Yaşama sevincinin alabildiğine düştüğü, bireyin ve toplumun hayatının çölleştiği, yarına dair umutların yittiği ülkemizde yaşam, toplumun çok büyük bir kesimi için ağır bir yük haline geldi.
Fakat insan yaşamın en ağır, en zalim, umutsuz görünen koşullarında dahi yaşamak zorundadır. Bu zorunluluk ister istemez içerisinde bir umut taşıyarak var olur. Taşınması çok zor hale gelen bu yükün altında o umut olmazsa, insan yok hükmündedir.
O umut bir ağaç dikmektir. O umut ormanın katline, suyun ve havanın kirletilmesine karşı bir direniştir. O umut çevrenin temiz tutulması, mahallenin yeşiline, parkına sahip çıkılması mücadelesinin dinamiğidir. O umut küçük şeylerle açan bir çiçektir.
Böyle çaba sarf eden, dayanışarak var olan, yaşadığı ortama katkı sunan, zordakilere el uzatan, toplumu nefessiz bırakan erklere karşı nefes alma yollarını açmaya çalışan, iyiyi ve güzeli savunmayı pratiklerine döken, kısacası insan kalabilme çabasında olan birtakım yerel girişimler var.
Bunca iletişim imkanlarına rağmen, çoğunun sesi duyulmuyor. Bunun bir nedeni de genel gidişatın mengenesine sıkıştırılmış toplumda yerel ve yerinde çabaların, direnişlerin bu hayhuyun içerisinde pek önemsenmemesi veya sonuç getirici olmasına inanılmamasındandır.
Halbuki totaliter sistemlerde dahi, bireyin gerek kendisi için gerekse küçük de olsa kolektif dayanışmalarla çevresine alan açması mümkündür. Bu pratikler, insanın hayata dokunmasının kanallarıdır.
Nazım Hikmet’in “Yaşamaya Dair” şiirinde dediği gibi:
“Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.”
Yaşama yanı ağır basanlar tarafından hayata dokunmanın bir yolunu inşa edenler, taşrada bir dernek kurmuşlar ve karların arasından baharın müjdecisi kardelen çiçeği gibi çevreye “merhaba” demişler.
Bu derneğin adı Yeşil Zara Gönüllüleri
Dernek Başkanı Dr. Rüşan Sümbüloğlu, Hüseyin Akkoyun ve Can Aras ile birlikte 3 kişi olarak kurdukları Whatsapp grubunun kısa zamanda 73 kurucuya ulaşarak, 2022 yılının Mart ayında Yeşil Zara Gönüllüleri Derneği’nin (YZG) kurulduğunu söylüyor.
Sümbüloğlu, Derneğin amacını "Derneğimiz yalnızca ağaçlandırma işlerinde değil, küresel ısınmadan, çevre kirliliğinden doğanın korunmasına çok geniş alanda faaliyetler sürdürecek, farkındalıklar oluşturacaktır" diye açıklıyor.
Kısa sürede kolektif yoğun emekle Zara’nın çıplak tepelerine 90 binin üzerinde çam fidanı diktiler. Dernek Zara Belediyesi, kaymakamlık, Zara Orman İşletme Müdürlüğü ve Zara’daki sivil kuruluşlarla dayanışma içerisinde. Çamların sulanması için belediyeden yardım gördüler. Gönüllülerin çabalarıyla çamların doğaya tutunmalarında büyük başarı gösterdiler.
Bir yerel dernek olan YZG, kısa zamanda gerek faaliyetleriyle gerekse kurduğu dayanışma ağıyla nitelikli bir düzeye ulaşarak, uluslararası gönüllülerin katılımını bile sağlamış. Cumhuriyetin 100. Yılında 100 bin fidan dikmeyi hedefleyen derneğe, 14-28 Ekim tarihlerinde Zara’nın tepelerinde çam dikme faaliyetine katılım için Meksika, Slovakya, Fas, Fransa, İngiltere ve Rusya’nın sivil toplum kuruluşlarından gönüllü 10 kişi Zara’ya gelerek katkı sunacaklar.
