Sunuş Notu: Bu yazı, ölen kurbağa metaforunu da anımsayarak 5 günlük yazı dizisi olarak tasarlanıp, altında ateş yanan kazanda kurbağanın giderek suyun sıcaklığına alışıp haşlanması sürecinde, yaşadıklarımızı tekrar hatırlamaya yardımcı olmak için yazıldı. Elbette sıcak sudaki kurbağa, her an, haşlanmakta olduğunun farkına varıp bir sıçrayışla o kazandan çıkarak kazanın altındaki ateşi işlevsiz de kılabilir. Bunun mümkün olduğu da hiç unutulmaması gereken bir olgu olarak, kazanın altındaki ateşe odun atanlar ya da kazanın altındaki ateşi söndürmeye çalışanlar için bir vakıadır.
3 Kasım 2002’de, Bülent Ecevit Başbakanlığı’ndaki DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti ortaklarından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin istek ve dayatmasıyla erken genel milletvekili seçimi yapıldı. Bu seçimde, 14 Ağustos 2001’de kurulan ve kurucularından Recep Tayyip Erdoğan’ın parti genel başkan olduğu (AKP) Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) toplam kayıtlı seçmenlerin yüzde 26,08’inin oyunu, milletvekilliklerinin ise 550’sinden 363’ünü kazanarak tek başına iktidar oldu.
Erken seçime giden yol
1999 Mayıs’ında kurulan (57’inci) Ecevit koalisyon hükümeti, önce 1999 Ağustos ve Kasım aylarında Marmara, ardından da Bolu depremiyle sarsıldı, 20 binin üzerinde can kaybı, çatlayan-yıkılan evler, fabrikalar, işyerleri, kentlerle ülkenin sanayi ve finans merkezinde büyük, çok büyük bir çöküntü yaşandı. Ardından da 2001 Şubat’ında ülke küçümsenemeyecek büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya kaldı.
Ekonomik krizi Ecevit, Dünya Bankası’ndan (eski CHP’li, akademisyen ve teknokrat) Kemal Derviş’i Türkiye’ye getirip ekonomiden sorumlu bakan yaparak, IMF anlaşma ve politikaları çerçevesinde alınan önlemlerle çözerek toplumu yeni dengelerine ulaştırma adımları atarak çözmeye yöneldi. Kararlar işlevsel olup sistem içerisinde ekonomik kriz etkisini azaltmaya başlayınca da bu kez koalisyon hükümetinin iç dengeleri bozuldu ve MHP dayatmasıyla da 3 Kasım 2002 tarihinde yapılmak üzere erken genel milletvekili seçimi kararı alındı.
Seçimle iktidar olmak
1998’de Anayasa Mahkemesi kararıyla Necmettin Erbakan’ın genel başkanlığını yaptığı Refah Partisi "laiklik karşıtı eylemlerin odağı olma" gerekçesiyle kapatılmış ve kapatılan partinin milletvekilleriyle tabanı, kapatma kararından önce kurulmuş olan ve Recai Kutan başkanlığında faaliyetlerini sürdüren Fazilet Partisi’ne geçmişlerdi. Ancak Fazilet Partisi de Refah Partisi’nin devamı oluşu nedeniyle Haziran 2001’de kapatıldı.
Bu süreç iki ayrı partinin oluşumuna kaynaklık etti ve kadrolarının geleneksel kanadı (SP) Saadet Partisi, "yenilikçi kanadı" ise Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) adıyla yeniden siyasi parti olarak örgütlendiler. Bu iki yeni partiden SP, Necmettin Erbakan başkanlığında 20 Temmuz 2001’de, AKP 14 Ağustos 2001’de Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında kuruldu.
2002 yazında Ecevit koalisyon hükümetince alınan erken seçim kararı yasalaştırılınca 3 Kasım 2002’de yapılacak seçimin süreci de başlamış oldu. Gerçekte ise bu süreç 24 Ocak 1980 kararları ve 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle uygulamaya konan Türkiye’yi neo-liberalleştirme planlarından bağımsız bir olgu değildi. Ve Türkiye’de 12 Eylül’ün meyveleri daha yeni yeni toplanmaya başlanıyordu.
80'ler ve Özal
12 Eylül, anti-demokratik ögelerle örülmüş bir siyasi partiler yasası ve seçim sistemiyle ülkenin geleceğini tanımlamaya yöneldi. Bu yaklaşım 24 Ocak kararları mimarlarından Turgut Özal’ın partisini iktidara taşıdı. 1983 seçimlerinden sonra 1987 seçimlerinde de tek başına iktidar olan (ANAP) Anavatan Partisi ve onun genel başkanı Turgut Özal, 1990’lara yeni plan ve umutlarla, tek adamlığa ulaşabilmek için koşuyordu. 1982 Anayasası ile devlet başkanlığı Cumhurbaşkanı tanımıyla örtüştürülen Kenan Evren, 1989’da görev süresini tamamlayacaktı. Özal cumhurbaşkanı olabilirdi.
