Ama bizim, yani Avustralya, Yeni Zelanda, Hindistan, Kamerun, Hong Kong, Mısır ve Türkiye'den bir grup gazetecinin asıl merak ettiğimiz, 11 Eylül'ün El Cezire için, El Cazire'nin de 11 Eylül için ne ifade ettiği; El Cezire'nin iddia edildiği gibi bir propaganda kanalı olup olmadığı; Arap liginden uluslararası lige sıçramanın, kanalın habercilik pratiğini ne yönde etkilediği...ve benzeri şeyler.
Usame bin Ladin'in kaseti
Öncelikle11 Eylül ...Şöyle diyor Yosri Fouda: "11 Eylül ile birlikte bir propaganda savaşı başladı. 11 Eylül ile 7 Ekim tarihleri arası, ABD'nin propaganda savaşının etkili olduğu tarihlerdir. Bu tarihler arasında Bush konuştu, 'Ladin baş şüphelidir' dedi, Blair konuştu, 'Suçlu belli, şüphe yok' dedi. 7 Ekim'de ise, Bin Ladin kaseti yolladı bize. Na yaparsınız bu durumda? Bir tarafta Başkanlar, Başbakanlar arayıp kasetin yayınlanmamasını istiyor; öte yandan da, 'Bizimle misiniz, yoksa değil misiniz?' diye dünyayı taraflılığa çağırıyorlar. Bu gazeteciliğin doğasına aykırı. Bizim için 'Düşmanın propagandacısı' deseler de yayınladık kaseti. Beklediğimizin çok üzerinde bir başarı oldu. Birden bire spot ışıklarının altında kaldık. Batı'da insanlar aniden Müslüman bir Arap kanalı olduğunu öğrenerek korktular. 'Araplar kanal yönetebilir mi?' 'Kamera kullanabilir mi?'soruları soruldu...Çok ilginç bir dönemdi "
Kasetin haber değeri
Usame Bin Ladin kasetleri nasıl ulaştırdı kanala? Kasetleri yayınlama kararı nasıl alındı?.. Usame Bin Ladin'in geniş bir halkla ilişkiler ekibi olduğunu ve kasetlerin bu kişiler tarafından kanala ulaştırıldığını anlatıyor Fouda. Gazeteciyi en çok şaşırtan şey, yayınladıkları ilk Bin Ladin kasetinin ellerine geldiğinde tüm haber değerlerini taşıyor olmasıymış. "Bu kaset sadece bizim değil, o gün dünyadaki hangi kanalın eline geçse yayınlaması gerekirdi. Oysa biz yayınladık diye teröristlerin propaganda aleti dediler bize. Aynı dönemde CNN'in ekranında ABD bayrağı dalgalanırken, biz sadece habercilik yapmaya çalışıyorduk. İşin daha komik yanı, daha sonra biliyorsunuz bir başka Bin Ladin kasetini 'haber değeri taşımıyor' gerekçesiyle yayınlamadığımızda, bu sefer de 'vay neden yayınlamıyorsunuz?' diye suçlandık."
Batılı kanallar El Cezire'nin görüntüleri peşinde
El Cezire kuşkusuz Batı'nın Ortadoğu'da olan biteni farklı bir gözle görebilmesi için büyük bir fırsat oldu. O güne kadar global haber pazarında var olan ABD hâkimiyetine de bir anda son verdi. Ama bu durum kimilerinin hiç hoşuna gitmedi. Yosri Fouda da, Batı'nın kendisinden farklı olanı yok etmek için her türlü yolu denediğini, ama bunu yaparken, farklı olanın elindekine de nasıl şımarık bir çocuk gibi kıskançlıkla baktığını görerek şaşırmış: "Şu kodlu mesajlar meselesi çıktığında kendimi gülmekten alamadım. Korkutmak, sindirmek için her yolu deniyorlar önce. Ama sonra bir bakıyorsunuz, Batılı TV kanalları bizim elimizdeki görüntüleri alabilmek için neler yapıyorlar. Eğer bu kadar kötüyse, neden bütün haber kanalları dört dönüyor bizdeki görüntüleri alabilmek için?"
Afganistan'da bombalanan El-Cezire binası
Sözle, tehditle susuturamayınca başka yöntemler de kullanılamaz mı? Hele hele savaş sırasında? Nitekim, Kuzey İttifakı askerlerinin Afganistan'a girmesinden sonra bombalanan El Cezire binası... "Önce çok inanmadık bunun bilinçli yapıldığına. Ancak, sonra öğrendik ki, bize çok uzak olmayan BBC ofisinde çalışanlardan o saatlerde iş yerini terk etmeleri istenmiş."
