İspanya’da 9 Mart genel seçimleri yaklaşıyor. İktidardaki PSOE’nin (Sosyalist İşçi Partisi) son dört yılda çıkardığı yasalar ve icraatları, özellikle kadınların etkin siyasette yer almaları için mücadele veren kadın hareketi açısından gözden geçirilmeye değer, zira değişik feminist kuramlar için zengin bir tartışma zemini sunmakta.
PSOE lideri Luis Rodriguez Zapatero seçimlere girerken kadın hareketinin desteğini almış ve feminist hareket içinden gelen kadrolara parti yönetiminde yer vermişti. O dönemde, parti yürütme organlarının yüzde 34.62'sini kadınların oluşturduğu PSOE, bu özelliğiyle kadın temsilinde başta gelen partiydi. (2004'te ülke genelinde parti kadrolarında kadın temsili yüzde 28.32'ydi) Seçimlerin ardından meclise 76 kadın milletvekili soktu; bu rakam kazandığı koltukların yüzde 46’sına denk geliyordu.
İktidarında özellikle kadınları ilgilendiren şu yasaları çıkarttı:
Bu yasaların yanında, Temmuz 2007’den itibaren dünyaya getirdikleri veya evlat edindikleri her bebek için ailelere iki bin 500 avroluk para yardımında bulunulması, engelli bireylerinin bakımında yardıma muhtaç 500 binden fazla aileye ekonomik yardım yapılması, Çocuk ve Gençlik Ulusal Stratejisi (2006-2009) planı çerçevesinde çocuk bakımına yönelik kamu merkezlerinin iyileştirilmesi projeleri yürürlüğe girdi.
Seçimler yaklaşırken kadınlara ve eşcinsellere yönelik vaatlerini daha da arttıran Zapatero, 9 Mart seçimlerini kazandığı takdirde kadınlara 1.2 milyon yeni iş olanağı yaratacağını ilan etti.
(Bu arada medyada yer alan küçük fakat sevindirici bir haber de Valencia’nın bir balıkçı köyü olan Albufera’dan geldi. Kadın balıkçıların Balıkçılar Birliğinde eşit haklarla sahip olmak için 11 yıldır verdikleri mücadele zaferle sonuçlandı ve ortaçağdan kalma 750 yıllık bir yasa tarihe karıştı.)
PSOE’nin icraatlarına yönelik eleştirilerin büyük kısmı doğal olarak ana muhalefet partisi konumundaki Halk Partisi’nden geliyor. PP, özellikle de Eşitlik Yasası olarak tanınan, 5 bin kişiden az nüfuslu yerler hariç parti seçim listelerinde hiçbir cinsiyet grubunun yüzde 40’tan az temsil edilmemesini şart koşan yasaya karşı büyük itirazlar geliştiriyor.
Bu yasanın Anayasaya aykırı ve "saçma" olduğunu, partilerin özgürlüklerini sınırladığını iddia ediyor. Bu tavrını Tenerife Bölgesindeki Garachico kentinde seçim listesini sadece kadınlardan oluşturarak protesto etti. Bunun üzerine seçim listesi, yüzde 40’lık erkek varlığına yer vermediği gerekçesiyle geri çevrildi.
Eşitlik Yasası sadece PP gibi muhafazakar partilerce değil bazı feminist hareketlerce de oldukça eleştirilmekte. Bu yasayla yıllardır üzerinde çalışılan, kadınlardan oluşan bir feminist partinin kuruluşunun da önüne geçilmiş olunduğuna dikkat çekiliyor. Diğer noktaysa, seçim listelerinde kadın adaylara eşit yer verilmesine rağmen, liste başlarına çoğunlukla erkeklerin yerleştiriliyor olması.
Bu da bir takım matematiksel politika stratejileri tartışmaları yaratıyor. Diğer taraftan, seçim listeleri kadar özel ve kamu şirketlerinde de şart koşulan yüzde 40-60 arasında kadın varlığına karşın, kadınların yönetimde ve karar verme mercilerinde olmamaları durumunda bu yasanın gerçek bir değişime yol açmayacağı yolunda eleştiriler var.