Yeter ki ‘parti başkanlığı ile başbakanlığı’ onun adına ve de onun yönlendirmeleri doğrultusunda yürütecek mutemet bir kişi bulunabilsin. Özal bu görev için Yıldırım Akbulut’u seçti. ANAP’ın genel başkanlığı ve başbakanlık görevlerini iki yıl süreyle yürüten Akbulut, Haziran 1991’de yapılan ANAP genel kurulunda seçim yarışını kaybederek parti genel başkanlığı ve başbakanlık görevlerini, kendisine karşı seçimi kaybettiği Mesut Yılmaz’a devretti. Böylece Özal’ın; hem özel seçim sistemi ve seçim çevresi düzenlemeleri, hem de iktidarda kalmaya devam planları çökmüş oldu.
Seçim barajı
1991 seçimleri 12 Eylül yönetimince uygulamaya konan yüzde 10’luk seçim ve seçim çevresi barajlarına ek olarak Özal tarafından getirilen bir seçim çevresinden en fazla 5 milletvekili seçilmesine, 6’ıncı milletvekilliğinin kontenjandan seçim çevresinde en çok oyu alan partiye verilmesi yönündeki kurallara göre yapıldı. Ayrıca seçim çevrelerinin ANAP’ın oy dağılım avantajlarına göre planlanması da iktidara sunulan bir başka çıkar hesabı içeriyordu. Ama tüm bu çıkar hesapları, düzenlemeler Özal’ın ANAP’ının tek başına iktidar olmasına ve hatta iktidarda kalmaya devamını sağlamaya yetmedi.
2002 seçimleri, 1991 seçimleri kadar çarpık ve eşitsiz, çoğunluktan yana düzenlemeleri içeren bir seçim sistemiyle yapılmamış bile olsa, ortaya çıkan seçim sonucu, belki de 1983 ve sonrasındaki tüm seçimler içerisinde en eşitsiz, en çarpık milletvekilliğinin partilere dağılımı ile sonlandı.
Erdoğan vekil olamadı
2002 seçimleriyle AKP tek başına iktidar olduğunda partinin genel başkanı Erdoğan, okuduğu bir şiir nedeniyle mahkeme kararıyla siyasi yasaklı konuma düşmüş olduğu için milletvekili seçilemedi. Çünkü Yüksek Seçim Kurulu, Erdoğan’ın 2002 seçiminde milletvekili adayı olmasını Anayasa’nın 76, TCK’nın 312’inci maddeleri gereğince ret etmişti.
Vazo mutabakatı
AKP’nin birinci parti olduğu seçimden hemen iki gün sonra Erdoğan ile kendisini ziyaret eden dönemin CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) Genel Başkanı Deniz Baykal arasında “Vazo mutabakatı” doğdu. AKP, “affa uğramış olsa bile” ifadesini çıkararak Erdoğan’ın yasağını kaldıran bir anayasa değişikliği paketi hazırladı.
Değişiklik AKP ve CHP’nin oylarıyla 13 Aralık 2002’de Meclis’ten geçti, ancak dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer (kişiye özel yasa çıkarılıyor olması nedeniyle) yasayı veto etti. CHP, anayasa değişikliği desteğinde kişiye özel yasa çıkarmanın sakıncalarına karşın ısrar edince, Cumhurbaşkanı A. N. Sezer ikinci kez kabul edilen değişikliği onaylamak zorunluluğuyla karşı karşıya kaldı.
Böylece Anayasa’nın 76, Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 11. maddesi değiştirilerek, Erdoğan’ın milletvekili adayı olabilmesinin önündeki hukuki engel kaldırılmış oldu. Seçim sonrası yapılan yasal düzenlemeyle Erdoğan’ın milletvekili adaylığı önündeki siyasi engel kaldırıldığı gibi YSK (Yüksek Seçim Kurulu), Siirt’te üç sandığın kurulmamış, bir sandığın da kırılmış olması nedeniyle seçim yenileme kararı aldı. Bunun üzerine AKP Siirt il milletvekili aday listesi başına Erdoğan’ı koyarak 9 Mart 2003 il milletvekili yenileme seçimlerine katılıp, partilerinin genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın milletvekili ve de Başbakan olması sağlanmış oldu. .
AKP kuruluşundan 14,5 ay sonra yapılan ilk genel milletvekili seçimlerinde yurtiçi kayıtlı seçmenlerin dörtte birinin (yüzde 26,08’inin) oyunu, meclisteki toplam 550 milletvekilinin ise (363’ünü) üçte ikisini kazanarak tek başına iktidar oldu.
Bu sonuç, yeni kurulan partinin yönetici kadrolarının umduğu, beklediği sonucun çok, ama çok ötesindeydi. Ortaya böylesine bir milletvekili dağılımının çıkmasında erken seçim kararı alan koalisyon ortaklarının hep birlikte (DSP-MHP-ANAP) seçim barajı altında kalması ve AKP dışında sadece CHP’nin yüzde 10'luk seçim barajını aşabilmesi etkili oldu.
3 Kasım 2002 seçimleriyle Meclise iki partinin (AKP ve CHP) 541 milletvekili dışında 9 aday daha milletvekili seçilmeyi başarabildi. Bu adayların tümü de seçim çevrelerinin bağımsız milletvekili adaylarıydı ve bağımsız milletvekili olarak seçildiler.
(ST/NÖ)
YARIN: 2002’den 2018’e genel milletvekili seçimlerinde AKP’nin seçim kazanımlarını sergileyerek anlatan "Tramvaydan Bir An Önce İnme İhtirası" başlıklı yazıyla dizi devam ediyor.