Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün 9 Eylül'de düzenlediği 91. kuruluş yıldönümü etkinliğinde konuşan Başbakan yardımcısı Bülent Arınç; bir kez daha "Nerede bu gazeteciler" sorusunu tekrar etmiş.
Ve tutuklu gazeteciler sorununun Terörle Mücadele Kanunu (TMK) olduğunu, ancak gazeteci örgütlerinin yüksek sesle "TMK" da değişiklik istiyoruz" talebini dile getirmediklerini ileri sürmüş...
2006 yılında yürürlüğe konulan TMK nedeniyle, hem tutuklu gazeteci sayısının, hem de hakkında dava açılan, yargılanan gazeteci ve yazar sayısının hızla arttığı biliniyor.
Dolayısıyla, Bülent Arınç'ın tutuklu gazeteciler sorununun TMK olduğunu ifade etmek zorunda kalmasını bir itiraf sayabiliriz.
Ancak, Arınç'ın gazeteci örgütlerinin yüksek sesle "TMK'da değişiklik istemedikleri" açıklamasına bir mim koymak gerekiyor.
Tabi Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) içerisinde yer alan bazı meslek örgütleri ve meslektaşlarımızın çok değerli çaba ve katkılarını unutmamaksızın...
Tarihinde ilk defa 94 gazetecilik meslek örgütü bir araya gelerek Gazetecilere Özgürlük Platformu - GÖP'ü kurdu.
Tutuklu Gazete GÖP'ün amaçlarını:
"...cezaevlerindeki gazetecilerin serbest bırakılmasını, başta Türk Ceza Kanunu (TCK) ve TMK olmak üzere basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan tüm kanun hükümlerinin değiştirilmesini, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını talep ediyor..." diye sıralıyor.
Ayrıca, GÖP temsilcileri TMK'nın toptan kaldırılması talebini bizzat Bülent Arınç'la görüşmelerinde dile getirmişler.
Yani, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, gazetecilik meslek örgütlerinin TMK'da değişiklik istediklerini biliyor.
Ve buna rağmen ısrarla gazeteci örgütlerinin "TMK'da değişiklik istiyoruz" talebini yüksek sesle dile getirmediklerini ileri sürüyorsa; bununla ilgili her kurum ve bireyin kendisine bir pay çıkarması gerekir.
Çünkü bütün bu kurumlar çok iyi bilirler ki, anti- demokratik faşizan tüm yasa değişiklikleri önce sokakta gerçekleşir...
Sokağın/mücadelenin kazandığını hükümetler mecburen yasal hale getirirler... Getirmek zorunda kalırlar...
Arınç'ın bu konudaki ısrarlı açıklamalarının bir kısmını demagoji yaptığına saysak bile; hükümeti TMK'da bir değişiklik yapmaya zorlayacak bir baskının, basıncın olmadığı biçimde anlaşılmalıdır.
Bu nedenle GÖP'ün Gazetecilere Özgürlük Kampanyası, bazı önemli girişim ve çabalarını yadsımaksızın TCK ve TMK'da gerekli değişikliklerin yapılması talebinin gerçekleşmesi için kendi pratiğini sorgulaması gerekmez mi?
Aynı şekilde birçok çalışanı tutsak olan... Tepesinde Demokles'in kılıcı gibi TMK'nin sallandığı, en çok baskıya maruz kalan ilerici, yurtsever devrimci-sosyalist basın, bu konuda sokağın diline ne kadar başvurup vurmadığı, tutuklu gazeteciler sorununu hangi düzeyde sahiplendiğini değerlendirmek zorundadır...
GÖP ve içerisinde yer alan 94 kurumun her biri ile yurtsever, devrimci-sosyalist basının; Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK), DGM artığı özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması, TCK'da gerekli değişikliklerin yapılması, tutsak gazetecilerin özgürlüğüne kavuşabilmesi için var olan pratiklerini sorguladıklarında, eminim Arınç'ın iddiasındaki paylarını göreceklerdir.
Ancak içerideki sayımızın artması, basın özgürlüğü ve biz tutsak gazetecilerin özgürlüğümüze kavuşabilmemiz ve Bülent Arınç'a /AKP hükümetine yüksek sesle "Buradayız" diyebilmek için sokağın gücünü kullanmamız şart...
Ve bu da dışarıdaki kurum ve bireylere düşüyor...
13 Ekim 2011 Perşembe bir kez daha Beşiktaş 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde olacağız...
Bir kez daha "TMK Çöpe! Adalet, Özgürlük istiyoruz" talebimizi yüksek sesle dile getireceğiz...
Belki sesini sesimize katmak, dayanışmak isteyenleriniz olur...
Peşinen teşekkürler! ...
* Kandıra 2 Nolu T Tipi Hapishanesi, 24 Eylül 2011