Kadınların geleneksel kız evlat, eş, sevgili olma durumundan kurtulup yönetim organlarına tırmanabilmesine ilişkin yasanın yapabileceği pek bir şey yok. Sonuçta ulaşılan nokta, mevcut toplumda gerekli donanıma ve tecrübeye sahip kadınların azlığı karşısında, dar ve elit bir kadın grubunun üst mevkilerde yer değiştirip duruyor olması.
Feminist kesimlerce getirilen diğer önemli bir eleştiri de, PSOE’nin bu düzenlemelerinin kadının toplumsal konumunda kökten bir değişiklik yapmak yerine feminist başkaldırıyı kurulu kapitalist düzen içerisinde eritmeye çalışıyor olması yönünde.
Özel şirketlere dayatılan kadın kotasının, kadın bakış açısını geliştirmek yerine, sadece yönetici erkeklerin hakimiyetini kabul eden ya da erkek egemenliği ideolojisini benimsemiş kadınların bu mevkilere gelmelerine izin vereceği öne sürülüyor.
Avrupa Birliği’nde (AB) en fazla "ev kadını" nüfusuna sahip ülke olan İspanya’da hükümetin, kadının ev içi emeğini hiç hesaba katmadığı eleştirilip, ve tüm bu düzenlemelerle kadının "bakıcı" rolünü sağlamlaştırdığı iddia ediliyor. Feministlere göre hükümet eğer kadının toplumdaki durumunu düzeltmek istiyorsa, çocuğuna, yaşlısına, engelli aile bireyine bakması için kadınlara ekonomik yardımda bulunmak yerine gittikçe daraltılan kamu hizmetlerini yaygınlaştırması, parasız sağlık ve eğitim hakkı tanıması, kamu çocuk ve engelli bakım merkezleri açması gerekiyor.
Yoksa hükümetin erkeklere tanıdığı 15 günlük "babalık izni" ne erkeklerin bilincinde aile ve çocuk bakımında eşit sorumluluğa dair bir değişim yaratacak ne de kadının sırtındaki ağır yükte gerçek bir hafiflemeye yol açacak. İddia edilen, bunun PSOE’nin makyaj stratejisi olduğu, gerçek toplumsal projelere para harcamak yerine feminist talepleri kullanarak, kadınlara verilen az buçuk para yardımlarıyla bu hareketin radikalleşmesinin önüne geçmeye çalıştığı yönünde.
Kadına yönelik şiddetin tarihsel ve toplumsal nedenleri üzerine dikkat çeken feminist gruplar, aile içi şiddete karşı PSOE’nin getirdiği önlemleri, erkek egemen, cezalandırıcı düşünce yapısının bir ürünü olarak değerlendiriyorlar. Şiddetin toplumda yayılmasının önüne geçmek yerine onu teşvik eden bir düzende, karısını dövenin hapse girdiği bir ceza sisteminin kadının toplumsal konumunu değiştirmekten çok uzak olduğuna dikkat çekiyorlar.
Ayrıca kadın cinayetlerini işleyenlerin yarısından fazlasının, bu kadınlar tarafından önceden polise bildirildiği, ve daha önceden potansiyel maktullerinden uzak durması cezasına çarptırılmış oldukları biliniyor. İletişimi geliştirmek yerine bu tür ceza verici tedbirlerin kadını korumadığı gibi en büyük zararı da çocuklar üzerinde yaratığına dikkat çeken bir eğitimci söyle diyor:
"Çocuklar üzerine bu yasanın yaratacağı zararların önemi yok çünkü onlar oy kullanmıyorlar."
Feminizm, İspanyol toplumunda şüphesiz her geçen gün popülerlik kazanmakta. PSOE hükümeti, kadın politikaları açısından feminizmin pratiğe geçiş deneyimi ve tartışma zemini oldu. 9 Mart seçimlerini kazansın veya kazanmasın, özellikle kadınların politik hayatta sayısal eşitliği konusunda getirdiği düzenlemelerle İspanyol politik yaşamında yeni bir dönem açtı.
Bunun kadınlar tarafından kadınlar için yapılan köklü bir dönüşüme ne oranda yol açacağınıysa zaman gösterecek. (EDGBP/GG)