"Şaron'u bile ekrana çıkartmaktan yüksünmüyoruz"
El Cezire söylendiği gibi "Müslüman kardeşlik" üzerine kurulu bir habercilik mi yapıyor?... "Bence gazetecilik geçmişle, düşünceler ve inançlarla sınırlandırılmamalı " diyor Fouda... "Kimi meslektaşlarımız şöyle düşünüyor : 'Ortada İsrail-Filistin meselesi var. Bütün Batılı kanallar İsrailli yetkililerle konuşuyor zaten, biz de konuşmayıverelim.'Bence bu hatalı. Adil ve dengeli olmaya çalışıyoruz biz. İkinci intifada başladığından beri sabah saat 09.00'dan akşam 10.00'a kadar haber veriyoruz. Barak iki kez, Perez bir çok kez çıktı haberlerimize. Şaron için de kaç defa 'ister misiniz?' diye sordular. Hatta geçenlerde canlı yayına çıkarıyorduk, mikrofon ve kulaklık kullanmak istemediği için yapamadık çekimi. O şekilde stüdyo ile bağlantı kurması mümkün değildi çünkü. Ama bunu bile, 'El Cezire Şaron söyleşisini iptal etti', gibi başlıklarla sunuyorlar; çok şaşırıyorum. Ama bir Arap perspektifimiz var tabii. Ben bunu Bosna'da gazetecilik yaparken de hissetmiştim. 60 bin Müslüman kadın tecavüze uğradı orada biliyorsunuz. AP için çalışıyorum o sıralar, hiç unutmam, geçtiğim her haberde 'çok duygusal' olduğumu söylerdi editörüm."
"BBC'dekinden daha özgürüm.."
Arap dünyasının kalbinde, Arap perspektifiyle yayıncılık yapan bir kanalın yöneticisi olarak, basın özgürlüğü için ne düşünüyor Yosri Fouda; ve bugün bulunduğu noktada kendisini ne kadar özgür hissediyor? "Doğrusunu söylemek gerekirse, BBC'de olduğundan daha özgür hissediyorum kendimi. Bence özgürlüğü ölümle bir tutmak gerek. Nasıl insan ölümü bir kez ziyaret edip dönemiyorsa, özgürlük de öyle işte. Katar'da gerçekten özgür yayıncılık yapabiliyoruz. Ama şunu da unutmamak gerek, biz bir televizyon kanalıyız, peygamber değil. Elimizden geldiğince en iyi haberciliği ve programları yapmaya çalışıyoruz. Ticarî bir kanal değiliz belki ama, yine de reklam gelirimiz var ve çoğu da Suudi Arabistan merkezli şirketlerden geliyor. Aslında Filistin meselesiyle ilgili yayınlarımızdan Suudiler de memnun değil son zamanlarda ve baskı kurmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Ama Katar Emirliği bu konuda bize sonsuz güvence vermiş durumda."
"Çoluk çocuk Araplar El-Cezire izler
Nedir Katar Emirliğini El Cezire'yi yaşatmak için bu kadar fedakârlık yapmaya iten?.. "El Cezire, 11 Eylül'ü saymazsanız, Arapça konuşulan coğrafyada bir kültürel ve politik fenomen olarak doğdu 1997'de. İlk kez sansürsüz haberler, talk şovlar yayınlandı Arap âleminde; o güne kadar tabu sayılan din, seks ve politika konuları medyanın rutin olarak kontrol edildiği bu bölgede insanların evine ulaştı. Bugün uydu anteni olan herhangi bir Arap ailesi, çoluklu çocuklu mutlaka El Cezire izler. Şimdi böyle bakarsanız, benim El Cezire'yi görmek istediğim lig de burasıdır. Bu kanal, insanların oy verme hakları olduğunu bilmedikleri bir coğrafyada demokrasiyi anlatmak, tanıtmak, halkı eğitmek durumundadır. Dolayısıyla, aynı Nobel ödülü alan Mısırlı yazar Necib Mahfuz gibi, dünyaya değil, kendi insanına yaptığı katkılarla değerlendirilmeli El Cezire de. Veya İngiltere için Charles Dickens neyse, Arap dünyası için de El Cezire o işte. Lokal, ama profesyonel bir televizyonculuk bize yeter."
CNN...El-Cezire
El Cezire gerçekten de Arap dünyasında kültürel bir devrim yaratmış geçtiğimiz 5 yıl içinde. Bir çok Arap ülkesindeki TV kanalları El Cezire'yi taklit etmeye, bu kanaldaki yayınlara benzer programlar üretmeye başlamışlar. Bu nedenle, Yosri Fouda'ya göre 35 milyonluk Arap izleyici kitlesi üzerindeki sorumluluk onlara yetiyor ve CNN gibi tüm dünyaya seslenen bir kanal olmak gibi bir iddiaları, istekleri yok. Ama, Ortadoğu ile ilgili bir durum söz konusu olduğunda, her zaman CNN'in karşısında bir El Cezire olduğunu da hesaba katması gerekiyor.
Peki ama, gelecekte bu durum değişemez mi? Şimdilik Küçücük Katar Emirliği El Cezire'ye kol kanat germiş durumda. Ama gün olur, ABD Irak'a savaş açar ve Katar'daki üslerini de kullanmak ister. O zaman ne olacak El Cezire'nin durumu?.. "Evet Katar'da ABD üsleri var, ama Irak hedef olduğunda kullandırmayacağız diyor Katar Emirliği. Bu tür olasılıklar, problemli durumlar var evet... Katar'dan kovulsa bile, bir gün başka bir yerde mutlaka var olmaya devam edecektir El Cezire. El Cezire kapansa, onun değerlerini yaşatacak bir başka kanal mutlaka çıkar diye düşünüyorum. Aslında şu anda tek eksiğimiz Arap medya liginde bizimle rekâbet edecek bir başka kanalın bulunmaması zaten."