Silivri'nin merkezinden beş kilometre uzaklıkta bulunan "Yeni Mahalle" ismindeki Roman mahallesi, İstanbul'daki diğer Romanların büyük kısmının yaşam alanlarıyla ortak çoğu özelliği taşıyor.
İstanbul Belediyesi'nin son yıllarda uyguladığı kentsel dönüşüm politikaları çerçevesinde Romanların şehir merkezinin dışında yerlere yerleştirilmeleri, şehir merkezinde yaşama hakkını elinde tutan tüketici kesimden farklı olarak türlü imkanlardan yoksun bırakılmaları, günlük kazançlarının temel yaşamsal faaliyetlerini sürdürmeye zorla ve sıkıntıyla yettiği, belediyenin ve yerel yönetimlerin, onların meslek bulma, barınma, sağlık, eğitim gibi sorunlarına çözüm üretmekten uzak olması, devletin Romanlarla ilgili olarak yürüttüğü politikanın saldırgan ve eşitlikten yoksun niteliğini tanımlıyor.
Yeni Mahalle, tepede geniş bir arazi üzerine kurulmuş küçük bir alan içindeki 40 haneden oluşan bir Roman mahallesi. Romanların bir kısmı "konteyn" denilen prefabrik evlerde kalırken, bir kısmı çadırlarda yaşıyor.
Romanların hurda toplamak için kullandıkları at arabaları aynı zamanda şehir merkeziyle de bağlantılarını sağlayan tek vasıta; çünkü belediyenin buraya tahsis ettiği herhangi bir ulaşım aracı yok. Yani içlerinden birinin dediği gibi acil hastası olan birinin hastaneye yetiştirilmesi neredeyse imkansız.
Yeni Mahalle'de yaşamı zorlaştıran bir diğer sorun da, Çöp Arıtma Tesisi'nin mahallenin hemen girişinde bulunması.
Tesisten çıkan tüm pis atıklar, çamur yığınları boyunca ve su birikintileri yoluyla prefabriklerin önünde toplanıyor, çadırların içine kadar sızıyor.
Çadırlar, prefabrik evlerin kapladığı alanın biraz dışında çamurlu bölgenin içine kurulmuş.
Bunlar zeminden birkaç kat üst üste serilmiş halılarla ayrılıyor.
Roman çocuklar, bu alandan ayrı temiz bir oyun alanına sahip olmadıklarından, bütün bu çöp yığının arasında oyun oynuyorlar.
Tesisten çıkan çöp atıklarının neden olduğu sağlıksız ortamda üreyen farelerin ve yine fabrikadan yükselen kötü havanın sebep olduğu astım bronşit gibi türlü hastalıklar bebeklerden yetişkinlere kadar burada yaşayan herkesi etkiliyor.
Yeni Mahalle'nin üç, dört senelik bir geçmişi var.
Öncesinde buradan daha aşağıda, merkeze yakın Harmanlık isminde bir yerde, çadırlarda yaşarlarken, çadırların olduğu bu yeri su alması sonucu belediyeden görevliler Harmanlık'a gelip kendilerine anahtar teslim ikişer katlı ev yapacakları sözünü verdi.
Bunun üzerine şimdi yaşadıkları Yeni Mahalle'ye gelen Romanlar, önceden hazırlanmış prefabrik evler bulacakları yerde çatısı yapılmamış duvarlarla karşılaştılar.
Böylece evlerin tamamlanması Romanların kendilerine kaldı. Ev verilmeyenler de bu çamurla ve çöple örtülü düz alanlarda çadır kurdular.
Bir Roman kadın buraya nasıl getirildikleri ve belediyenin tavrıyla ile ilgili olarak şöyle diyor:
"Dışarıdan tanımadığımız etkili insanlar geliyor mesela diyor ki başkana, 'buranın kapısı penceresi yok'. Hani, yapmıyorlar! Belediye dikti üç duvar bıraktı. Yağmur içeri akıyordu. Biz yaptık kalanını. Madem yapıyorsun bunun çatısını camını yap. 'Konteyn'ler ışıklar gittiği vakit kışın buz gibi oluyor.
