Selam ağaç düşmanları, bugün nasılsınız?
Birkaç gündür yine insanların gözünde yaş, evlerinde dirlik, kalplerinde huzur bırakmadınız. İnsanın en eski alışkanlıklarından birini, bir ağaca senelerce emek verip meyvelerini toplamayı, belki de elimizde kalan en hakiki deneyimi öldürmeyi başardınız. Ağaç yetiştirmek çocuk büyütmek gibiymiş, ben hiç yapmadım ama tahmin ederim. Öyle beş ayda diktiğiniz binalara benzemez sizden yaşlı ağaçların altında oturmak. Zaman alır, emek alır, sabır alır, toprağa damlayan ter alır. Daha hızlı, en çabuk inşaatlar için avuç avuç insan öldürmeyi, cinayetlere “kaza” demeyi çok seven sizlerin anlayacağı türden bir deneyim değildir bu. Sizin binalarınız çukurlarına dökülen kanların üzerinde yükselir, onların ağaçları terleriyle ıslanan toprakta büyür. Siz öldürdükçe, onlar diriltir.
Sayın hayat düşmanları, siz kahvaltıda ne yersiniz?
Biz hayatı sevenler genelde sıcak simitler, kırmızı domatesler yeriz, siyahlı yeşilli çaylar içeriz. Bir de ne ararız sofrada biliyor musunuz? Zeytin. Sahi, siz zeytin yemez misiniz? Kahvaltılarda bir kase dolusu karanlık yer, ince belli bardağınızda kömür mü içersiniz? İçinizin çirkinliği, yediklerinizden midir? Binyıllardır burada olan zeytin ağaçları, bunu yanınıza bırakır mı dersiniz? Bir gün zeytin yemeye kalktığınızda zehir gibi boğazınızdan akmaz, kurşun gibi midenizi delmez mi zannedersiniz? Siz, asırlık ağaçların, antik medeniyetlerin, eski masalların yanında bir hiç olduğunuzu bilmez misiniz? Bilmezseniz, unuttuysanız hatırlatalım. İyi dinleyin.
Eski zamanlarda hem tanrıça Athena’nın hem de denizler tanrısı Poseidon’un çok sevdiği bir şehir vardır. İkisi de şehre hakim olmak isteyince, aralarında bir yarışma yapılmasına karar verilir. Şehre ve insanlarına en güzel hediyeyi veren kişi, şehre sahip olacaktır. Poseidon bunun üzerine kayaları yerinden oynatır, toprağı yarar ve bir pınar yaratır. Fakat halk bu görkemli su kaynağına sevinemez, çünkü suyu denizler gibi tuzludur ve işlerine yaramaz. Athena ise bir adet zeytin ağacı diker toprağa. Zeytin ağacı gıda demektir, yağ demektir, odun demektir. Aynı zamanda uzun soluklu sabrın ve barışın temsilidir. Bu kıymetli ağaca o kadar sevinir ki herkes, şehir Athena’nın olur.
Siz zeytin ağacı düşmanlarına hatırlatmakta fayda var: Poseidon’un oğlu şehre hükmedememenin öfkesiyle eline bir balta alıp Athena’nın diktiği ağaca saldırır, ancak balta elinden savrulup kendi kafasını keser.
Zeytin ağacı Herkül’ün elinde güce ve dirence vücut verir, bahçelere bereket getirmesi için dikilir ve dalları tanrılara adak olarak sunulur. O kadar değerlidir bu ağaç. Hem ayakta kalmayı sembolize eder, hem barışı. Antik zamanlarda insanlar evlerinin kapılarına asmışlardır zeytin dallarını, kötü ruhlardan korunmak için.
Biz bugün antik olmayan, havası suyu kirli, denizleri toprağı kirli, insanlarının içi kirli bu zamanlarda zeytin ağaçlarını siz kötü ruhlardan koruyamadık. Bir değil, on değil, binlercesini bir çırpıda kestiniz. Yasal olmadığını, haksız olduğunuzu, kötülük yaptığınızı bile bile kestiniz. Satın aldığınız adamlarınıza zeytin sahiplerini dövdürttünüz. Haksız olduğunuzun bilgisi sizi daha çok sinirlendirmiş, ağaçlarına zarar gelmesin diye yollara oturan insanların güzelliği kendi çirkinliğinizi iyice ortaya çıkarmış olacak ki, yıkım için saldırdınız. Toprağa tecavüz ettiniz. İnsanların hayatlarını mahvettiniz. Güzel olan her şeyden korkup, tek bildiğiniz gerçek olan çirkinliğe dönüştürdünüz hepsini.
Persler Athena’nın şehrine saldırdıklarında onun diktiği zeytin ağacını yakarlar. Ancak ağaç bir gecede filizlenip ölümsüzlüğünü kanıtlar. İşin aslı şu ki sayın masal düşmanları, binlerce yıllık hikayelerde siz birer hiçsiniz. Bundan yüz yıl sonra hiç kimse hırsları uğruna ağaçlara savaş açan iblislerin isimlerini bilmeyecek. İnsanlar yine zeytin ağaçlarının efsanelerini anlatacak, hasatlarında şenlik yapacak ve gölgelerinde dinlenecekler. O ağaçlar sizlerden binlerce yıl önce buradaydılar ve sizden binlerce yıl sonra da yine buralarda olacaklar. Çünkü zeytin ağaçları, kutsal ve ölümsüzdürler. (BT/HK)