Erzurum'un Şenkaya'sından Ankara'nın Tuzluçayırı'na gelmiş emekçi bir ailenin çok çocuklu sofrasında büyüyen; uzun yıllardır demokrasi ve insan hakları mücadelesi veren, daha eşit, daha adil, daha özgür bir yarının bilgisini bugünden kurmak ve yaşamda karşılıklarını üretmek yolunda çaba harcayan yazarları ve okurları Dipnot yayın pratiğinde buluşturan Emirali Türkmen 14 Mayıs 2023 seçimlerinde Yeşil Sol Parti (YSP) Ankara 1. Bölge milletvekili adayı.
Okurlar arasında Emirali Türkmen'i tanımayanlar olabilir ama yirmi yıldır Genel Yayın Yönetmenliği yaptığı Dipnot Yayınlarından çıkan bir kitapla –bir şekilde- tanışmayanımız yoktur, sanıyorum.
Emirali Türkmen ile Dipnot'ta.../Şadiye Dönümcü
"Bizimkiler"den olmak...
Seçime, iki gün kala, yoğun kampanya sürecinin son iki gününde bir araya geldik. Türkmen'le.
Şadiye Dönümcü -Yaklaşık otuz gündür alandasınız. Kampanya boyunca siyaseten ve kişisel olarak neler biriktirdiniz? Deneyimlerinize neler eklendi?
Emirali Türkmen-Kampanya sürecinin bir deneyimi oluştu tabii. Ben, 42 yıldır Ankara'da yaşayan birisi olarak Ankara'yı çok iyi tanıdığımı düşünüyordum. Ankara'nın en azından belli merkezlerinin bütün sokaklarını; Mamak, Çankaya ve Kızılay hattının her yerini bildiğimi düşünüyordum. Kampanya planlama sürecinin başında, önümüzdeki Ankara haritası ve eski seçim verilerine bakarak bu coğrafyada yerleşik toplulukların inançsal, etnik, kimliksel ve toplumsal taleplerini esas alan bir haritalama yaptık ve ben 42 yılın sonunda Ankara'yı yeterince tanımadığımı fark ettim. Şundan dolayı: Gerçekten Ankara çok cumhuriyetli, çok kültürlü, çok inançlı bir kent olmuş, belirgin şekilde, bütünüyle. Mesela Tuzluçayır çocuğu olarak orada Alevi teyzeler tarafından 'bizim oğlan geldi' diye karşılandım. Topraklık veya Haymana'da Kürt halkı tarafından 'bizimkiler geldi' diye karşılandık. Herkesin duygusu farklı ama onları ortaklaştıran duygu; 'bizimkiler'. Bu insana müthiş mutluluk ve enerji veriyor ama mahcubiyet de yaratıyor.
Seçim kampanyaları nesnel olmalı
Evet, 'biz uğraşıp siyaset yaparak bu memleketi değiştirmek istiyoruz ama halkımızla yeterince iç içe değil miyiz acaba?' duygusuna kapılıyorsun. Mesela ben uzun süredir yer sofrasına oturmadığımı fark ettim. Oturduğumda hem çocukluğumu hatırladım, hem ailelerin dönüşüm hikayesi geçti gözümün önünden.
Ben daha önce HDP'nin merkezi kampanyalarının koordinatörlüğünü yapmıştım. Bu seçim kampanyasına başladığımda Ankara'nın farklı özellikleri olduğunu fark ettim. Bir Kürdistan ilinde olsaydı oraya özgü olacaktı kampanya. Yani bence aday olmak isteyen kişi kentini her şeyiyle iyi tanımalı, bilmeli değilse kampanyayı yürütmesi çok zor.
Kampanya sürecine dair kaygı ve gözlemleriniz nelerdi?
Ankara kampanyamızın başlangıcında; Toplum bize nasıl cevap verecek? Bize gönül verenlerin duygusu ne? Bizi nasıl karşılayacaklar? Toplumda tırnak içinde bizi düşman gördüğünü ifade eden milliyetçi muhafazakar ve Türkçü çevreler nasıl bir refleks verecek? diye kaygılanıyor ve merak ediyordum. Beklediğimin üstünde bir ilgiyle karşılaştık.
Ağır bedeller ödediniz, oyum size!