''Kapısını getirse camının getirmez, camını getirse çatısını getirmez. Kat daire istemiyoruz biz, yer evi istiyoruz. Benim ayağım toprağa değecek. Kulelere çıkamam ben. Ödeme şartıyla yapsın istedik yer evini. Her ay 100 lira öderdik".
Böylece Silivri'nin merkezinden çok daha uzağa yerleştirilmeleri ve belediyenin
kendilerine merkezle bağlantılarını sağlayacak bir ulaşım aracı vermemiş olması onları bir kez daha gönderildikleri bu yerle ilgili hayal kırıklığına uğrattı. İçlerinden biri durumu şöyle anlatıyor:
"Harmanlık'ta otururken çadırlar yandı, çocuklar öldü. Bu mahalleye geldik ama burada da içtiğimiz su, su değil. Çöpün yanında olduğumuzdan çoluk çocuk hasta oluyor. Bizi buraya göndererek toplum dışı yaptılar. Kaç senedir buranın yerlisiyiz insan muamelesi yapmıyorlar. Aşağılıyorlar bizi; Çingene diyorlar".
Romanlar Yeni Mahalle'ye göre önceki yaşadıkları yerin, Harmanlık'ın, en azından merkeze yakınlığından memnun olduklarını vurguluyorlar: "Önce çarşıya yakın bir yerdeydik, burada uzağa atıldık. Yaz oldu mu arıtma tesisinin kokusu bizi mahvediyor. Dışlanmışlık hissi ekleniyor bir de üstüne."
Mahalleden bir başkası yaşadıkları yeri ve devletin kendilerine yönelik kısıtlamalarını şu şekilde anlatıyor:
"Eczane yok, taksi durağı yok. Gece tut ki benim kızanım fenalaştı. Araba varsa götürebilirim taksiye, yoksa yok.
''Bizim hükümetimiz bize iş vermezse, çoluk çocuğun elini tutmazsa bu insan ne yapacak? Niye bir fabrika açmıyorlar da çalıştırmıyorlar. Seçim zamanları buraya gelip bizlere 'Sizinle gülüp sizinle ağlayacağım, kocalarınıza belediyede iş vereceğim, sizleri kandırdılar ama ben sizi Silivri'nin içine yerleştireceğim' diyorlar.''
Mahalledeki Romanların neredeyse tamamı hurda toplayıcılığı ile geçiniyor. Günlük kazançları genellikle 10 lirayı geçmiyor. Bu da bir ailenin gündelik ihtiyaçlarını bile karşılamaya yetmiyor.
Mahalledekilerin bir kısmı belediyeye bağlı Silivri Gıda Bankası Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nden her ay bir miktar yemek paketi alıyor.
Ancak bu paketler hane içindekilerin sayısına göre belirlenmiyor, bu yüzden kalabalık aileler için bu paketler yetersiz kalıyor. Aldıkları bazı ürünleri tarihinin geçmiş olması, bu "yardım paketleri" ile ilgili bir diğer sıkıntı. "Ekmek kalmadı bize yani; ölmeyelim diye zorla yaşıyoruz" diyor Romanlardan biri, nasıl geçindiklerini anlatırken.
Şimdilerde mahalle içinde, Belediye'den ekiplerin çadırlarda olanların yerleşmeleri için başladıkları yeni prefabrik konutların inşası sürüyor ancak Romanlar daha önce de böyle benzer çalışmaların başlatılıp yarım bırakılmasına defalarca şahit olduklarından, bir kısmı bunun politikadan öteye gitmediğini savunuyor.
Evler yapılacak bile olsa; bu sağlıksız yaşam alanı ve Roman olmalarıyla ilgili olarak maruz bırakıldıkları ekonomik ve toplumsal dışlanmışlık, dönüştürülmeyi bekleyen devasa sorunlar olarak ortada hala. (ET/EKN)
* Fotoğraflar: Elçin TURAN