Sağlıklı yenidoğanların, para kazanmak amacıyla 112 ambulansları ile özel hastanelere sevk edildiği ve bu yenidoğanların ölümlerine neden olunduğu konusu gündeme bomba gibi düştü, tıpkı Narin çocuğun katledilmesi gibi.
Bir ülke düşünün en az 12 yeni doğan bebeğini bir sağlık çetesine kurban versin yüzlerce bebekte sakat kalsın.
Oysa desteğe ihtiyaçları var
Ambulanslar sağlıklı bebekleri sadece para kazanmak için anlaşmalı oldukları hastanelere götürüp, o hastanedeki doktor ve hemşireler de sadece para uğruna bu bebekleri hak etmedikleri ilaç ve tedaviler uygulasınlar. Bu çetenin kullandığı hastanelerden biri de eski sağlık bakanın hastanesi olsun. Korku filmi gibi değil mi? Ama iste bunların hepsi bizim ülkemizde oldu.
Bu skandalın benim için de çok hazin tarafı var. 45 yıllık mesleğimin 25 yılımı verdiğim, gece gündüz demeden birlikte çalıştığım yenidoğan camiasını da hiç hakketmedikleri halde zan altında bırakması. İnsan bebekleri diğer bebeklere göre narindir aslında insanın iki ayak üstüne dikelmesinin de en büyük cefasını onlar çeker.
Doğduklarında çok büyük bakım ve desteğe ihtiyaçları olur, bir kedi yavrusu gibi iki ay içinde yürümeye koşmaya başlayamazlar.
Yenidoğan bölümünde yatan bebeklerin birçoğu da 38 haftayı bile bekleyememiş, 2500 gramın bile çok altındaki bebeklerdir. Bu bebeklerin bu konuda eğitim almış uzman doktor ve sağlık personelleri tarafından bakıma ihtiyacı vardır. Gelin şimdi biraz yenidoğan kime denir, yenidoğan yoğun bakımda neler olur, ülkemizde durum nasıldır bakalım...
Yenidoğan kimlere denir?
Zamanında yani, 38-40 gebelik haftasında doğan bebeklerin hayatlarının ilk dört haftası yenidoğan dönemidir. Bir de zamanından önce doğan prematüre dediğimiz, çok küçük bebekler var. Yenidoğan dönemi doğumla beraber yaşamın en kritik dönemidir, yeni bir yaşama geçiş, uyum dönemidir.
Bu dönemde anne karnındaki su içindeki yaşamdan hava ile soluyacağı bir ortama geçerler, annesinin memesinden sütünü alıp beslenmek gibi de zorlu bir görevi vardır. Yine bu dönemde enfeksiyonlara yatkındırlar.
Ayrıca bazı doğuştan kalıtsal hastalıkların bulgularının ilk ortaya çıktığı ve cerrahi girişim gerektirebilecek organ gelişim bozukluklarının karşılaşıldığı dönemdir. Yenidoğanlar kolayca hastalanabilirler, örselenebilirler, hasarlanabilir, hayatlarına handikaplı olarak devam etmek zorunda kalabilir hatta yaşamdan kopabilirler. Geleneksel olarak da bebek ve anne 40 gün korunur, sarıp sarmalanır “bebeğin kırkının çıkması” ile rahat bir nefes alınır.
Yenidoğan yoğun bakımların özellikleri
Yenidoğan yoğun bakımı ve tedavisi özel bilgi ve beceri ile donanmış doktor (neonatolog) ve özel eğitim programlarından geçmiş tecrübeli hemşire gerektirir.
Aynı zamanda yoğun bakımlarda ventilatör, monitör vs. gibi yüksek teknoloji ürünlerinin kullanımı bilgi ve beceri gerektirir.
Küvöz içinde izlenen, yoğun bakım gereksinimi olan bir bebek birden fazla yaşam ünitesine ve takip cihazlarına bağlı olabilir, her an klinik durumu değişebilir, bağlı bulunduğu ekipmanlarla ilgili sorunlar olabilir. Anında fark edilip erken müdahale edilmesi gerekir. Bu durumda deneyimli doktor, hemşire ve sağlık personelinin önemi çok büyüktür. Bebek bir yıldız kayar gibi kaybedilebilir ya da yaşamda tutulabilir.
Yenidoğan yoğun bakımı bir ekip işidir
Hasta ve erken doğan bebeklerin tedavi ve bakımı aynı zamanda ekip işidir. Bebeğin sorunlarına göre bazen çocuk kardiyoloğu bazen çocuk nöroloğu, çocuk cerrahisi gibi bir çok farklı branşlardan doktor ve sağlık personelinin işbirliğini gerektirir, yani yenidoğan yoğun bakımı, yoğun emek ister, sevgi ister, şefkat ister.
