Muhteşem Güzellik filmi ile 2013'te Oscar’ı kucaklayan yönetmen Paolo Sorrentino’nun son filmi Youth (Gençlik), yakın arkadaş olan Fred ve Mick’in İsviçre Alplerinde konforlu bir otelde yaptıkları tatili ve burada geçen zaman boyunca tanıştıkları kişilerle ilgili gözlemlerini, geçmişlerini ve duygularını konu alır. Fred, dünyaca ünlü bir besteci ve orkestra şefidir. Fakat yaşının ilerlemesiyle birlikte çok sevdiği müziği bırakmıştır ve gelen hiçbir teklifle ilgilenmemektedir. Mick ise dünyaca ünlü bir yönetmendir ve genç ekibi ile vasiyeti olarak adlandırdığı son filmi üzerine çalışmaktadır.
Youth, belirli bir hikayesi olmamasına rağmen seyirciyi içine alıyor ve tüm duyguları bir solukta yaşatıyor. Sorrentino her an, zamanın önemini tekrar tekrar hatırlatıyor. Her bir duyguyu, muhteşem bir görsel zenginliğe sahip olan Alplerin eteğinde, doğanın tam orta yerinde farklı farklı karelerle seyirciye aktarıyor.
Filmde doğanın muhteşem gücünü bir kez daha görüyoruz. Kuşların ötüşü, derelerin çağlayan suları, ineklerin çan sesleri, yüksek karlı dağların görkemi, yeşillerin arasında bizi selamlayan ahşap minik evleri ile muazzam görselin içinde kayboluyoruz. Filmin sonunda herkesin zihninde diyaloglar ve bunun üzerinden yola çıkılan duygular birikiyor.
Bir karede, Mick öğrencileri ile vedalaşırken,
M: Çoğu insan, sırf vasiyeti olmadan değil, kimsenin haberi olmadan ölmüştür.
Ö: Çoğu insan senin gibi usta değil ama.
M: Bir şey fark etmez! İnsanlar, ustalar, hayvanlar, bitkiler hepimiz fazlalığız.
İnsanların doğada kendini her şeyden üstün görmesi egosantrik düşüncenin bir uzantısıdır. En temelinde kültür doğayı yok ederken, kendi yenilgisini görmeyecek kadar yalnızdır.
Permakültürün kurucularından Bill Mollison, permakültüre giriş kitabında “bence doğayla uyum içinde yaşamak sadece ve sadece doğal dünya üzerindeki egemenlik fikrinden vazgeçersek mümkündür. Levi Stratuss’a göre temel yanlışımız kendimizi her şeyin üzerinde zannederek daima evrenin sahibi olduğumuzu düşünmemizdir. Biz diğer canlılardan üstün değiliz; tüm canlılar hayatın ifadesidir. Bu gerçeği görebilirsek, diğer canlılara yaptığımız her şeyi aynı zamanda kendimize de yaptığımız fark edebiliriz.” diyor.
Hayatı doğayla uyumlu bir şeklide yaşadığımızda tüm gereksiz eşitsizlikler yok olacaktır belki de… Fred‘in kızı ile geçen konuşmasında müziği neden sevdiğini tanımlarken “Çünkü o olduğu gibi” demesi birçok cevabı beraberinde getiriyor aslında. Bireyselliğin acıtan zırhlarını ve egosantrik düşünce yapısını bir tarafa bırakıp, özlediğimiz sıcaklığa ve ilişkilere soyunduğumuzda ne istediğimizi daha kolay bulacağız belki de…
Bir başka karede,
Filmde Mick, öğrencisine teleskopla karşıdaki dağa bakmasını ister ve ne gördüğünü sorar. İlerleyen sohbetin sonunda Mick “Gençken gördüğün şey odur, her şey çok yakın görünür, bu gelecektir” der ve sonra teleskobu ters çevirerek devam eder; “Yaşlanınca gördüğün şey de odur, her şey çok uzak görünür, bu da geçmiştir.”
Yaşlanırken uzak olarak gördüğümüz şeyler, imkansız değildir. Fred her şeyden vazgeçmiştir. Yaşlandığı için müziği bırakmıştır, Prostat olmadığı halde prostat olduğunu düşünmektedir. Oysa filmin birçok karesinde, uzak ama gençlerin yaşayacağı duyguları yaşayabilen yaşlı karakterlerinde varlığını görebiliyoruz. Duyguyu yitirmedikten sonra zamanın bir önem kalmıyor aslında. Önemli olan ne yaşamak istediğini bilmek, cesur olmak ve zamanı dolu dolu yaşamak belkide. Yaşlanırken hafızalarından silinen anıların yok olmasına izin vermemek için anıları zenginleştirip, duyguları yoğunlaştırmak gerek; bireyselliğin yalnızlığına gömülmeden duygulara yer açmak gerekli belki de…
Mick kendini boşluğa bırakmadan önce Fred’le son konuşmasını yaparken de tam olarak bunu söylemek istiyor aslında. “Elimizde kalan sadece duygularımız.”
Mick’in ölümünden sonra Fred yıllar sonra karısı Melani’yi görmeye gidiyor. Melanie pencereden dışarıyı izliyor ve Fred’e hiç bakmıyor. Fred konuşmasını bitirdikten sonra dışarı çıkıyor ve köprünün karşı tarafından pencerenin diğer tarafında kalan Melani’yi izliyor. Burada pencere romantizmin motifidir. Apolloniak dünyadan diyonizyak dünyaya geçiş bir anlamda. Fred bu geçişle birlikte müziğe kaldığı yerden devam ediyor.
Birçok kare, birçok duygu ve görsel anlatımıyla Sorrentino en derinlere büyük bir duygu bırakıyor filmin son deminde bir de gözü yaşlı bir Fred… (ÖH/AS)
Dip Not: Filmin her karesinde bizimde sahip olduğumuz fakat koruyamadığımız güzellikleri düşündüm ve kahroldum. Alp ve Himalaya dağ sırasının Anadolu’daki uzantısı olan Kaçkar dağlarının eteklerinde yer alan Fırına Vadisinin Yeşil yol projesi adı altında tahrip edilmesi ve son olarak Artvin’de yaşanan kıyıma bir anlam veremiyorum. Yakında biz bu kareleri sadece film sahnelerinde izleyebileceğiz ve bu gerçekten çok üzücü bir durum.