Yunanistan'da geçen cumartesi, on binlerce kişi öğrenciler, otonom gruplar, mahalle örgütleri yine sokaktaydı. Yine hükümetin son dönemde artan baskısına karşın, hala ne kadar güçlü olduklarını tekrar gösterme fırsatı buldular.
Bu sefer onları sokağa döken ekonomik nedenler değildi. Geçtiğimiz haftalarda Atina'nın 23 yıllık tarihiyle en eski işgal yeri olan Villa Amalias' polis tarafından zorla boşaltıldı ve olayları protesto etmek için toplanan 92 kişinin gözaltına alındı.
Polis, ilk olarak 20 Aralık'ta binaya zorla girerek, o sırada binada bulunan sekiz kişiyi gözaltına aldı, binayı boşalttı. Tüm bunlar tabi, provokasyonlara alışık Yunanistan medyasına iyi bir malzeme sağladı. Elbette, bütün dikkatler, işgal evlerine çevrildi.
Bu durum, genel olarak bu konuda duyarlı radikal sol, otonom ve anarşist grupları harekete geçirdi. Eyleme katılım o kadar büyüktü ki, hükümete iyi bir gözdağı verildiği söylenilebilir. Eylem, gözaltına alınanların serbest bırakılacakları ifadesi üzerine olaysız bitti.
Villa Amalias ve Skaramanga işgalleri ise bir süre daha kapalı kalacağa benziyor. Ancak, benzerleri Yunanistan'da 2008 Aralığından beri çoğalmaya devam ediyor.
2008 dönüm noktası
Aralık 2008 Yunanistan tarihinde önemli bir dönüm noktasıydı. Geçen dört yıllık zaman içinde, 6 Aralık 2008'de 15 yaşındaki Alex'in bir polis tarafından öldürülmesini takip eden protesto olaylarının ardından Yunanistan ekonomisi de alarm vermeye başlamıştı. Karamanlis hükümeti yolsuzluk suçlamalarına fazla dayanamayıp düşmüş, yerine gelen Pasok hükümeti de, en fazla iki yıllık iktidarının ardından yerini bugünkü, koltukları pek de sağlam görünmeyen koalisyon hükümetine bırakmıştı.
Ancak, bu hükümetler, Yunanistan halkının bitmez tükenmez direnişine rağmen, ülkeyi önümüzdeki 10-15 yıl boyunca etkileyecek olan Troika'nın (IMF, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası) politikalarını da onaylamayı başarmıştı. Yine bu dört yıl içinde onlarca genel grev yapılmış, özelleştirilen devlet kurumlarının çalışanları, aylık maaşlarının, ikramiyelerinin, emekli maaşlarının kesilmesine, işten çıkarılmalara karşı haftalarca, hatta aylarca süren grevler yapmıştı. Genel grevler sırasında, üç banka çalışanı ölmüş, pek çok kişi ekonomik güvencesizlik nedeniyle canlarına kıymıştı.
Sonuç olarak, bugün itibariyle asgari ücret 25 yaşın üzerindekiler için 580 euroya, 25'in altındakiler için 510 euroya kadar düştüğü bir Avrupa ülkesinden bahsediyoruz. Tüm bu olanlara rağmen, Yunanistan'daki en kayda değer gelişme ise, toplumsal muhalefetin, hükümetin her türlü engellemelerine, baskı ve korkutmalarına rağmen azalmayıp artması olabilir.
Otonom örgütlenmeler çoğalıyor
Atina'da ve genel olarak Yunanistan'da siyasi partiler içinde yer almayan, otonom ve hiyerarşi karşıtı örgütlenme biçimleri, 2008'den beri çoğalmaya devam ediyor. Üniversitelerdeki steki'ler (öğrenci lokalleri), mahallelerde kurulan sinelefsi'ler (halk meclisleri) ve aftoorganomeno mekanlar ( öz-yönetimci alanlar) gittikçe çoğalıyor.
Bu tabii ki, siyasi sistemin parlamento ve iktidar odaklı söylemine karşı gelişen bir örgütlenme biçimini ifade ediyor. Villa Amalias bezeri işgal yerleri de ortak alanlara dönüşmeye devam ediyor.