Bence bu son 15 yıldır sürdürdüğümüz siyasi mücadelemizde toplumda şu yerleşmiş: "Şunu kabul edelim ki, bugün AKP'ye karşı, tek adam rejimine karşı bir mücadele varsa, 15 yıldır bunu HDP'liler bütün zorluklarına rağmen kesintisiz yürütüyor. Yani bugün eğer AKP gidecekse bunda HDP'nin ya da Yeşil Sol'un bu kararlı duruşunun önemli payı olduğu konusunda herkes –özellikle CHP tabanı- hemfikir.
Sohbet sırasında bir seçmen şöyle dedi: "Ben CHP'ye oy veriyordum. Ben artık size oy vereceğim. Bu konuda hiçbir endişeniz olmasın. Çünkü şunu gördüm. Siz 7 Haziran'da 'Tek adam rejimini yıkacağız' ve 'Seni başkan yaptırmayacağız' dediniz. Yaptınız. Bedeli çok ağır oldu. Selahattinler Figenler cezaevlerindeler. Belediyelerinize el koymalarına rağmen inatla mücadele etmeye devam ettiniz, kayyumlara karşı. Şimdi fark ettim ki sizin direnciniz olmasaymış daha hızlı bize sıra gelecekmiş. Şimdi görüyorum ki; sıra bize de gelmiş. Hatta biz bir miktar, sizin yanınızda durmakta geç kalmışız."
Yürüttüğümüz mücadelenin böyle bir karşılık görmesi çok iyi bir durum. CHP'nin, AKP'nin elinden aldığı belediyelerde de kararlı duruşumuz ve desteğimizin olduğunun da farkındalar.
Ankara 1. Bölgede genel olarak partiler açısından durum nasıl?
Bu seçimde, Ankara 1. Bölgede eski bir AKP'li Adalet Bakanının CHP listesinden 4. sırada olmasına -doğal bir- itiraz var. Bazı seçmenler "İlhan Cihaner bizim mahallenin çocuğuydu. Onu savcıyken tutuklayıp cezaevine atana şimdi oy vermemiz isteniyorsa da vermeyeceğiz. Ama Kılıçdaroğlu'na vereceğiz. " diyorlar.
Kampanya sürecinde ben, milliyetçi, muhafazakar Türkçü kesimlerden daha yüksek tepki bekliyordum ama onlar sokakta hiç yoklar, tümüyle moral olarak çökmüşler. Tümüyle merkezi bir devlet kampanyası yürütülüyor, sokakta AKP kampanyası yürüten topluluklar yok. Zannediyorum ellerindeki listelerde yer alan ailelere gidiyorlar, yani durumlarını koruma derdindeler.
"Emir Ali'ye oy istemiyorum. Kitaba oy istiyorum"
Bölgemizdeki bütün pazarları ziyaret ettik. Yurttaşlardan çok güzel tepkiler aldık Toplum, tek adam rejiminden kurtulma konusunda duygu birliği içinde. İYİ Partili insanlarla karşılaştığımda "Biz Meral Hanım'a oy vereceğiz ama sizi de çok takdir ediyoruz." diyenler oldu. Benim için çok güzel bir anımı anlatayım: Biz kısa bir video çekmiştik; aydınlar ve akademisyenlerle yaptığımız bir buluşmaya dair. Burada Tanıl Bora "Ben Emir Ali'ye oy istemiyorum. Kitaba oy istiyorum." demişti. 100. Yıl ve Ayrancı pazarlarında gezerken genç üç-dört çift "oyumuz kitaba, oyumuz kitaba" diye bağırdılar. Öyle mutlu oldum ki... 40 yıl Ankara'da yayıncılığı, kitabı emek edip, Ankara'nın kültürel ortamına katkıda bulunan birisi olarak insanların pozitif duygularından haz duydum.
Eşitsiz koşullarda bir kampanya sürdürdük
Ankara'da yaygın aktif, coşkulu, enerjik, neşeli bir kampanya yürütmeye çalışıyoruz, bazı negatif durumlarla karşılaşsak da. Diğer siyasi partilere trafikte gösterilen anlayış bize gösterilmiyor. Müzakere, tartışma, gerilim oldu; hatta bir defasında şiddet bile uyguladılar.