Yenidoğan yoğun bakım üniteleri bir o kadar da fazla sarf malzemesi kullanılması, daha fazla personel istihdam edilmesi gereken bölümlerdir. Aksi takdirde bebeklerin yaşamda kalması, iyi bakım verilmesi ve sağlıklı büyümesi mümkün olmaz, bebek kayıpları yaşanabilir.
Yenidoğan yoğun bakımların denetlenmesi
Yenidoğan yoğun bakım servislerinin asgari donanım, sağlık personeli ve hizmet standartları Dünya’da ve Ülkemizde belirlenmiştir. Bu standartlara göre yoğun bakımlar düzey 1, 2, 3, 4 olarak sertifikalandırılır.
Küvöz dediğimiz yoğun bakım yatakları başına düşen hemşire sayısı bu düzeylere göre belirlenir. Düzey üç ve düzey dört yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde, ağır hasta bebeklerin, doğum ağırlığı 1500 gramın hatta 1000 gramın altındaki bebeklerin, kalp ameliyatı gibi ağır cerrahi operasyon geçiren bebeklerin bakımında iki bebeğe, bazen bir bebeğe deneyimli bir yenidoğan hemşiresinin bakması gerekir.
Bu koşulların sağlanmadığı durumlarda ünitelerde enfeksiyon riski artar, bebek kayıpları yaşanabilir. Yeterli donanımı ve yenidoğan doktoru, deneyimli yenidoğan hemşiresi olmayan hastanelerin yoğun bakım ünitesi açması bebeklerin yaşamını riske atmak, yaşam haklarını ihlal etmek demektir. Bahsi geçen hastanelerde hemşire yardımcılarının bebek bakımı ve tedavisi yaptığından bahsedildiğinde bu bile başlı başına bir sorun teşkil eder.
Yenidoğan yoğun bakım üniteleri kamu hastanelerinde ya da üniversite hastanelerinde çalışan, farklı branşlardan (yenidoğan doktoru, enfeksiyon hastalıkları uzmanı, il sağlık müdürlüğünden bir doktor) bir grup doktor tarafından belli aralıklarla standartların sağlanıp sağlanmadığının denetimleri yapılır. Ancak bebeklerin bakımı, tedavisi denetlenmez, bebeğe bakan doktorunun kontrolü ve sorumluluğu altındadır.
Özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin birçoğunda yenidoğan doktoru yerine daha ucuza geldiğinden pediatristlerin çalışması da başka bir sorundur. Yenidoğan doktoru olmayan yoğun bakımların çalışmasına yıllardır sağlık bakanlığı ne yazık ki izin vermiştir.
Yenidoğan yoğun bakımda yatan prematüre bebekler
Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde yatan bebeklerin çoğu erken doğan, sinir, solunum, sindirim, dolaşım, boşaltım sistem ve organları henüz büyüme ve gelişmelerini tamamlamamış prematüre bebekler oluşturur. Bu prematüre bebekler doğum ağırlıkları 400-500 gramdan, gebelik süreleri 24-25 haftadan başlayan bebeklerdir. Bakımları tedavileri oldukça sofistike bilgi gerektirir.
Peki bu bebekler neden erken doğuyorlar, acele ediyorlar. Birçok sosyo-ekonomik faktörü sayabiliriz: başta gittikçe artan yoksulluk ve düşük eğitim düzeyi, iyi beslenememe, sık doğum, adölesan gebelikler ve ileri yaş doğumları, yardımcı üreme teknikleri, sigara kullanımı, annenin bakım yükü iş yükünün fazla olması. Ne yazık ki bu önlenebilir sorunlara yönelik programların olmaması yoksulluğun gittikçe artmasıyla prematüre doğumlar artma eğilimindedir.
Taburculuk sonrası takip
Uzun süre kaldığı yoğun bakımdan nihayet mezun olan özellikle çok küçük prematüreler ve devam eden sorunları olan bebeklerin büyüme ve gelişmeleri, görmeleri, işitmeleri “yenidoğan takip poliklinikleri”nde yapılması gerekir. Yenidoğan yoğun bakım hizmeti veren hastanelerin bu koşulları da sağlaması gerekir. Aksi takdirde bebekleri handikaplı olarak hayatlarını devam ettirmek zorunda kalabilirler.
