Modern hayat vücudumuzu ve beynimizi gerektiğinden fazla yorar ve doğallıkla yapmamız gereken şeyleri yapmayı unuturuz. Mesela uykumuzu aldıktan sonra kendiliğimizden uyanıp, yataktan kalkmadan önce gerinip, yavaşça güne başlamak yerine, birçoğumuz çalar saatle uyanıp hızla yataktan kalkar, alelacele hazırlanıp trafiğin içine atar kendini işine ulaşmak için. Hayatın şartlarına uymak için edindiğimiz bu gibi mecburi alışkanlıklar sonucu içimizde doğuştan var olan huzur ve dinginlikle bağlantımızı koparırız.
Yıpranan sağlığımızı korumak için spor yaparız genelde, ama burada temel düşüncemiz vücut sağlığıdır. Peki bugünün hayat şartlarında aslında daha çok yıpranan ruhsal sağlığımızı nasıl koruyacağız?
Eskiden olduğu gibi bugün de, bilerek veya bilmeden, tüm insanların temel arzusu, sonsuz ve gerçek mutluluğa ulaşmak, hayatın anlamını bulmaktır. Özellikle yaş ilerledikçe, yaşam biraz yavaşladıkça ve insanların sorumlulukları değiştikçe, içe dönme ve yaşamın anlamını kavrama isteği artar. Yoga sistemi işte bu içsel arayış ve gelişim için ruhumuzu nasıl eğiteceğimizi öğretir. Ve bunu yoga kitapları okuyarak değil, denge ve nefes egzersizleri yaptıkça öğreniriz. Çünkü bu fiziksel çalışmalar bedenimizi normal yani doğal haline getirecek ve beynimiz bizi ihtiyacımız olana yönlendirecektir.
Yoga denince aklımıza ilk gelen; gözleri kapalı, bağdaş kurup oturmuş dingin insanlar ya da nasıl yapıldığına aklımızın ermediği bazı denge pozisyonlarıdır. Sanıldığı gibi o pozlar ya da oturuşlar değildir yoga: bunlar yoganın tamamlayıcısıdır.
Sanskrit dilinde birleşme ve ya bağlanma anlamına gelir “yoga” kelimesi; zihnin ve bedenin tüm potansiyelinin içinde bulunulan anda birleşerek açığa çıkması demektir.
Yaklaşık 2 bin 500 yıl önce Hindistan coğrafyasında ortaya çıkmış yoga öğretisi, basit ama bir o kadar da derin bir içsel araştırmadır. Budizm ya da Hinduizm gibi Uzakdoğu dinleriyle ilişkisi olsa da, bir din ya da tarikat değildir; çünkü herhangi bir yaşam tarzını veya belirli ahlak kurallarını empoze eden bir anlayış içermez, kutsal kitabı, dogması veya yasağı yoktur.
Aslında kas ve eklemleri çalıştırdığı için bir spordur da yoga, ama diğer dallardan çok farklıdır. Hemen hemen diğer tüm sporlarda görülen müsabaka veya sakatlanma olmaz yogada. Çünkü amaç diğerlerinden daha iyi yapmak değil, kendini geliştirmektir. Yavaş ve bilinçli yapıldığı için de sakatlanma doğuracak bir durum oluşmaz.
Yoga yaparken aynaya bakılmaz, çünkü hareketin doğruluğu nasıl göründüğüyle değil yapanın nasıl hissettiği ile ölçülür. Mide boş iken, basit kıyafetlerle en sade halimizle, takı ve ya saat takmadan, çıplak ayak yaparız egzersizleri. Bir yoga matı faydalı olur ama düz bir zeminden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayız yoga yapmak için.
Yoga çalışmalarının yaşı yoktur, her türlü vücudu ve ruhu geliştirebilir. Hatta, daha sabırlı, daha çok dinleyebilen bir yapıya sahip oldukları için yaşlılarda daha da çarpıcı sonuçlar doğurur.
Yoga Felsefesi
Yaradılış enerjisi iki zıt uç arasında hareket eder ve bunlar birbirini dengeler (Yin ve Yang). Bu denge doğanın her yerinde vardır ve aynı güçtedir. Yoga ile amaç; bu dengeyi kavramak, doğada yaşayan diğer varlıklarla empati kurmak ve vücudumuz, aklımız ve ruhumuz arasındaki ahengi bulmaya çalışmaktır.