Resmiyette Kürtçeye, Kürtçe müziğe tahammülsüzlük olduğundan mitinglerde sorun yaşadık. Oysa seçim mitinglerinde polisin görevi -sadece- güvenlik sağlamak. Topraklık seçim büromuzun açılışında "Kürtçe müzik çalamazsınız"dan "Halay çekemezsiniz"e bile gelindi. Ayrancı'da yapacağımız çocuk şenliği de engellendi. Devlet partisi, kamu olanağıyla geceleri her yere bayraklar asarken, bize sadece seçim büronuzun önüne asabilirsiniz deniyor. Eşitsiz koşullarda sürüyor kampanya.
Halkın 14 Mayıs seçimine ilişkin düşündüklerine dair gözlemleriniz nasıl?
Hakim olan duygu; Bir şey olacak ama ne olacak? Bu otoriter rejimin, -ben buna 'korku imparatorluğu' diyorum- eseri.
Bazı mahallelerde guruplar halinde sohbet ederken yanına yaklaştığım –özellikle- gençler yalnız kaldığımızda ve çevrede kimse yoksa "Merak etmeyin birlikte göndereceğiz." diyorlar. Bu seçim gerçekten tarihi bir seçim. Gençler eğilimlerini sokakta göstermiyor. Onlarla sohbet ettiğinizde, üniversitesinden, memleketinden, iş bulmaktan konuştuğunuzda –aslında- toplumsal eğilimini söylüyor. Benim gençlik halim olsa... Hemen fırlar, afişleri alır, duvara yazı yazmaya giderdim, giderdik Genç arkadaşlar bu duyguda değiller. 'Z kuşağı'nın topluma karşı refleksi farklı. Onlara haksızlık etmek istemem; "gezi"yi görmüş biri olarak. "Gezi"de genç kuşağın kendi mücadele biçimini, yaratıcılığını nasıl kullandığını gördüm. "Z kuşağı"; kendi yaratıcılığını, taleplerini ve tutumunu sosyal medyada gösteriyor; bizim eskiden yaptığımızdan farklı.
Ankara 1. Bölgeden iki vekil çıkarabilsek diyorum; bu çok insani bir duygu ve mümkün olabileceğini düşünüyorum. Eğer insanlar sandığa gittiğinde kafalarında oluşan soru işaretini kaldırırlarsa, "Yeşil Sol'a, bizim çocuklara oy vermeliyiz" duygusunda olurlarsa, ikiyi de çıkaracağımızı düşünüyorum.
Seçimde, sandık güvenliğine dair hazırlıklarınız tamam mı?
Biz sandıklara görevli veremedik, biliyorsunuz; yeni kurulan bir parti olduğumuz için. Birinci bölgede yüzde seksene yakın sandık müşahit görevlimiz hazır. Ama Gölbaşı'nın bütün sandıklarını dolduramadık, Evren ilçesinde üç-beş okul görevlisi verebildik sadece. Olmadığımız yerlerde diğer muhalefet partileriyle ortaklaşmaya çalışıyoruz. Biz her seçimde muhalif sandık ve okul görevlileri ile dayanışma içerisinde çalışırız. Şehrin merkezi yerleşim yerlerinde sorun yok. Zaten bizim bölgemizde büyük bir sandık sorunu olmaz; yurttaşlar da sandığa sahip çıktığından. Biz de, Millet İttifakı da hepsini kontrol edebilecek durumdayız.
Hareketli hukukçularımız var
"Şimdi şapkadan hangi tavşanı çıkaracaklar?" diye –doğal olarak- bir gerilimimiz var. HDP'nin Seçim Şşlerinden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı olarak bütün aklımı, fikrimi buna yoruyorum. Kamuoyu araştırma şirketleriyle güvenlik meselesini çalıştık. Güvenlik çalıştıran kurumlarla konuşuyorum veya onlar arıyor; hani bizim görmediğimiz bir şey var mı diye. Yani herkes birbiriyle dayanışıyor, sivil toplum sahipleniyor bu konuyu.
Millet İttifakı da benzer bir sistem kurdu. Mesela bizim "Hareketli Hukukçular" sistemimiz var. Belli sayıda bölgelere ayırdık Ankara'yı ve her bölgede dört avukat arkadaşımız var, yetki belgeli ve araçları olan. Mesela Dikmen'deki bir okuldaki sandıkta bir sorun olduğunda, okul sorumlumuz hukukçu arkadaşları aradığında, hemen iki avukat arabayla 10 dakika içerisinde ilgili okula gidiyor, oradaki –varsa- hak ihlaline hangi yöntemle itiraz edilecekse o itirazı yapıyor. Her partinin ekibi var, ayrıca Ankara Barosu'nun hukukçu havuzu var; gönüllü avukatların yer aldığı. Tüm bu nedenlerle bizim bölgemizde bir sorun olmayacağını, daha çok çeperlerde, küçük yerlerde –belki- sorun olabilir diye düşünüyorum.