Handikaplı bebeklerin özel bakım ve destek ihtiyaçları olabilir. Bunun için kamu kurumlarına ihtiyaç vardır. Bütün bunlar nedeniyle yenidoğan tedavi ve bakımları, taburculuk sonrası takip ve destekler ulaşılabilir, ücretsiz, nitelikli, eşit ve anadilinde olması gerekir.
Bugüne nasıl gelindi?
Sağlıklı yenidoğanların para kazanmak amacıyla 112 ambulansları ile özel hastanelere sevk edildiği, bu yenidoğanların ölümlerine neden olunduğu konusu yeniymiş gibi kamuoyunun önüne geldi, getirildi. Aslında konunun kökleri çok eskilere dayanıyor.
Seksenli yıllarda uygulanan aşıyla önlenebilen hastalıklar için aşı kampanyaları yanında, ishal ve pnömoniye bağlı bebek ve çocuk ölümlerinin azaltılmasına yönelik çabaların ardından sıra yenidoğanlara ancak doksanlı yıllarda geldi. Üniversite hastaneleri ve eğitim araştırma hastanelerinde yenidoğan bakım üniteleri açılmaya başlandı, ancak hasta bebeklerin, erken doğan bebeklerin yaşama şanslarının artmasıyla birlikte, bu konuda ailelerde farkındalığın artması ile mevcut yoğun bakım yatakları ve bunlara bakacak doktor ve hemşire sayısı yetersiz kalmaya başladı.
Sağlıkta dönüşüm projesi ne getirdi?
Bir dünya bankası projesi olarak sağlıkta dönüşümün başladığı 2000’li yılların başından itibaren pıtrak gibi özel hastaneler çoğalmaya ve yüksek kar getiren yenidoğan yoğun bakım üniteleri kurulmaya başlandı. 2002 yılında 774 kamu hastanesi, 50 üniversite hastanesi, 271 özel hastane faaliyet gösterirken, 2023 yılında bu sayılar 933 kamu hastanesine, 68 üniversite hastanesine, özel sektörde ise 565 hastaneye yükselmiş, özel hastane sayısı kamu hastanelerinin iki katını aşmıştır. Bütün bu süreçler kamudan kaynak aktarımı ve teşviklerle gerçekleşmiştir.
Yenidoğan yoğun bakım yatakları ne durumda diye baktığımızda; Sağlık Bakanlığı istatistiklerine (2022) göre; Türkiye’de toplam 13.685 yenidoğan yoğun bakım yatağı mevcut. Yenidoğan yoğun bakım yatak sayısı özel hastanelerde 7.330 (%54), Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde bu sayı 4.738 (%34), üniversite hastanelerinde ise 1671 dir (%12). Tüm Türkiye’de yaklaşık dört yıllık Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları eğitimi üzerine üç yıl Neonatoloji (yenidoğan hastalıkları) eğitimi alan doktor sayısı 450-500 civarındadır.
Son yıllarda ne yazık ki uygulanan yanlış politikalar ve sağlıkta şiddet nedeniyle ne çocuk doktoru ne de neonatolog sayısı artmamakta, bu bölümler tercih sıralarında en altlarda yer alıyor.
Sağlıkta neoliberal kapitalist politikaların uygulanmaya başlanması ile hasta müşteri, özel sağlık kurumları şirket, kamu hastaneleri ve üniversite hastaneleri yarı şirket durumuna gelmiş, sağlık alınır satılır bir meta haline geldi.
Özel hastaneler hem doğrudan ücret karşılığı hem de SGK’ye hizmet satarak kar elde etmeye, üstelik bu hizmetlerden bir kısmını taşerona -alt işverene- transfer ederek karını daha da büyütmüş, sorumluluğu taşerona devretmiş görülse de asli sorumluluğun bu hastanelerde devam ettiği gerçeği devam etmektedir.
Süreç içinde bu olanaklara sahip olmayan görece küçük özel hastanelerin yoğun bakım üniteleri ve bazı birimleri kiralanmaya başlanmış, aslında bu işi yapma potansiyeli olmayan özel hastaneler her türlü istismar ve mafyatik yollarla para kazanmaya çalışmıştır.
Sonuç olarak; yenidoğan yoğun bakım yataklarının yüzde 54’ünün özel hastanelerin kontrolünde olması, özel hastanelerin idari destek ve mali teşviklerle kurduğu sağlık sistemi, taşeronlaşma, denetimsizlik ve kuralsızlık ortamı yenidoğan ölümlerine yol açan temel faktörlerdir. Nasıl müdahale de edileceği bellidir: "Kamusal, ulaşılabilir, nitelikli, ücretsiz, eşit ve anadilinde sağlık hizmeti’."
(MKT/EMK)