* Fotoğraf: Yüksekova Haber
Kürtlerin kültürel ve tarihi mirasını barındıran şehirlerin üzerinde gri bulutlar gibi çöreklenmiş duran dumanlar eksilmiyor. Dumanların yükseldiği yerler çoğunlukla bir top veya havan mermisiyle vurulan yerler. Bu görüntülere 90’lı yıllar boyunca köylerde rastlanıyordu. Ama artık yoğun yaşam alanlarından tank, top ve silah sesleri geliyor. Teknik imkanlar sayesinde bu sesleri her an duyabiliyor ve görüntüleri görebiliyoruz. Tabii bunları sürekli duyan kulaklarda, gören gözlerde bir kanıksama hali oluşurken her gün biraz daha bu olanlara alışıyoruz.
Yüksekova’da da sokağa çıkma yasağının ilan edildiği 14 Mart’tan bu yana her gün objektiflere yeni görüntüler takılıyor. Aslında operasyonlar başlamadan önce farklı çevrelerden oluşan bir inisiyatif bir çözüm aradı. Ama bu uğraş da “acelesi olanların” eliyle “havuz medyası”nda çarptırılarak boşa çıkarıldı.
Bunun sonucunda on binlerce insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. AKP’liler Suriyeli mülteciler için neler yaptıklarından bahsediyorlar ama bu politika ile kendi yurttaşlarını kendi topraklarında nasıl parya haline getirdiklerini de sorgulasalar daha iyi olacaktır.
“10 binin üzerinde sivil var”
Burada çok net ifade etmek gerekir ki bu uygulamaların kabul edilebilir bir tarafı yok. Valinin yetkisinin askere devredilmesi, şehirlerde aylarca süren sokağa çıkma yasakları, evlerin tank ve top atışlarıyla yerle bir edilmesi, sivil ölümler ve cenazelere yapılanlar, duvarlarda kin ve nefret yazılamaları, halkın rızasına başvurma gereği duyulmadan kamulaştırma gayretleri…
Nerden tutarsak tutalım, bunların hiçbir hukukta ve demokratik sistemde yeri yoktur. Bu görüntüler gün geçtikçe Yüksekova’dan geliyor. Görüntülerde evlerini veya mahallesini gören Yüksekovalıların “Bu bizim evimiz. Bakın yıkılmış. Artık yok. Eskiden yürüdüğüm bu yolları tanıyamaz oldum” şeklinde yorumları yürek burkuyor.
Yüksekova Haber gazetesinin genel yayın yönetmeni Erkan Çapraz operasyonların Dize, Eski Kışla ve Orman mahallelerine top ve tank atışlarıyla başladığını belirttikten sonra son durumu “Her iki taraftan kayıplar yaşanıyor. Yüksekova Devlet Hastanesi'nde polislerin tüm hastane yönetimini kendi denetimleri altına alması nedeniyle bu kayıplarla ilgili net bilgi alınamıyor. Hastanede yatan hastaların tümü çevre il ve ilçelerdeki hastanelere gönderildi. Çok acil vakalar dışında hasta kabul edilmiyor. Şuanda top ve tank atışları Cumhuriyet ve Güngör mahallelerine yapılıyor. Zaman zaman karşılıklı yoğun silah sesleri duyulsa da bu sıcak temaslar az yaşanıyor. İlçedeki Dize, Orman, Eski Kışla, Cumhuriyet ve Orman mahallerinde onlarca ev yerle bir edilirken yüzlerce ev de hasar gördü veya ateşe verildi. Şu anda ilçede halen 10 binin üzerinde sivil var” sözleriyle açıklıyor.
“Gazeteciler gözaltı tehdidi altında”
Gazeteci Çapraz, Yüksekova’da bulunan gazeteciler ve çalışma koşulları hakkında da bilgi vererek şunları söylüyor:
“İlçedeki sokağa çıkma yasağı gazetecileri de kapsıyor. Hiçbir gazetecinin bulunduğu evden dışarı çıkmasına izin verilmiyor. İlçede şuanda yerel gazeteci olarak sadece Yüksekova Haber, İHA, DİHA ve JİNHA muhabirleri var. Bunun yanında ilk günden beri emniyet güçleri ile hareket eden Ankara'dan görevlendirme ile dışarıdan gelmiş iki Anadolu Ajansı muhabiri var. Bunlar polisin kendileri için çektiği görüntüleri geçebiliyor.
