel insan hak ve özgürlüklerine aykırıdır. Aylarca evde kalmak zorunda kalan "yaşlı" insanlar sağlık açısından fiziken, ruhen çok yönlü mağdur olmaktadırlar."
"Alınan kararın salgınla ilgili bilimsel dayanağı da kalmamıştır. 65 yaş üstünde olan yurttaşlar maddi, manevi ve bedensel olarak Bakanlığın aldığı bu karardan büyük mağduriyet yaşamaktadırlar. Bir hukuk devletinde herkes hiçbir ayrım yapılmaksızın eşit haklara sahiptir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin yazıldığı tarihlerde insan ömrü günümüzdeki gibi uzun değildi. Herkesin eşit haklara sahip olması ilke açısından ayrım yasakları arasında 'yaş' kriterine yer verilmemişti. Ancak günümüzde yaşlı haklarının korunması da devletin temel yükümlülükleri arasındadır. YAŞLI HAKLARI DERNEĞİ olarak 65 yaş üstü yurttaşların insan haklarının korunması gerektiğini ve hak taleplerine destek oluşturacağımızı kamuoyu ile paylaşırız."
Öte yandan 65+ Yaşlı Hakları Derneği, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin "COVID-19'un Yaşlılara Etkisi" belgesini yayınlamasının ardından, üye ülkelerin yaptığı, 12 Mayıs tarihli "Destek Bildirisi"nde yer alan çağrıyı hatırlattı:
"COVID-19'a karşı alınan tedbirlerin, yaşlıların katılımıyla hazırlanması, yaşlıların kendilerine özgü ihtiyaçlarını kapsaması, mümkün olan en yüksek fiziki ve zihinsel sağlık ölçütlerine ulaşma hakkını güvenceye alması, hayat kurtaracak tedavilere ulaşımlarını sağlaması, ve başkalarıyla eşit temelde toplumsal ve ekonomik refahlarını koruması gerektiğine kuvvetle inanıyoruz.
Bu nedenle, yaşlıların haysiyet ve haklarını bütünüyle korumak ve ilerletmek; COVID-19 pandemisi ve sonrasının, yaşlıların sağlığı, yaşamları, hakları ve iyilik hallerine olumsuz etkilerini azaltmak için çalışmayı taahhüt ediyoruz. Ayrıca, bütün paydaşlarla, daha kapsayıcı, eşitlikçi, dirençli ve yaşlı dostu toplumlar geliştirmek üzere çalışmayı da taahhüt ediyoruz."
Psikiyatr/psikoterapist Arzu Erkan Yüce ise sosyal medya hesabından 65 yaş üstü için getirilen kısıtlamayı eleştirerek şu ifadeleri kullandı:
"65 yaş üstü için, sözde koruyan, ötekileştirici yaklaşımları ilk eleştirdiğimde tepki gösterenler olmuştu. Bugünlerin habercisi idi, defalarca yazdım, söyledim. Riskli hemen her şeyi serbest bırakıp 65 yaş üstüne hapis hayatı yaşatamazsınız. Mantıklı hiçbir gerekçe yok. Bu zulüm!"
Erkan-Yüce daha önce de "65 yaş üstünü korumak için alınan önlemler ne zaman esnetilecek?" diyerek şunları demişti:
"Psikolojileri bozuluyor. Güneş, yürüyüş, doğa da sağlıkları için gerekli. Sadece psikolojileri değil, bilişsel yapıları, bedensel yapıları da zarar görüyor. Kardiyovasküler sistem hastalıkları, depresyon, demans, uyku bozuklukları için riskli hale geliyorlar. Korumanın da bir dengesi olmalı, bunu hatırlatmak görevimiz. Ayrıca en çok gözden kaçan risklerden biri de -çoğu yakınları tarafından uygulanan- yaşlı ihmal, istismarı ve yaşlılara uygulanan şiddettir. Tıpkı çocuklar gibi! Bir grup insanın toplumla bağını tamamen keserek sosyal destek kaynaklarını yok edemezsiniz. Korumanın yolu bu değil!"
Erkan-Yüce "Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz" diyerek şu uyarılarda bulunmuştu:
İki buçuk aydır 65 yaş üstünün kısıtlı zamanlarda sokağa çıkmasına tepki gösteren Nilgün Uysal konunun insan hakları sorunu olduğu görüşünde.
"Başlangıçta gerekli olabilirdi ama atık bu kadarı manasızlaştı. İkincisi, her 65 yaş yaşlı değil ki. Benden büyük olup da beden sağlığı daha iyi olan insanlar tanıyorum."
"Yaşlıların bu şekilde eve tıkılması kas kaybına neden oluyor. Onların bağışıklık sistemini aşağı çektiği kanısındayım. Pazar günü sokak yaşlılar evi gibi oluyor. Bu insanlar alışveriş ve banka işini yapamıyor. Adeta onlara 'hiçbir şey yapamazsın' deniyor. Ayrıca iki aydır radyo, televizyonlardan yaygın yayın yapılıyor. Maske, mesafe, hijyen kuralları diye... Herkes bunun kurallarını öğrendi. Markete gitmek şart değil ama temiz havada yürümek herkesin hakkı."
"Bu insanları ölmeden mezara sokuyorlar. Hiç kafasını dışarı çıkarmamış bir yaşlı koronadan öldü mesela. Çünkü evine gelen giden getirdi bu virüsü. Etrafımdan duyduğum tepkiler 'artık öleceksem ölürüm, bizi mahkeme kararı olmadan hacir altına alıyorlar ve bunun hukuka aykırı olduğunu düşünüyorum' diyorlar. Bu insanlar çok öfkeli. Bu anlamda protesto edenler var. Pazar günü sokağa çıkmayanlar var. Bu bir hukuk meselesi. Lütfen hukukçular sesini çıkarsın." (AÖ)