Kimseyi zerre kadar ilgilendirmezsin eğer zerre kadar hükmün yoksa sistemde. Sistemde zerre kadar değerin olması için dev zararların yoksa bile, büyük çarkın çirkinliklerine küçükte olsa katkıların olmalıdır.
Yoksa yoksun ya da varsan ne kadar varsın çok tartışılır!
Zerre, zerre kadar hükmü olmayanların yaşamından bir zerreyi mercek altına alıyor ve kenardakilerden birini ortaya koyuyor. Zeynep, yaşlı annesi ve engelli kızına bakmaya çalışan bir kadın olarak sokakta bulduğu kemiği köşesinde kemirmeye çalışan perişan köpekten, yatakhane de dolaşan sefil fareden ve havada uçuşan bir toz zerresinden daha fazlası olmayan ama olmaya çalışan bir karakter. Hiç vicdan sömürüsü yapmadan ve ucuz edebiyata kaçmadan aktüel bir kamerayla bütün derdi anlatılıyor Zeynep’in. Havai fişeklerin patladığı aynı gökyüzünün altında karın doyurmaya yetmeyecek yevmiye için çöplük içinde yatmaya razı olan karakterlerin ırzına geçilmesi bile normalleşiyor. Sistem etinden, kanından, teninden bir şekilde faydalanıyor ve işine yaramadığı noktada bir çöp poşeti gibi dışarı atıyor.
Mükemmel olduğu varsayılan ünlü markaların ihraç fazlası atıkları bazen hiç umulmadık outletlerde orta yerlere konan büyük sepetlerde, üst üste yığılmış tezgahlarda üzerine konulmuş ucuz fiyat etiketleriyle müşteriye müjdeli güzel sürprizler gibi dururlar. Bu sistemin içinde kendini sisteme eklemleyememiş eğitimi markasız ve iş gücü anlamsız insanlar her yerde önünüze çıkar ve çok değerli de olsalar hiç anlam ifade etmeyebilirler. Aynen ünlü markaların birebir aynı kalitedeki ünsüz ürünleri gibi ama üzerlerinde amblemleri, logoları ya da herhangi bir başka izleri yoktur. İşte o zaman anlamları, değerleri de yoktur ya da anlamlarının değerleri yoktur. Ne acı ve ne tanıdık bir gerçek değil mi?
Zeynep’in bir insan olmasının ne anlamı olabilir ki?
Sistemin bütün kirini, pasını, çürüğünü, çirkefini ve yanlışını sırtında taşıyan ve hiçe sayılan insanlar vardır ya ve hiç insan yerine de konulmazlar, dahası böyle bir beklentileri bile yoktur çoğunun… İşte zerre kadar ilgimizi çekmeyen neredeyse siyah beyazdan daha karanlık ve renksiz insanların dünyasının filmidir “Zerre”.
Renkli çekilen filmin renkleri bol miktarda gri, kahverengi, siyah ve karanlığın birçok tonudur. Bir tek seyir zevkine vesile olacak sahne yoktur. Kan bile kırmızı değil karanlık bir kahveyle siyah arasında sızar Zeynep’in burnundan. Ayrıca akan kan hiçbir heyecana neden olmaz, kendiliğinden kanar Zeynep ve kendiliğinden kurur.
Ayrıca çekimler orta ve yakın çekim arasında geçtiği için “şeyler” rengini kaybederler zaten. O kadar yakından bakınca rengi kalmaz bazı şeylerin…
Zeynep’in burnundan akan kanın zift rengi bir kara olduğu bile varsayılabilir. Çünkü çok yakından ve ta içinden yaşanan acıların acısı artık tanıdık gelebilir ve sıradanlaşabilir. Yiyecek yemeğinin olmaması, girilecek bir iş umudu kalmaması, çaresiz hastalıkların içinde yaşanması, kapanmayan bir kapının ardında yaşanmaya çalışılması, sıfır şikayetle ve sürekli bir çabayla bazı doğrularının olması karakterleri güçlendirdiği kadar zayıflatır da! Keşke Zeynep tecavüze yeltenenlere teslim olup bir çare üretse noktasına getirir izleyiciyi. Ya da Remzi gibi hayalperest bir inanç içinde uzaklardan mucize beklese de seyirci olarak bize de inanacak bir çare sunsa dedirtir. Ancak farkındadır ve yine de çalışarak karınlarını doyuracak ve başlarını sokacak bir yuvaları olacağına inanır. Ancak inanırsan mutlaka gerçekleşir safsatası sadece kalburüstü dertsizlerin başına gelecek saçma sapan bir dert türüdür. Alt sosyo-ekonomik sınıfa ait insanların sonsuz inancı ve olumlu düşünce yapısı kesinlikle hayra ya da artı bir hayırsızlığa vesile olmaz. Olan ve gerçekleşen katı realite, yaşamların içinde sadece daha katı ve acımasız yeni çıkmazlardır. Pozitif düşünceyle pozitif sonuçlara varma lüksü belli başlı pozitif şartlar içinde olmayı gerektirir.
Zerre içinde zerre kadar abartı olmadan mütevazi bir dil ve yapıyla sarsıyor. Çünkü gerçekten açlık sınırındaki insanların korkunç mücadelesiyle baş başa bırakıyor. Üstelik kısacık, sessiz, sakin, yalın ve küçük bir kadroyla devasa bir meseleyi ortaya koyuveriyor. Sinema salonundan çıkışta yanınızdan geçenlerden birinin Zeynep gibi bir hayatı yaşadığı varsayımı akla takılıyor. Dert diye dert edilenlerin birçoğunun bir zerre değeri olmadığı ancak zerre kadar değeri olmayan insanların bir dünya derdi taşıdıkları gerçeği suratlara, yüreklere çarpıyor. (ŞT/HK)
Künye:Yön: Erdem Tepegöz
Oyuncular: Jale Arıkan, Rüçhan Çalışkur, Özay Fecht
Gösterim tarihi: 12 Nisan 2013