Kimileri tozlanmış, sararmış kitapları sever, kimileri kitapların izini sürmeyi. Her ikisinin de ortak özelliği kitap tutkunu iyi birer okur oluşudur.
İşte şu günlerde bu tür okurları bir arada bulmak, ne tür belgelerin izini sürdüklerini anlamak mümkün. İstanbul Büyükşehir ve Beyoğlu Belediyesi’nin desteğiyle yapılan sahaf festivali Tepebaşı’nda açıldı. İstanbul çok büyük bir kent. O nedenle bu tür etkinliklerin her yerden duyulup bilinmesi mümkün değil. Hatta değil İstanbul’un Türkiye’nin en büyük kitap fuarı olan TÜYAP Kitap Fuarı'nın bile ne zaman başlayıp ne zaman bittiğinden haberdar olmayan büyük bir kentli çoğunluk var. Bunda kitaba ve okumaya ilgisizliğin etkisi ayrıca çok büyük ama bu ayrı bir konu.
Ne çabuk geçmiş! Bu yıl sahaf festivalinde yedinci yıl imiş. İlk yıllarda Gezi Parkı’nın girişine kurulmuştu. Sonra Tepebaşı’na taşındı. Hani oradan oraya taşınması değil de, sahaf fuarı dediğimiz kitap fuarının bir kere TÜYAP’la kıyaslandığında şehrin göbeğinde oluşu çok önemli. İkincisi sahafların kendilerini yoğun okur kitlesiyle buluşturan bir olanağa kavuşmuş olmaları ayrıca sevindirici. Çünkü sahafların maddi giderlerini karşılayabilmek için on günlüğüne binlerce lira kira ödeyeceği büyük fuarlara gitmesi çok zor, hatta olanaksız. Benim içinse sahaf festivalinin en önemli yanı kitabın, kitapların ya da genel olarak yazılı, basılı görsel, işitsel malzemelerin tarihine somut olarak dokunabilmek.
Neler yok ki sahaf raflarında? Türkçe kitabı geçiyorum… Osmanlıca dergi ve kitaplar, İngilizce, Almanca, Fransızca ya da başka dillerde yazılmış basılmış çok eski kitaplar, dergiler. Sinema afişleri, film oyuncularının posterleri, haritalar, büyük boyutlarda mimarlık ve sanat kitapları, 45’lik plaklar, kullanılmış/ kullanılmamış kart postallar… Çok ilginç bir yan da kimlere ait olduğunu bilmediğimiz siyah beyaz aile fotoğrafları. Kiminin arkasında kısa notlar ya da tarihler var. Çok eski yıllara ait bu fotoğraflardan birini elinize aldığınızda aklınıza ilk gelen şey, fotoğraftaki insanların artık hayatta olmadığına ilişkindir. Öyle ya hayatta kalan son kişi de göçüp gitmiş olmalı ki onlardan kalan belgeler de diğer eşyalarıyla birlikte eskicilerin elinden sahaf dükkanına düşmüş olmalı.
Dedim ya sadece kitaplar değil, stant avlularını dolduran müzik de eski. 45’lik plaklar sürekli çalıyor ve kitabın izini süren kitap kurtlarına 60’lar’ın 70’lerin müziği hiç yabancı gelmiyor. Şarkının bir yerinden tuttuğunda, zaman tünelinde geriye doğru eskiye, gençliğine bir el sallayıp dönüyor olsa gerek.
Yeni bir yayıncı ve kitapçıya gittiğinizde yan yana aynı kitaptan onlarca yüzlerce dizili görebilirsiniz. Bu aynı zamanda yeni çıkmış bir kitabı pazarlama, satışını kamçılama çabasıdır. İşte sahaf dükkanında/standında böyle bir manzara yok. Yüzlerce ayrı kitap, onlarca ayrı yayınevinden çıkmış, aralarında onlarca yıl yayın tarihi farkı olan kitaplar bir arada toplanmış. Kitap okurları için bence bu heyecan verici olsa gerek. Elinize bir kitap alıyorsunuz 1946 yılında basılmış. Yanındaki bir başka kitabı alıyorsunuz 2005 yılında.. Kimi kitaplar imzalı. Kiminde kitap sahibinin ad, soyadı ya da kitap sahibinin kitaplık mührü. Kimi kitap adını duymadığınız bir yazarın günlüğü, kimi kitap daha dün raflardan inmeyen bestseller türünün bir parçası. Hepsi kitap, hep kitap… Geçmiş bir tarihin yapraklarını tamamlarcasına hepsi bir arada bir bütün.
Belki sizi bir kitap, diğerini ‘20’li yılların bir mizah dergisi ilgilendiriyor. Ama en önemlisi sahaflarda her malzemenin bir alıcısı var. Tanesi 1 lira olan eski siyah beyaz fotoğrafların, sinema afişlerinin, Serveti Fünun dergilerinin. Zaten sahafları gezmenin ilginç bir yanı da bu. Değişik malzemelerin izini süren insanların varlığına tanıklık etmek hoş bir duygu.
Etkinlik sahaflara ait olunca, eskiye ait bir kitabı bulma adresi ayağınıza gelmiş oluyor. Hemen hemen her sahafa aranılan kitapla ilgili bir soru gelebiliyor. Kimi okur sadece kitabın adını biliyor, buradan bulmaya çalışıyor. Kimi sadece yazarın adını biliyor ve bundan yola çıkarak aradığı kitaba ulaşmaya çabalıyor. Bazen de sahaf size soruyor “özel olarak aradığınız bir kitap var mı diye” Zaten bir sahafın dükkan adı “Kayıp Kitap”. Ayrıca bir afişle “kayıp kitap bulunur” duyurusunu da yapmayı gerekli görmüşler.
Kitapların, yazılı basılı her türlü belgenin tarihini sürüp, kirli çıkınlarını karıştırmak isteyenler için 7.Sahaf Festivali 19 Ekim’e kadar açık. (HEA/NV)