Yerel gazeteciler ise bulundukları binalardan çekim yapabiliyor, görüş mesafelerindeki hareketliliği çekebiliyorlar. Telefonla da ulaşabildikleri haber kaynaklarından bilgi almaya çalışıyorlar.”
Gazeteci Çapraz’a “Yüksekova’da gazetecilere yönelik bir tehdit var mı?” dediğimde “İlçedeki tüm gazeteciler gözaltı ve şiddet tehdidi ile karşı karşıya. Bunun örnekleri diğer ilçelerde yaşandı. Genellikle bulundukları yerleri belli etmeden görev yapmaya çalışıyorlar. Çünkü kendilerine servis edilen bilgileri değil, olması gerekeni yani kendi edindikleri bilgileri aktarmaya çalışıyorlar. Bu da ildeki idare amirleri ve özel harekat amirlerinin hoşuna gitmeyen bir durum. En büyük tehdit DİHA muhabirlerine karşı. Çünkü daha önce birçok kez ölüm veya tutuklanma tehdidi aldıklarını biliyoruz” cevabını veriyor. Çapraz, sözlerine Haber Nöbeti Dayanışmasının Hakkari’ye gelmediğini ama kendilerine yönelik desteklerini her platformda sunduklarını da ekliyor.
“Bizden çok korkuyorlar”
Bu dönemde Türkiye’de basın üzerinde inanılmaz bir baskının olduğunu uluslararası kuruluşlar ve Batılı devletler dahil herkes zaten dile getiriyor. Çünkü birçok ilde küçük ölçekli internet haber siteleri bile kapatıldı. Hem de bir defa değil, küçük gazetelerin farklı isimlerle açtıkları siteler de erişime kapatıldı hemen.
Tabii bundan geniş bir etki alanına sahip Yüksekova Haber gibi gazeteler de nasiplendi. En son birkaç gün önce 15 yıldan bu yana zor şartlar altında faaliyet yürüten Yüksekova Haber’e dördüncü kez erişim engeli getirildi.
Yüksekova Haber İmtiyaz sahibi gazeteci Necip Çapraz buna tepkisini “Ey yetkililer, basın ve ifade özgürlüğü konusunda Türkiye'ye tarihi bir utanç yaşatıyorsunuz” sözleriyle gösteriyor.
Gazeteci Necip Çapraz’a Yüksekova Haber’in geçmişten bu yana daima hedefte olduğunu belirttiğimde şunları söylüyor:
“Satılık çukur medyaları her gün gerçekleri ters yüz ederek veriyor. Siyasetçileri ise savaş çığırtkanlığı yapıp evleri yakıp yıkmaktan bahsediyor. Tabii bunları yaparken bizden çok korkuyorlar. Çünkü bu savaşta inadına gerçeklerin ve doğruların ölmemesi için çalışıyoruz. Gelecekte bizim ortaya çıkardığımız bu hakikatlerden dolayı hesap verememekten korkuyorlar. Eğer iyi şeyler yaptıklarına inanıyorlarsa rahat olsunlar. Biz bire bin katan havuz medyası değiliz. Olduğu gibi hakikati vermek istiyoruz sadece. Bu engellemelerle bir yere varamazlar. Yüksekova Haber, okuruna ulaşmasını bilir.”
Sonuç olarak iç dinamiklerinin harekete geçmesiyle büyük sarsıntıları beraberinde getiren Ortadoğu sorun alanında başta AKP olmak üzere tüm siyasi çevre ve aktörler barıştan yana bir dil geliştirmek zorundalar.
Yani ilerlemeci tarihin kaçınılmaz sonucudur ki bu tür sorunların çözümünde “baş eğdirme, omuz üstünde baş bırakmama” siyasetinin geleceği olmamıştır. Bu açıdan bakıldığında her iki tarafın da tekrar Kürt sorunu üzerinde bir muhasebe yapıp çözüm yolları geliştirmeleri gerekir. (İG/EKN)