Örneğin, bir kaç yıldır faaliyet gösteren Villa Zografou, yine belediyeye ait ve uzun yıllardır boş ve terkedilmiş oldukça büyük bir büyük arazisi ve villadan ibaret. Arazi ve villa bir kaç yıl önce mahalleliler tarafından işgal edilerek ortak kullanım alanına dönüştürüldü. Toplantılar ve çeşitli etkinliklerin yanı sıra, arazisi ekim alanı olarak kullanılıyor. Mevsimine göre çeşitli sebzeler yetiştirilerek, elde edilen ürünler mahalleler arasında dağıtılıyor. Bu gibi örnekleri çoğaltmak mümkün.
2008 olaylarının hemen ardından işgal edilen Patision'daki Skaramanga binası, dört yıl boyunca düzenli olarak, dağcılık, alternatif tedavi yöntemleri ve ekolojik tüketim alanında seminerlerin düzenlendiği bir yerdi. Villa Amalias gibi geçen hafta, o da polisin hedefindeydi.
Agora Kipselis daha eski bir işgal, yine belediyeye bağlı bir kapalı Pazar yeriyken, Kipseliler tarafından daha çok kültürel faaliyetlerin gerçekleştirildiği ortak bir alana dönüştü.
Hükümet yıkıyor, aktivistler yeniden kuruyor
Yeşil alanlara göz dikmiş, otopark mafyasına Yunanistan'da da rastlamak mümkün. Ama onlar Türkiye'dekiler kadar şanslı değiller. Burada, toplumsal muhalefet, her yeri kendi çıkarları doğrultusunda betonlaştırmasına izin vermiyor.
Bunların en güzel örneklerinden biri, Kiprou ve Patision yollarının kesiştiği noktada bulunan park. Bu park, yine 2008'de katlı otopark inşaatı için bir gecede dümdüz edilir; bunun üzerine harekete geçen mahalleliler parkı yeniden yeşillendirerek yine bir kültürel alana dönüştürürler.
Üzerinden dört yıl geçmesine rağmen hala mücadelelerini devam ediyor. Parkın sürekli canlı ve etkin kalması için çeşitli aktiviteler, toplantılar burada yapılıyor. Mahallelilerce parka dönüştürülen mekanlara rastlamak son dönemde çok yaygın.
Bunlar içerisinde muhtemelen en meşhuru, Eksarhia'nın göbeğindeki, yine dört yıl önce beton bir otoparktan yemyeşil bir parka dönüşen Navarino Parkı. Park o kadar benimsendi ki, sanki hep orada varmış gibi hiç bir zaman boş kalmıyor. Sık sık konserlerin, film gösterilerinin de düzenlendiği park, bugün artık Eksarhia'nın da önemli simgelerinden biri olduğu söylenebilir.
50 işgal evi var
Şu anda sadece Atina'da işgal edilerek ortak alanlara dönüştürülen yerlerin sayısı 20'yi bulmakta. Yunanistan genelinde ise sayıları 50 civarında.
Terkedilen binalar, eski devlet daireleri, fabrikalar, araziler, otoparklar mahalle meclisleri aracılığıyla ya da otonom, öz yönetimci gruplar tarafından kültürel alanlara, ortak faaliyetlerin gerçekleştirildiği özgür alanlara dönüşüyor.
Villa Amalias şimdilik boşaltılsa da Yunanistan'daki benzer örneklerini tamamen ortadan kaldırmak, hükümete çok daha ağır sonuçlar getireceği şimdiden malum.
İşgal yerleri bu tarz örgütlenmeler için, sadece birer araç olmaya devam edecektir. Asıl önemli olansa artık Yunanistan'da yeni bir örgütlenme tarzının yeşermeye devam ediyor olması: Otonomlar, halk meclisleri, öz-yönetimci, hiyerarşi karşıtı gruplar, dayanışma ve yatay yapılanmaları kullanarak, özgür alanlar yaratmaya devam ediyorlar ve ekonomik krize karşı dayanışmayı, alternatif yaşam biçimlerini hayata geçiriyorlar. (DÖ/ÇT)