“Bir mağduriyet öyküsü anlatmayacağım. Gazetecilik yapmak için yaşadığım kenti değiştirmek zorunda kaldım.
“Haber müdürüm, ‘sen kadınsın, geç saatlere kadar çalışamazsın’ dedi.
“Giydiğim mont ve saçımın kızıl olması nedeniyle terörist olarak algılandım. Bir erkek arkadaşa referans olmuştum. O kişi çalıştığı kurumda ‘erkek’ olduğu için bir süre sonra yönetici oldu.
“Siyasi düşüncelerimden dolayı kurumlarda istenmedim. ‘Bizimle çalışırsan bunları sosyal medyada paylaşamazsın’ denildi. Son çalıştığım yerden de pandemi nedeniyle evlere yollandık. Pandemiyle birlikte uzun çalışma saatleri başladı.
“Virüsle ilgili haberleri gece gündüz demeden siteye girmemiz istendi. Kısa çalışma ödeneği ile daha da fakirleştik. Pandemi öncesinde zaten haberlerimiz engelleniyordu, pandemi sonrasında bu durum daha arttı.
“Hayal ettiğim mesleğimden gelecek kaygısı nedeniyle vazgeçmek zorunda kaldım.”
Bu cümleler, yerelde çalışan kıymetli bir kadın meslektaşımızdan. O da birçokları gibi mesleğe hayallere, ideallerle başlıyor ancak kısa sürede hayalleri kırılıyor.
Geçen haftalarda Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu olarak yerelde gazetecilik yapan kadın ve LGBTİ+ meslektaşlarımızla bir araya geldik. Yaklaşık 50 kadın gazeteci konuştuk, anlattık, paylaştık. Dertler derya deniz…
“Kadın olmak zor” diyorlar ya hele kadın gazeteci olmak, evet zor. Bu toplantıda bir kez daha anladık ki yerelde kadın bir gazeteci olarak çalışabilmek yaşayabilmek çok daha zor.
“Pandemide gece gündüz çalıştık”
Mesela bir arkadaşımız… O da mesleğini severek yapanlardan. Ancak ne var ki o da hayal kırıklığı yaşıyor. Sözlerine başlamadan önce derin bir nefes alıyor:
“Taciz edildim ve taciz vb. olaylarda yerelde dava açmak çok zordur. İşini kaybetme, taciz eden kişiyle birlikte siz de teşhir olma nedenlerinden dolayı gizli kalıyor. Ben de tacize uğradığım kişiyle konuşarak halletmek zorunda kaldım. Taciz eden kişi özür diledi, ‘ben seni diğerleri gibi sandım’ dedi. O daha ağırdı.”
Başka bir meslektaşımız ekonomik koşullara değiniyor:
“Maaşlar asgari ücreti geçmiyor, saat 8 oldu mesela, ben hala gazetedeyim. İzin günleri olmuyor. Gece-gündüz haber yapmak zorunda kalıyorsunuz.”
“Kadın gazeteciye "siyaset emanet edilmiyor"
Bir başka kadın arkadaşımızdan şu cümleler yükseliyor:
“Gözaltında polisler size tecavüz ederiz, sizi öldürürüz, kanıtlayamazsınız tehditleri savuruyor. Bir kadın cinayeti haberi yaptığınızda fail onu öldürdüm, sizi de öldürürüm diyebiliyor.”
Birbaşkası, polis adliye haberleri gibi siyaset haberlerinin de kadınlara teslim edilmediğini anlatıyor:
“Siyaset erkek alanı görüyorlar, kadın gazeteciler kültür sanat gibi alanlara yönlendirilir. Alanın soft olunca bu durum maaşına da yansıyor. Asgari ücretle çalışmaya devam ediyoruz ve bu durum nedeniyle birçok kadın arkadaşımız mesleği bırakmak zorunda kaldı.”
“Medyada kadının çalışacağını düşünümüyorlardı”
Buyurun bu da başka bir kadın arkadaşımızın mesleğini yapmak için verdiği mücadele:
“Boşanmış bir kadın olarak yerelde gazetecilik yapmak çok yorucu. Sekreter olarak çalıştığım bir medya kurumunda telefonlara cevap verdiğimde bana ‘beyefendi’ diye hitap ediliyordu. O kadar ki bir medya kurumunda kadının çalışması beklenmiyordu. Gazetelerde hep toplumla uyumlu olmaya çalışılıyor. Basın açıklamalarında konuşanlar da dinleyenler de hep erkeklerden oluşuyor.
“Bizim kentte haftalık ücret veriliyordu. Bu durum basın ilan kurumunun reklam ilanlarını alabilmek için değişti. Basın ilan kurumu dedi ki, kurumlarda belli sayıda çalışan olursa ancak reklam (para) alabilirsiniz. O nedenle işverenler de bizi sigortalı yaptı. Son 10 yıl sigortalı çalıştım.”
“7 gazetenin hiçbirinde kadın çalışmıyor. İlan ve reklamlar için kadınlar çalıştırılıyor. Kurumlara gidip gazeteye ilan-reklam bağlamak için kadınlar vitrin olarak kullanılıyor.”
"Sahaya gönderilmedim"
Bitmiyor...
Kadın gazetecilere yerelde yapılanların bir sonu yok. Bakın bir arkadaşımız "sahaya gönderilmediğini" söylüyor. Eğer iş alanınız masa başı değilse, editör değilseniz -ki editörler de sahaya çıkar iş varsa- bir gazeteci için sahaya gönderilmemek Çin işkencesidir. Bakın arkadaşımız neler anlatıyor:
“Dışarıdan yerel medya tozpembe görünüyor. Öğrencilik yıllarımda Konya’daydım ve orada bir yerel gazetede part-time çalışmak için anlaştım. Ancak bu hiçbir zaman part-time olmadı hep full time çalıştırıldım. Gazeteciliğe deşifre yaparak başladım.
“Sahaya beni göndermiyorlardı. Burada gazetecilik demek belediyenin reklam mecrası anlamına geliyordu. Çalışanların profilleri belliydi. Konya’da ilginç bir durum vardı. Muhabirler hep kadınlardan oluşuyordu. Ancak durum şehirdeki üniversitenin etkisi nedeniyle böyleydi.
“Bir gazete vardı, Erbakan’ın gazetesiymiş. Başta beni de uyarmışlardı, oraya hiç gitme, kapısından içeri giremezsin diye. Gerçekten de öyleydi. Asla kadın çalıştırmıyorlardı. Yöneticiler arasında da kadın yoktu.
“Yereldeki patronların aynı anda hem gazetesi hem TV’si hem internet sitesi hem de radyosu var. O nedenle gazetede de TV’de de radyoda da hep aynı kişiler çalışıyor. Bir kurumun iş yükünü sadece 4 kişi üstleniyor. Yereldeki patronlarla basın ilan kurumu arasında büyük bir ilişki var.”
Dayanşma elzem
Biz kadınlar çevrimiçi toplantıda sorunları da ortaklaştırdık, çözümleri de. TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu olarak yeni çevrimiçi toplantıların planlaması için de kolları sıvadık.
Kadın kadına bir dertleşme alanına dönen bu toplantılardan kocaman bir dayanışma ağı çıkacağına umudumuz var.
Son söz yine bir kadın meslektaşımızdan gelsin, belki birileri, duyar:
“Benim özellikle yerelde çalışmak istememin nedeni, yerel basın ulusal basını besler anlayışı.
“Bize üniversitede hocalarımız hep öyle söylerdi. Ancak burada kadın gazetecilerin en büyük problemi sosyal haklar ve maaşlar.”
(EMK)