Derneğin gönüllülerden oluşan “Halil Söyler” adında bir de korosu var. Hem dernekteki aidiyet duygusunu geliştiriyor hem müzikle iştigal etmenin keyfini yaşıyor hem de taşranın rutinine ve tekdüzeliğine karşı bir farklılık yaratmaya çalışıyorlar.
Derneğin gündeminde ağaçlandırma faaliyetinin yanında başta Kızılırmak olmak üzere çevre kirliliğine karşı projeler geliştirme, eski konakların restorasyonu, Zara’nın toplumsal hafızasının kayıt altına alınması yer alıyor.
Dernek oluşumunu başlatan üç kişiden biri olan Hüseyin Akkoyun’un (Ve aynı araçta bulunan Zaralı Sinan Ağca’nın) Haziran 2022 tarihinde meydana gelen trafik kazasındaki vefatı, Dernek üyeleri ve Zaralılar tarafından hâlâ hüzünle anılıyor.
Zara’nın özgün yanı
Sivas’ın Zara ilçesi sosyo-politik ve kültürel düzey olarak Türkiye’nin önde gelen sayılı yerleşim yerlerinden biri.
Zaralılar bunun iki nedeni olduğunu söylüyor. Birisi Zara’da ciddi bir Ermeni nüfus yaşamış ve bunların o kapalı toplumda gündelik hayatın idamesinde topluma değerli katkıları olmuş. 1915 ve sonrasında büyük sorunlar, acılar yaşanmış olsa da Zaralı Türklerin, Ermenilerden öğrendikleri, örnek aldıkları çok şeyler olmuş.
Bir diğer neden ise 1914 yılında 36. Piyade Alayı’nın kurulmasıyla birlikte subay ailelerinin Zara’ya gelmeleri, modern ilişkilerin erken öncüleri olmasıymış. Ordu, devletin militarist bir kurumu olmakla birlikte geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet döneminin taşrasında olsun, çevre ülkelerin taşrasında olsun şeklen de olsa modernist dönüşümlere yol açan işlevlere de sahip.
Zara’nın sosyo-kültürel hayatını Anadolu’nun büyük bir bölümünden ayıran başka hangi etmenler vardır, bilmiyorum. Ancak Zaralıların genel olarak mizahla, politikayla, insan ilişkilerindeki kucaklayıcı yaklaşımlarıyla hemhal oluşları, bu ilçeyi ve çevresini özgün kılıyor.
Zara deyince
Zara deyince ilk akla gelen kişilerden biri Zaralı Ermeni yazar Kirkor Ceyhan (1926 – 1999). Dili çok ustaca kullanır ve insanı içeriden kavrayan bir sıcaklığa, samimiyete, sadeliğe sahiptir. Örneğin kitaplarından birinin adı “Atını Nalladı Felek Düştü Peşimize”dir. Kovalanan bir yaşamın derin, güzel ve hüzünlü bir ifadesi değil mi?
Yine Zaralı Ermenilerden olan Avedis Olgun’un “Terzi Vartanuş’un Anıları”, annesi üzerinden Zaralı Ermenilerin 100 yıllık hikayesini anlatır.
Bu anlatılar memleketimden insan manzaralarıdır; maziden akıp gelerek bugünü de derinden etkileyen trajedi, acı, sevgi, diğerkamlık doludur.
Elbette Zara’nın değerli başka yazarları da var. Bu iki yazara tarihsel koşullar gereğince ülkemiz ve Zara için özgünlük arz etmeleri nedeniyle yer verdik.
Zara denildiğinde ilk akla gelenlerden biri de yerel halk müziği sanatçısı, söz yazarı ve besteci Halil Söyler (1906-1964)’dir.
Yazar, gazeteci ve fotoğrafçı olmasının yanında Sivas ve Zara’ya dair büyük bir yazılı ve görsel arşivin sahibi olan Yakup Kadri Bozalioğlu’nu anmadan geçmek, yazıyı eksik kılar. Çünkü bir yerin bir dönem kültürel birikimini arşivleyerek gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamaya vesile olacak Bozalioğlu’nun bu çabasının ne kadar büyük bir değere sahip olduğu, gelecekte daha iyi anlaşılacak.
(HŞ/AÖ)