Yaşanan sürecin ağırlığı, aklımda ve yüreğimde kopan fırtınalarla geçen kötü bir gecenin ardında... Yılın bu son gününde.
2011'in son Cumartesi'nde "Görülmüştür" damgalı bu mektubu yazmak üzere yine masamın başına oturdum.
Dışarıda payımıza o sonsuzluktan bir avuç düşse de, masmavi bir gökyüzü. Havalandırmadan sıcaklığını sakınsa da güneş... Pırıl pırıl güneşli bir güne uyanmak her şeye rağmen güzel.
Böyle bir günde umut yükü, cıvıl cıvıl sevinçli cümleler kurmak isterdim.
Sabah sayımı, kahvaltı ve birkaç rutin işin ardından yazmaya hazırlanırken bir birinden farklı bir sürü konu, sorun, cümleler kafamın içinde; tam bir curcuna haline dönüp dururken geldim size!
Kalemi elime alıp 2011'de yaşanılanlara şöyle bir göz atınca; doğrusu aklım güzel, sevinçli cümleler kurmaktan yana olsa da, kalemim inat ediyor. Yüreğime çöken sıkıntı onu da teslim almış.
Büyük bedellerin ödendiği, birçok bakımdan ağır ve baskılarla dolu bir yılı kapatmak üzereyken iki gün önce, bir gece vaktiAhmet Arif'in 33 Kurşun şiirinin dizeleriyle belleklerimize yazdığımız Mustafa Muğlalı Paşa'nın emriyle 1943 yılında gerçekleşen katliamın bir benzeri yaşandı.
Uludere'de çoğunluğu 15-20 yaşlarında 35 Kürt genci F-16'lardan atılan bombalarla, Skorsky helikopterlerin taramalarıyla katledildi.
Çok değil, daha birkaç ay önce uzun soluklu bir mücadelenin sonucunda Genel Kurmay Başkanlığı Van'ın Özalp ilçesinde Muğlalı'nın adını verdikleri kışlanın ismini değiştirmek zorunda kalmıştı.
Dilimde Ahmet Arif'in dizeleri:
"Kirvem, hallerimi aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki"
Ve bakalım bu defa uçaklara bombalama emrini veren hangi paşasını taltif edecek devlet?
Adettendir her yılın sonunda sayfalar dolusu değerlendirmeler çıkar gazetelerde...
Programlar yapılır radyo ve televizyonlarda.
Hapishaneden böyle bol materyal gerektiren, çaplı ve meşakkatli bir işe soyunmak gibi bir niyetim yok elbette.
Ancak 2011 boyunca hızını kesmeden süren kadın cinayetlerini;
Kürt siyasetçi, avukat, aydın ve gazetecilere ve onlarla dayanışma içinde olan aydınları;
Kürt halkına yönelik baskı ve tutuklama terörünü;
Kısacası devletin bütün ilerici, yurtsever, devrimci güçlere topyekûn saldırılarıyla geçen bir yılı bugün ardımızda bıraktığımızı anmadan geçmek bende bir eksiklik duygusu yaratacak.
2012'de daha çok mücadele, bütün bu topyekûn saldırılara karşı daha çok ortak ses çıkarma başarısı diliyorum.
Madem yılın son günündeyiz. Biraz da hapishanedeki yılbaşından söz edeyim.
Altıncı yılbaşım hapiste. Çok eğlenceli, durgun, kırgın, değişik yılbaşılar kutladım. Tanık oldum.
Hapishanede ne kadar neşeli olursanız olun özel günlerde onca neşenin, sevincin içinde buruk bir tat ve hüzün ikiz kardeş gibi oluyor genellikle.
Tutsakların sevdikleriyle arasına giren beton duvarlar, demir kapılar, bütün bu sevinçlerin üzerine ağır bir gölge gibi düşüyor.
Hele bir de dışarıdan, sevdiklerinden yana kırılıvermişse yüreğin. İşte o zaman daha bir zor gelir böyle zamanlarda eğlenmek, ağız dolusu gülmek.
Geçtiğimiz Perşembe günü hastaneye giderken ringte yol arkadaşıma; yılbaşında ne yapacaklarını sordum.
Verdiği yanıt adli ve siyasi tutsaklar bakımından bir farklılık taşısa da esasında mapusların ezici çoğunluğunun duygularını yansıtır cinstendi.
Özel günlerde eğlenmek zor gelirmiş. Başka günlerin aksine, o zamanlar erkenden yatıp uyumak istermiş.
Tabii uyuyabilirse!
Bu akşam ben mi/ biz mi ne yapacağız?
Özel bir plan yapmadık. Ama ben kendi adıma, BDP'nin 35 Kürt gencinin katledilmesi üzerine ilan ettiği yasa uygun bir akşam geçirmeyi düşünüyorum.
Saat gece yarısı gösterdiğinde de merdiven başındaki pencereden görebilirsem şayet en parlak yıldızla sevdiklerime selam göndereceğim.
Dünkü cenaze töreninde oğlunu yitiren bir annenin kendi dilinden "Dilê min dişewête" (Yüreğim yanıyor) dediği gibi.
Bu akşam ne eğlenmek, ne de ağız dolusu gülmek istiyorum.
Zira benim de yüreğim yanıyor!
Hepimize bir kez daha iyi seneler diliyorum.
* * *
"Tutuklu Öğrencilere Özgürlük" başlıklı yazı eline yeni ulaştı.
Sağ olsun canım ablacığım Şengül her zamanki gibi öngörülü ve hızlı davranıp, yazının bir çıktısını yılbaşı kartıyla birlikte göndermiş.
Sevgili Ahmet Saymadi'nin 10Aralık 2011 tarihli "Dikkat" lütfen okumadan geçmeyin" başlıklı yazıma binaen inisiyatifiyle ilgili yazdıklarını kesinlikle savunma olarak algılamadım.
Ahmet ve inisiyatifte yer alan bütün genç arkadaşlarımın emeğine sağlık.
Dilerim inisiyatifte yer alan gençlerin sayıları daha fazla artar ve daha etkili, kitlesel eylemlere imza atarlar.
Bilmelisiniz ki, sizlerin bu çaba ve emekleri yalnızca kamuoyu oluşturmada etkili olmuyor. Aynı zamanda tutsaklarda çok büyük bir sevinç moral yaratıyor.
Başarı dileklerimle... Teşekkürler.
* Füsun Erdoğan, 31 Aralık 2011, Kandıra, 2 Nolu T Tipi Hapishane