Mutlak mutluluğa ulaşmak, insanın sahip olduğu yeteneklerini tam olarak kullanabilmesine bağlıdır ve insanoğlu bu mutluluğa, fiziksel, ruhsal ve zihinsel yönlerini tatmin ederek ulaşacaktır. Ulaştığı zaman da; haz ve acı, iyi ve kötü, zafer ve yenilgi, sevgi ve nefret, ebedi ve geçici gibi ikiliklerden rahatsız olmayacak, kendisiyle, başkalarıyla ve doğayla uyum, barış ve huzur içinde yaşayabilecektir.
Ruh, akıl ve beden benliğimize aittir ama benlik (nefs) bu üçünün üstünde bir kavramdır. Benliğin fani olmadığını kabul etiğimizde, zamanla bedensel ihtiyaçlar azalır. Ne kadar çok şeye sahip olduğumuz değil, ne kadar az şeye ihtiyacımızın olduğu önem kazanır.
Kapitalizm ve konformizmin hüküm sürdüğü batı kültürlerinde yoga öğretisinin tarif ettiği 'benlik'e ulaşma amacı güdene abesle iştigal ettiği söylenebilir, ama şimdilerde Facebook'da aradığımız bu erdemi, doğada ve kendi içinde arayıp bulmuş bir çok insan vardır Doğu'da. Bahsettiğimiz bu gerçek mutluluğa ulaşmak her ne kadar bize olası görünmüyorsa da, yoga yaparak hayatımızın olumlu yönde değişeceği kesindir.
Nefes
Söylemeye gerek yok nefes hayattaki en önemli şey; nefes alamazsak yaşayamayız. Nefesin kendisi kadar, doğru alınması da önemlidir. Doğru nefes ve yeterli oksijen almazsak vücut hücreleri zamanla ölür.
Bebekken ve uyurken burundan ve karnımıza doğru nefes alırız. Bu doğru nefes alma şeklidir ama nedense zamanla ağızdan ve göğse doğru nefes almayı hatta nefes tutmayı adet ediniriz.
Yoga bize öncelikle doğru nefes almayı öğretecektir. Tüm yoga egzersizlerinde burundan ve diyaframa nefes almamız gerekir. Nefesi vücudun merkezine doğru çektiğimizde akciğeri tam kapasite kullanmış oluruz ve böylelikle vücudun tümüne oksijen göndeririz.
Ağız yemek yemek içindir, ağızdan alınan nefes vücut ısısına uygun hale gelmeden akciğere gider, tükürük kurutur ve ayrıca hava içinde bulunan yabancı maddeleri de içeri alır. Burundan nefes alınmalıdır, çünkü burun içindeki kıllar filtre görevi görerek havayı temizler, ayrıca hava akciğere gelmeden önce doğru ısıya ulaşır.
Nefes alarak beyne taze kan pompalanır ve iyi ve mantıklı düşünebilmemiz buna bağlıdır. Derin ve doğru nefes alındığında acı hissi ve gerginlik hissi azalır.
Yanlış nefes aldığımızda konuşmamız ve dolayısıyla kendimizi ifade etmemiz zorlaşır. Gerginlik, endişe gibi ağır ve olumsuz duygular ortaya çıkar.
Yoga egzersizleri
Esneme ve denge üzerine kurulu yoga egzersizlerinin hepsinin bir adı ve anlamı vardır. Bu anlamların ardındaki gerçek ise; vücuttaki enerji kanallarını ve merkezlerini aktifleştirip, daha düzenli çalışmalarını sağlamak; yani çakra açmaktır.
Yoga teknikleri bedenin daha net bir şekilde hissedilebilmesine yardımcı olur. Yoga yaparken amaç başarı ya da başa çıkma değil, vücudun gönderdiği mesajları algılama, duygu ve düşünceleri kabullenmedir. Yoga pozisyonlarda durmak sanıldığı kadar da zor değildir, çünkü insan vücudunun sınırları sandığından daha ötededir ve her doğru nefes alışımızda vücut daha da esner ve kendini düzeltir.
