İstanbul Üniversitesi bahçesinde öğrencileri seyrediyorum. Bahçedeki 70- 80 kadar öğrenciden kimileri birbiriyle konuşuyor, kimi derse yetişme telaşında. Aralarında baş örtülü öğrenciler de var; sayıyorum on kadar bile değiller.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın İstanbul Üniversitesi'ne gönderdiği "Öğrencinin hiçbir şartta dersten çıkarılmayacağı" yönündeki yazısının ardından üniversiteye gittiğimde yüzlerce başörtülü öğrenciyle karşılaşacağımı düşünüyordum.
Oysa bahçedeki tablo şaşırtıcı, hiç de düşündüğüm gibi değil. YÖK yazısı bir şey değiştirmedi mi?
"Rant" öfkesi
Banktaki iki başörtülü öğrencinin yanına gidiyorum. Konuşmaya hükümetin, türban konusunda kendi üzerlerinden rant sağlama çabasına duydukları öfkeyle başlıyorlar.
"YÖK Başkanı ve dolaylı olarak da Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) bizim üzerimizden rant sağlama peşinde. Öte yandan başörtülüyüz diye herkes bizi AKP'li sanıyor. En çok buna sinir oluyoruz. Her başı açığın aynı düşünmediği gibi başörtülüler de birbirinden farklı."
Tek yazıyla nasıl çözülür?
İki öğrenci yıllardır tartışılan "türban sorunu"nun bir YÖK yazısıyla halledildiğini düşünmeyi şaşkınlıkla karşılıyor.
"Madem bir yazıyla çözülebilecekti niye yıllarca tartışıldı durdu. Konunun bu kadar sakin bir şekilde çözülmesine şaşırmamak elde değil."
Peki YÖK yazısı hiçbir şey değiştirmedi mi? Yanıtları "Sen kovmadın ben istifa ettim" tadında.
"Zaten doğal bir durum, yazılmamış kurallar vardı. Bir şey değişmedi. Ayrıca yazıyı da bir garanti olarak görmüyoruz. Yarın öbür gün hükümet değişir, yazı da ortadan kalkabilir de."
Eşarplar çıkarılıyor, peruklar takılıyor
Hukuk Fakültesi'nin içerisinde ses yükselen bir amfiye giriyorum. İçeride "Fiili hareket teorileri" anlatılıyor. Yüzü aşkın öğrenci arasında ise başörtülü yalnızca beş altı öğrenci seçiliyor.
Edebiyat Fakültesi girişindeki güvenlik odası duvarında asılı aynada eşarplarını çıkarıp peruk takan öğrencilere yaklaşıyorum.
Artık "tak çıkar" işiyle uğraşmak zorunda kalmayacakları için mutlu olduklarını söyleseler de bunun yaşamlarını değiştirecek bir gelişme olmadığını da düşünüyorlar.
İlahiyat farklı
Öğretim elemanları başörtülü öğrencilerin daha çok İlahiyat Fakültesi'nde olduğunu, yasak kalktıktan sonra başörtülülerde "görkemli bir artış yaşanmadığını" söylüyorlar.
Akademisyenlerden biri "görüşümüz ne olursa olsun hiçbirimiz başörtülülerle ilgili ne bir tutanak tuttuk ne de başka bir uygulamada bulunduk," diyor.
Bir başka akademisyen ise, ulusalcı çizgideki arkadaşların da başörtülü öğrencilere yönelik bir saygısızlıkta bulunduğunu görmedim," diyor.
"Biz öğrencinin başı açık dahi olsa kılık kıyafetinden kapalı olup olmadığını zaten anlıyoruz. O nedenle hiçbir zaman tavırlı yaklaşmadık. Şimdi bu yazı bizi öğrencilerle karşı karşıya getirecek diye hesaplıyor iktidar ama bu olmayacak."
"Açık" ve "kapalı" birlikte
Yeni zamlanan yemekleriyle uzun kuyrukların bahçeye kadar taştığı okulun yemekhanesinde grup halinde dolaşan başörtülü öğrencileri görüyorum.
Az ileride "kapalı" ve "açık" öğrenciler bir arada derin bir sohbette. Ne var ki bu tablo yeni değil, YÖK başkanının yazısıyla alakası yok, dolayısıyla şaşırtmıyor.
Üniversitede gerilim milliyetçilerle solcular arasında. Türkiye Komünist Partililer (TKP) dışında da bu sorunu takan sol öğrenci pek yok.
TKP'liler, türbanı üniversiteye sokmamak için toplantılar yaparken, solun kalanı "Eğitimdeki eşitsizliği gidermek" peşinde. (BT/BA/EÜ)