Uzun yazı yazmaktan ne kadar kaçınmaya çalışsam da başaramıyorum. Teknik konuları ya da bazı kimyasal terimleri açıklama gerekliliği ister istemez yazıyı uzatıyor. Ama teknik bir çerçeveye hapsolmuş, uzmanlık bilgisi gerektiren ve genellikle de sadece uzmanların konuştuğu sorunları, kamusal bir tartışma konusu haline getirmek için uzun yazı yazmak da bir gereklilik. Uzmanların tartışmalarına yurttaşları, tüketicileri, meraklıları dâhil etmek çözüme giden yolu kısaltır ve çözüm seçeneklerini de çoğaltır çünkü. Ve klorpirifos zehri hakkındaki bu yazı da kısa yazmayı başaramadığım yazılardan biri.
Pestisitler tarımda kullanılan zehirli kimyasal maddeler. Günümüzde dünya genelinde her yıl 2,5 milyon ton pestisit kullanılıyor. Kullanım talimatlarına uyulduğu sürece pestisitlerin insan ve çevre sağlığı için bir tehdit doğurmayacağı söylense de bu doğru değil.
Pestisitler kimyasal açıdan bakıldığında birer kimyasal moleküldür. Her molekül gibi başka kimyasal maddelerle etkileşime girer ya da su, ısı, ışık gibi bazı faktörler pestisit moleküllerinin kimyasal yapısını parçalar.
Tarımda kullanılan pestisitlerin kullanım sonrası birkaç gün ile birkaç ay arasında parçalanarak yok olduğu iddia edilir. Yine, bir gıda ürününün yetiştirilmesi esnasında pestisit kullanıldığında, kullanım sonrası belirli bir süre beklendikten sonra ürünler toplanırsa ürünlerde pestisit kalıntısı kalmayacağı iddiası da sıklıkla dile getirilir.
Oysa saha çalışmaları bu iddiaları çürütüyor.
Doğal ortamlarda çeşitli ürünlerde ya da yeraltı ve yerüstü sularında kalıntısı tespit edilen pestisitlerin yarısının uzun zaman önce (Bazen 40 yıl) kullanılması yasaklanmış pestisitler olduğu belirlenmiştir. Yine kalıntısı tespit edilen pestisitlerin yüzde 20’sinin geçmişte kullanılmış ama yıllardır kullanımı yasak olan pestisitlerin dönüşüm ürünleri olduğu saptanmıştır.
Bir pestisit molekülünün ısı, ışık, oksijen gibi etkenlerle bozunarak başka bir kimyasal forma dönüşmesi sonucunda açığa çıkan moleküle dönüşüm ürünü adı veriliyor.
Dönüşüm ürünlerine metabolit de denir ve bazen metabolitler ana molekülden çok daha zehirli bir forma sahiptir.
Pestisitlerin yol açtığı zararlar açısından daha uzun bir yazıyı gerektiren bu konulara daha fazla girmeden, bu konularla ilgili ve ne yazık ki güncelliğini bir türlü yitirmeyen önemli bir soruna, gıdalardaki klorpirifos zehri kalıntısı sorununa dikkat çekeceğim bir kez daha.
Gıdalarda klorpirifos zehri kalıntısı sorunu devam ediyor
Kamu kurumları piyasaya sunulan gıda ürünlerinde pestisit kalıntılarının bulunup bulunmadığını, tarımda pestisit kullanılmasının yasal mevzuata uygun olup olmadığını kontrol etmek ve gereken önlemleri almakla sorumlu.
Klorpirifos (Chlorpyrifos) bir pestisit. Doğada uzun süre parçalanmadan kalıyor; bulaştığı çeşitli canlıların dokusunda birikim yapıyor. Örneğin klorpirifos molekülü toprakta aylarca parçalanmıyor ve zehirli etkisi bu süre boyunca devam ediyor.
2014 yılında dünyanın en saygın tıp dergilerinden biri olan Lancet’de çıkan bir makalede bebek ve çocuk gelişimine zarar veren klorpirifos’un derhal yasaklanması gerektiği belirtilmişti. 2016 yılında ülkemizde de kullanımı yasaklandı.
Çeşitli akademik çalışmalarda klorpirifosun nörotoksik yani sinir sisteminin işleyişine zarar veren en önemli zehirli kimyasallardan biri olduğu belirtiliyor.
Klorpirifos bebek ve çocuklarda nöro-davranışsal gelişim bozucu olarak nitelenen ve dünya genelinde kullanımı pek çok ülkede yasak olan 12 zehirli maddeden biri. Yaş küçüldükçe zararlı etkisi artıyor; bebek ve çocuklar en duyarlı kesim.
Klorpirifos içeren ihraç ürünleri iade ediliyor
Türkiye’den Avrupa Birliği ülkelerine ihraç edilen meyve sebze ürünleri klorpirifos kalıntısı içerip içermediği açısından kontrol ediliyor.
Yapılan kontrollerde yasal mevzuata aykırı pestisit kalıntısı içerdiği tespit edilen ürünler iade ediliyor.
Ülkemize 2017 yılında iade edilen meyve sebze ürünlerinin üçte biri klorpirifos kalıntısı içerdiği için iade edilmiş.
Bu sorun yeni değil.
Çözümsüz bırakılan, savsaklanan, göz yumulan ve bu yönüyle de son derece yerli ve milli olan bu sorun hakkında geçen yıl içinde birkaç yazı yazmıştım. (Yazılar için Link 1 ve Link 2.)
Aradan geçen zamanda bu sorunu çözmek için hiçbir adım atılmadığı anlaşılıyor.
