“Hayatta ne menfaat düşündüm ne bir şey. Nasıl bir insan bir insana aşık olursa ben de öyle aşık oldum partiye, mücadeleye. Hayatım boyunca bir gün denizin durulacağını, fırtınanın dineceğini, benim gibi milyonlarca insanın sakin ve rahat bir hayata ulaşacağını düşündüm. İnsanların ezilmeyeceği, sömürülmeyeceği bir dünyanın özlemi ile yaşadım.”
Türkiye'nin ilk kadın sendikacılarından tütün işçisi bir ailenin tütün işçisi çocuğu Zehra Kosova’nın sözleri...
Bu sözleri, gazeteci Sevgim Denizaltı'ndan dinliyorum.
Bugün, kadın emeğini odağında haberler hazırlayan özellikle işçi kadınların sesini duyuran Kadın İşçi haber sitesinin, düzenlediği Zehra Kosova Kadın Sempozyumu'ndaydım.
Kadın İşçi, bu Semzpoyumu ilk kez düzenliyor. Umarım, çoşkusu, neşesi ve katılımcıları artarak da devam eder. Konu işçi ve emek olunca haliyle yoğun bir gündü...
Kimse kadın emeğini merak etmedi mi?
Sabah 9.30'da başlayan sempozyum, akşam 20.00 civarlarında sona erdi.
Gün boyu Tekel Direnişçisi kadınlardan, tütün işçilerine, Uşak Halı Dokuma Fabrikalarındaki kadın işçilerden Barutçu Tekstil işçilerine kadar, geçmişten günümüze Türkiye kadın emekçilerinin direnişleri arasında hakiki bir yolculuğa çıktık.
Tamamı kadın akademisyenlerin ve sahadan eylemci kadın emekçilerin katıldığı Sempozyumdaki sunumları dinlerken bana "Bu alanda ne kadar çok akademik çalışma yapılmış" gibi hissettirse de söz alan akademisyenlerin bir çoğu "Bu alanda erkek işçilerin emeğine bakılmış neden kadın işçilere dair bir çalışma yapılmamış diye düşünürken bu alanda çalışmaya başladım" diyordu.
Anlayacağınız, akademideki araştırmalarda da öncelik erkeklerin emekleri.
Bunu Kadın İşçi ekibinin, kadın emeği alanındaki içerikleri ile akademideki az sayıdaki çalışmayı bizlerle buluşturduğu Sempozyum sayesinde de öğreniyoruz.
Sempozyumun detaylarına gelecek olursam, ki tahmin edersiniz ki gün boyu süren paneller boyunca bilgiler bir nehir oldu aktı, ki o nehir biz dinleyici kadınları da içine aldı elbette.
"Kız çocukları çalışmak için yaşını büyütüyor"
İlk olarak Suna Yılmaz ve Hatice Kurşuncu sunum yaptılar. Her ikisi de hem akademide, hem de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde emek sarf eden kadınlar. "Tekel Cevizli Fabrikasının Görünmeyenleri: Kadınların Tekel'i" başlıklı sunumlarından öne çıkanlar şöyle:
*Tekel kampüsünde Kreş var 800'e yakın çocuk anneleri ile yakın mesafede okuyabiliyor.
*Kız çocukları çalışmak için yaşını büyütüyor. Çocukların çalışmasını aileler çok istemiyor fakat çok yüksek ücret veriliyor diğer kurumlara göre.
*Fabrikaya, "Türkiye'nin Almanyası", "Bankada paran olacağına Tekel'de karın olsun" deniyor.
*Tütünleri kadınlar üretiyor fakat erkekler ustabaşı.
*Aynı işi yapan kadın ve erkekler arasında çalışma saatinden tutun da ücretlere kadar çok yoğun fark var üstelik bu da normal karşılanıyor. Erkekler, teknik liseden geldiği için bunu kendilerine "hak" olarak görüyor.
*Kadınlar, her sabah evini temizler gibi fabrikayı temizliyor.
*Sendikal mücadelede kadınlara toplantıları haber vermiyorlar. Kadınlar kendileri örgütleniyor.
Başka bir sunumu da Betül Kocaaslan yaptı. Bursa'daki tekstildeki kadın işçileri anlattı.
"Cinsiyetçilik çok yaygın mobing var. Mesela, Demirteks işçilerinde, bir kadın 'usta bana bağırıyor kimse de sesini çıkarmıyor üstelik haklı olduğumu bilerek yapıyorlar' diyor. Kadınlardan hep görünmez olmaları isteniyor" dedi.
"İntihar köyleri"
Benim dikkatimi çeken sunumlardan biri Ayşe Özçelik'ten geldi. Konusunun başlığı, "Tütün Tarlalarından Ölüme: Tütünde Neoliberal Politikalar ve Tütün İşçisi Kadın İntiharları."
O dönem intihar haberlerini ilk olarak yakın zamanda kaybettiğimiz gazeteci arkadaşımız Ahmet Tulgar yapıyor.
Arşiv taraması yaparken Ayşe'nin dikkatini bu haberler çekiyor ve Ayşe bu konuyu araştırmaya başlıyor. Gazete küpürlerinden konuyu takip ediyor. Bazı kadınlar, ev yükünden bazı kadınlarından fabrikada işlerden bazıları da erkek şiddetinden intihara sürükleniyor. Bazılarının hikayelerini komşuları "fıkra" anlatıyor.
Araştırmaların büyük bir kısmını önümüzdeki dönemlerde, akademide yayınlandıktan sonra okuma şansımız da olacak. Birçoğu önce akademide sunulacak, sonrasında kamuyla paylaşılacak.
Bugünkü sunumların tamamını Güliz Sağlam ve Gülşen Ketenci, videoya kaydetti. Umarım bu önemli bilgiler, önümüzdeki günlerde Kadın İşçi ekibince yayınlanacak.
Bugün kadınlar, bundan 22 yıl önce hayatını kaybeden Zehra Kosova sayesinde, İstanbul'un göbeğinde, Türkiye'den farklı işçi direnişlerini dinledi, kendi işçi olma deneyimlerini de konuştu.
Onunla başladık, onunla bitirelim.
"Bugün de işkence görenler var, bugün de inançları uğruna her şeyi göze alanlar var, bu sadece Türkiye’de değil, birçok ülkede öyle. Daha henüz bir şey bitmedi, söylenecek son söz de söylenmedi. Belki ben ve benim gibi hayatının son basamaklarına dayanmış kişiler için noktayı koymak gerekir ama insanlığın tarihinde, işçi sınıfının mücadelesinde her zaman için yeni sayfalar açılacak ve buralara bizim gibi binlerce insanın hikâyesi yazılacaktır. Tıpkı ülkemizde Dr. Şefik Hüsnü’nün, Reşat Fuat Baraner’in, Nâzım Hikmet’in ve daha nice arkadaşımızın olduğu gibi..."
Teşekkürler Zehra Kosova, teşekkürler dünyanın tüm kadın emekçileri...
TIKLAYIN - Zehra Kosova'yı Kaybettik
(EMK)