[Görselin açıklaması: T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu'na göre çocuklara ezberletilecek dua ve sureler. Arka plan: Pastafaryanizm dininin simgesi olan köfteli makarna ile Michelangelo'nun Adem'in Yaratılışı adlı eserinin buluşması.]
Geçen hafta Radikal'de andımız yerine okunabilecek şiirlere ve mektuplara dair yazıma "Ezberlendikçe unutulan, bağırdıkça anlamsızlaşan metinler okutulmamalı çocuklara" diye başlamıştım.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Erdoğan bu sabah "demokratikleşme paketi" adını verdiği bir dizi kanun değişikliği teklifini açıkladı. Akademisyen ve siyasetçilerin eksiklerini sıraladığı düzenlemeler arasında ilkokullarda her sabah okutulan andın kaldırılması da var.
Çocukların zorla milliyetçi vatandaşlara dönüştürülmesini amaçlayan bir anda nasıl karşıysam, zorla Sünni Müslüman vatandaşlara dönüştürülmesini amaçlayan din dersine de aynı nedenlerle karşıyım.
Bugün ilköğretim kurumlarında 4. sınıftan itibaren beş yıl boyunca haftada iki saat Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi veriliyor. Bu ders zorunlu. Aynı ders programına göre dileyen öğrenciler (velilerinin tercihiyle) bu zorunlu dersin yanında her biri ikişer saat olan Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı ve Temel Dinî Bilgiler derslerini de seçmeli olarak okuyabiliyorlar. Ancak uygulamada bu seçmeli derslerin çoğunlukla tek seçenek olarak sunulduğunu; hatta bir örnekte, zorunlu din dersinden muaf olan bir Hıristiyan öğrencinin başka ders açılmadığı için seçmeli din derslerini almak zorunda bırakıldığını biliyoruz.
Öncelikle, "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" dersinin İslam dersi olmadığını, genel din bilgisi ve ahlak kültürü dersi olduğunu iddiasını bizzat Milli Eğitim Bakanlığı'nın Hıristiyan ve Musevi öğrencileri bu dersten muaf tutan kararıyla zamanında çürüttüğünü hatırlatmak gerek.
Kaldı ki, başka ilahi dinlere mensup, Alevi, yahut dinsiz ebeveynler çocuklarını bu zorunlu dersten muaf tutabilmek için sayısız kez dava açmak ve hatta aksi yöndeki kararları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) atıflarıyla temyiz mahkemesinde düzelttirmek zorunda kalıyorlar (bkz. 1, 2, 3).
Yukarıdaki görsele taşıdığım gibi, İslam değil din kültürü öğrettiği iddia edilen bu zorunlu dersin içeriğinde altı adet İslam duasının ve 10 adet Kuran suresinin ezberletilmesi de var. Ezbere karşı olduğu iddia edilerek yenilenen müfredatın kendiyle çelişmesini bir kenara koyalım, mesele din kültürü ise neden İncil'den veya Tevrat'tan bir kelimeye dahi yer verilmiyor? Muhammed'in doğum tarihi sınav sorusu yapılırken, İsa ve Musa'nın hayatından bahsedilmiyor?
Ahlak bilgisi neden sadece Kuran'daki öğretiyle ele alınıyor? YÖK üniversitelere giriş sınavında din dersinden muaf tutulan öğrencilerin bunun yerine felsefe sorularını çözmesini önererek pekala başka bir ahlak kaynağına atıfta bulunmuş oldu. Bu durumda, ilkokullarda hayvan kurban etmeyi olumlayan bir din öğretisi yanında yardım etme davranışının kökenlerini irdeleyen felsefeye neden yer verilmesin?
Benim için en temel sorun ise "inanma ihtiyacı"nı tartışmaya açmadan bir önkabul olarak görmesi ve fizikötesi sorulara "en doyurucu" cevabı dinin verebileceğini iddia etmesi; böylelikle dersin hem felsefi hem de bilimsel varlık sebebini zayıflatmasıdır (sf.6).
Din dersine hukuki dayanak olarak öne sürülen 1982 Anayasası'nın 24. Maddesi de aslında yukarıda özetlediğim duruma karşıdır:
- "Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir" denmesine rağmen benim vergilerimle ülkedeki vatandaşlara tek bir dinin propagandası yapılıyor, başka inançlara sahip olma hürriyeti çiğneniyor;
- "Kimse ibadete zorlanamaz" denmesine rağmen her ilkokul öğrencisi Allah'ı tek yüce varlık, İslam'ı tek din, Muhammed'i peygamber kabul eden duaları ezbere söylemeye mecbur tutuluyor;
- "Kimse dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz" denmesine rağmen dersten muaf olmak için başka bir dine mensup olduğunuzu kanıtlamak zorundasınız, nüfus bilgileriniz arasındaki din hanesinde "İslam" yazıyorsa zaten dini inanç ve kanaatinizi açıklamış oluyorsunuz;
- "Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz" denmesine rağmen bugün iktidarda bulunan partinin genel başkanı "dindar nesiller yetiştirmek istediğini" söylüyor ve devlet kaynakları bu politikayı uygulamak için kullanılıyor.
Benim din hanem boş; hem aklımda, hem de kimliğimde. Ama Cumhuriyet'in ulus devleti kurarken hayatımıza zorla soktuğu milliyetçi ritüelleri tartışmamız için 90 yıl geçtiyse, benzer Sünni ezberleri değiştirmek için 90 yıl daha beklemeyelim diye yazıyorum. (EKS/HK)
* Efe Kerem Sözeri, VU University Amsterdam Sosyoloji
Not: Görüşlerimi yukarıda belirttim, ancak kişisel bir notu eklememe izin verin lütfen, çünkü ben de milli eğitimin masasından geçmiş bir öğrenci, yazıdaki eleştirinin bir sonucuyum. Ortaokul yıllarım boyunca tanrı, din ve irade konusunda çokça düşünmüş ve din öğretmenimiz dahil pek çok kişiyle tartışmış bir öğrenci olarak, zorla okutulan dersin, ezberletilen dinin tepki doğurmaya çok müsait olduğunu gözlemlemiştim. Günah (varsa) din hocamıza yazılmasın, kendisi (bilgisizliği dahilinde, ve müfredatta olmamasına rağmen) Hıristiyanlık ve Musevilik konusundaki sorularımıza vakit buldukça cevap vermeye çalışırdı. Yıllar sonra bugün Fatiha'yı ezbere tekrar edebilecek bir ateistim. Dindar nesil yetiştirmek isteyenler, bir zahmet bunu da açıklayın.