Bu olay münferit bir mesele değil
Bu olay münferit bir mesele olarak değil gıda güvenliği ile ilgili konularda yapılan çalışmaların genel olarak ne kadar kötü olduğunu gösteren anlamlı bir örnek olay olarak kabul edilmeli.
Kontrolleri daha sıkı olan ihraç ürünlerde böyle oluyorsa iç piyasaya herhangi bir kontrolden geçmeden sunulan ürünlerde neler vardır?
Ya da bebek ve çocuk sağlığına zarar veren bir zehirli maddenin kullanımı bile engellenemiyorsa toksik kimyasallarla ilgili kontrol ve izleme programlarının yeterliliğinden nasıl söz edilebilir gibi sorular eşliğinde meseleye bakmalı.
İhraç gıda ürünlerinde yapılan laboratuvar analizleri ile tespit edilen klorpirifos kalıntısı miktarı analiz yönteminin tespit sınırı değerinin çok üzerindeki bir miktarda çıkmakta. Bu olgu sahada klorpirifos kullanımının halen devam ettiğinin göstergesi. Kullanımı sonlandırılmış olsaydı, toprağa ve suya bulaşan klorpirifos molekülleri zamanla parçalanacak ve bu ortamlardaki miktarı azalacaktı. Böyle bir durumda da ürünlerde belirlenen klorpirifos miktarı tespit sınırı değerine yakın çıkacaktı. Ama durum öyle değil.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı aksini iddia ediyorsa aşağıdaki sorulara yanıt vermelidir.
Sorulara daha net yanıtlar verilmesini sağlamak için bu kez çerçeveyi çok daraltacağım. En önemli yaş sebze ve meyve üreticisi ve ihracatçısı ilimiz olan Antalya ili odağında meseleye bakmaya çabalayacağım.
Üretim ve ihracat merkezi Antalya
Ülkemizin en önemli meyve ve sebze ihraç merkezlerinden biri olan Antalya’da yılda ortalama 5 milyon ton yaş meyve sebze üretimi yapılıyor. Bu üretim miktarının yüzde 89'u iç piyasada tüketilirken, yüzde 11’i ise ihraç ediliyor; yani sadece Antalya’da 4.5 milyon ton meyve sebze iç piyasada tüketilmek üzere çeşitli kentlere gönderiliyor.
Antalya ülkemizde birim alan başına pestisit kullanımının en yüksek olduğu il. Dolayısıyla klorpirifos kullanımının halen devam ettiği düşünülebilir.
İhraç edilen meyve ve sebze ürünlerinde klorpirifos kalıntısı en çok yeşilbiberde çıkıyor. Yeşilbiber, kırmızıbiber, dolmalık biber gibi ürünler Antalya’dan ihraç edilen ürünlerin başında geliyor.
Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü bünyesinde faaliyet gösteren Bitki Koruma Şube Müdürlüğü ile Gıda Kontrol Şube Müdürlüğü şu sorulara yanıt vermeli.
1) Geçtiğimiz yıl kalıntı izleme programı çerçevesinde kaç adet gıda ürününde pestisit kalıntısı analizi yapıldı?
2) Geçtiğimiz yıl kalıntı izleme programı çerçevesinde kaç adet biber ürününde pestisit kalıntısı analizi yapıldı?
3) Biberde yapılan pestisit kalıntısı analizlerinde klorpirifos kalıntısı analizi yapıldı mı?
4) Analiz yapma yetkisine sahip laboratuvarlar klorpirifos analizi konusunda akredite midir?
5) Klorpirifos analizi yapan akredite laboratuvarlar klorpirifos kalıntısı tespiti ile ilgili bir yeterlilik testine katılmışlar mıdır? Eğer katılmadılarsa, bu analiz ile ilgili yetkinlikleri nasıl belirlenmektedir?
6) 3 Aralık 2014 tarihinde yürürlüğe giren “Bitki Koruma Ürünlerinin Önerilmesi, Uygulanması ve Kayıt İşlemleri Hakkında Yönetmelik” ile pestisitlerin uygulanması, satışı ve kayıtlarının tutulması konusuna düzenlemeler getirildi. Bu yönetmelikle zirai ilaç bayilerinin stoklarında bulunan pestisitler, tarım ürünlerinde kullanılacak pestisitlerin rastgele değil de reçete ile satılması zorunlu kılındı. Antalya genelinde 657 zirai ilaç bayisi var. 2015 yılındaki yasaklama kararı ile bayilerin stoklarında bulunan klorpirifosun bayilerden toplatılması gerekiyordu.
Klorpirifos stokları bayilerden toplatıldı mı? Toplatılan klorpirifos miktarı ne kadar?
7) Yasaklama kararı üzerinden 2 yıl geçti ve 2 yıl önce bayilerin stoklarında bulunan klorpirifos zehri toplatıldı ise gıda ürünlerinde hala klorpirifos kalıntısı çıkıyor olmasını Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkilileri nasıl açıklamaktadır?
Son bir soru da Sağlık Bakanlığı’na:
8) Sağlık Bakanlığı çocuklarda sinir sistemi üzerinde olumsuz etkiler gösteren klorpirifos gibi toksik kimyasalların yol açtığı sağlık zararları hakkında herhangi bir çalışma gerçekleştirmekte midir? Yapmıyorsa neden?
Daha önceki yazılarda da buna benzer soruları dile getirmiş ama herhangi bir yanıt alamamıştık.
Belki bu kez bir yanıt alabiliriz. (BŞ/HK)