Yeşil Sol anahtar parti
Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turda biteceğini düşünüyorum. Sokaktaki yurttaş da, Yeşil Sol'un anahtar pozisyonu ile kazanılacağını düşünüyor. Milletvekili seçiminde başlangıçta YSP'ye "100 vekil" üst sınırı koymuştuk ama ben 80 bandında olacağımızı düşünüyorum. Bütün dileğim "Keşke şunu yap(ma)saydık" diyeceğimiz bir şeyler olmaması.
Horon, halay ve "Angara" havası
Aday profilimiz çok renkli. Bu bizim partimizin bir özelliği. Toplumun çoğulcu hali bir biçimde partiye de yansıyor. Tuzluçayır'da miting yaptık. Ankara havası müzikle oynayanlar da, Kürtçe müzikle halay çekenler de, horon tepenler de vardı. Memleket de böyle zaten.
"Vekilim" dediğinde arkadaşlar, tebessüm ediyorum, gülüyorum. Benim gönlüm –becerebilirsem- daha katılımcı demokrasiyi esas alan bir halk temsilcisi olmak. Yani Ankara'da kültür sivil toplum örgütlerinin sendikal örgütlerin, hak mücadelesi veren örgütlerin taleplerini güçlü biçimde parlamentoda temsil etmek ve onlarla ortaklaşmak. Bunun daha kıymetli olduğunu düşünüyorum. Arkadaşlarıma ısrarla "Ne bir adım önünüzde olacağım, ne bir adım arkanızda olacağım. Biz yanınızda, biz omuzdaş olacağız ve birlikte mücadele edeceğiz. Ben toplumsal dönüşümün aşağıdan olacağına inanıyorum." diyorum.
Bütün toplum kesimlerinin katılımıyla yeni bir toplum sözleşmesi, yeni bir anayasa yapmak mümkün olur mu? Bunu yaşayıp göreceğiz.
* * *
"Kendimi bildim bileli Tuzluçayır'lıyım. Mahallemin yüreği kirsiz insanlarıyla birlikte büyüdüm. Mahalle, arkadaşlıklarla, dayanışmayla, hem de mücadeleyle, direnişle tanışmama yol açtı." diyor Emirali Türkmen ve ekliyor o güzelim dizeleri.
"Tuzluçayır'dan bir yanı kente bir yanı dağa
Yol gider asfalttır
Natoyolu
Ankara'nın ağaları beyleri
Oradan sürer arabalarını
Bir tapınma gibi, karlı dağlara
Arınır mı sanırlar kim bilir
Yüreklerindeki kir"
Gülten Akın (Seyran Destanı)
Emirali Türkmen'in yıllardır kültürel yaşama ve düşünsel üretime verdiği katkı çok kıymetli. Bu birikiminin ve siyasi pratiğinin 14 Mayıs seçimi sonucunda oluşacak mecliste, anlamlı olacağını düşünüyorum.
Yolu açık olsun.
Emirali Türkmen kimdir?Bir sosyalist. Bir devrimci. 1990'lar bahar eylemlerinde işçilerle yürüyen bir gazeteci. Kuruçeşme Toplantıları'ndan Birleşik Sosyalist Parti'ye, Özgürlük ve Dayanışma Partisi'ne ve solun 12 Eylül sonrası toparlanma çabalarına katıldı. 1989 itibarıyla insan hakları mücadelesinin aktif katılımcısı. Genel Yayın yönetmeni olduğu Dipnot Yayınları'ndan araştırma-inceleme, başvuru, kuram-politika, tarih, anı, sinema, çocuk ve ilk gençlik edebiyatı, çağdaş Türkçe ve Dünya Edebiyatı adlı dizileri ve hakemli sosyal bilim dergisi Praksis'in yayınlanmasını sağladı. Aralarında Selahattin Demirtaş'ın da bulunduğu birçok yazarı okuruyla buluşturdu. Halkların Demokratik Kongre'sinin, Halkların Demokratik Parti'sinin kuruluşunda yer aldı. Eşitlik ve özgürlük mücadelesini halen Eş Genel Başkan Yardımcısı olduğu HDP saflarında sürdürüyor. |
(AEK)