Yoga pozlarında bütün kaslar ve eklemler çalıştırılır. Esnemek eklem yerlerinde biriken gerginliği vücuttan atar. Dış ve iç sinir sistemi uyarılır. İç organlara ve salgı bezlerine de hareketler aracılığıyla masaj yapılmış olur. Giderek daha güçlü, esnek ve dengeli bir bedene sahip olunur. Beden farkındalığının artmasıyla, bedenin zekası uyanmaya başlar; bununla birlikte günlük yaşamdaki duruş da kendiliğinden düzelir.
Yoga dieti
Yoga çalışmalarına düzenli olarak devam ettikçe gereksiz tatlara (tatlı, tuz, kafein) olan ihtiyacımız azalacak, iştahımız daha basit tatlar ve daha az miktarlarla tatmin olacaktır.
Vücut sağlığı için bol su içmek ve makul miktarlarda doğal gıda ile beslenmek gerekir. Doymuş yağ, işlenmiş hazır gıdalar zararlıdır. Ayrıca etrafa karşı daha bilinçli olunacağından hayvanlara, doğaya zarar vermeyen yerel ve kimyevi madde içermeyen yemekleri tercih etmeye başlarız. Vejetar ya da vegan diyetine döneriz.
Et yüksek miktarda ürik asit içerdiğinden vücuttaki kas ve eklemlerin sert ve gergin olmasına neden olur yani vücut esnekliğini kaybeder. Et proteini ağır olduğu için de hazmetmek ve karaciğer ve böbrek tarafından ayrıştırılması zordur. Ette ayrıca hormon ve antibiyotik de bulunur. Hayvan sütü ise sandığımız kadar sağlıklı bir besin değildir. Süt verebilmesi için yeni doğum yapan inekler yavrularından doğar doğmaz uzaklaştırılır.
Birçok yogi haftada bir gün sadece su ve taze meyvesuyu içerek oruç tutar, çünkü oruç sindirim sistemini temizler ve rahatlatır.
Vücuttaki ve hayattaki değişiklikler
Yoga aracılığıyla kendi vücudumuzu dinlemeyi ve ona saygı duymayı öğreniriz. Fiziksel bedendeki algının genişlemesi ile hayata daha geniş bir perspektiften bakar, farklı yön ve fikirleri aynı anda görülebilir, daha toleranslı oluruz.
İnsan ahenk içinde olunca içinde huzur ve rahatlık da hisseder. Yoga yapanlar daha kaliteli uyku uyur ve dolayısıyla uyandığında daha zinde ve olumlu düşünceli olur. Hayati enerjiyi kontrol edebildiğimizde duyguları da kontrol edebilir, konsantrasyon iyileşir, mutlu ve huzurlu hissederiz.
Ne varsa eskilerde var
Eskiden rahatsızlandığımızda ya da korktuğumuzda büyüklerimizin bize ilk tavsiyeleri; 'derin bir nefes al', 'git bir bardak su iç' ya da 'bi yüzünü yıka gel' idi. Çözüm bu kadar basitti o zamanlar ve gerçekten de işe yarardı bu yöntemler; teknolojiye ya da bilime bu kadar ihtiyacımız yoktu. Bugün her rahatsızlığın bir hapı, her problemin internette hazır çözümleri var.
Henüz Sibernetik organizmalara (cyborg) dönüşmedik, çok şükür. İnsan hala binlerce yıl önceki anatomiye sahip. O zaman neden eskilerin bulup geliştirdikleri yöntem ve teknikleri kullanmayalım bugün?
Evet teknoloji ve bilim işimizi çok kolaylaştırdı, kendi başımıza başaramayacağımız şeyleri gerçekleştirdik. Ama bir o kadar da şımarttık, hem vücudumuzu hem ruhumuzu. Vebayı temizledik ama kanser, depresyon ve stres gibi bir sürü yeni sorunlarımız oldu.
Yoga, thai chi, reiki, feng shui, aromaterapi, ayuverda, akapunktur, kama sutra vs... Birçok insan günümüzde artık bu eski yöntemlere şüpheyle yaklaşsa da özellikle batıya göre çok daha az yozlaşmış eski doğu kültürlerinin bilgeliği yüzlerce yıl başarıyla uygulanmıştır. Yani; gene ne varsa eskilerde ve doğuda vardır.
Namaste!