Geçtiğimiz gün KCK Diyarbakır ana davasında yargılanan, aralarında gazeteci Tayyip Temel ve eski Batman belediye başkanı Necdet Atalay'ın da olduğu 31 kişi, Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararıyla tahliye edildi. Hemen önceki gün de eski DEP milletvekili Hatip Dicle tahliye edilmişti.
Öncesinde daha önemli bir gelişme yaşandı ve çözüm sürecinin başladığı günden bu yana hep dile getirilen, çözüm sürecine yasal güvence getirecek ilk adımlar atıldı: Adalet Bakanlığı'nın hazırladığı "Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı" meclise sevkedildi ve tasarının meclis kapanmadan yasalaşması bekleniyor.
Bunlar, 'havanda su dövülüyor' izlenimi veren çözüm sürecine dair, 'iyi şeyler' oluyor algısı yarattı.
***
Çözüm sürecini yasal güvenceye kavuşturması ve sürekli yeni ölümlerle gündeme gelen 'hapishanelerdeki hasta tutuklular' sorununa nihayet bir çözüm getirmesi beklenen tasarı, HDP ve KCK'de olumlu karşılanırken, hükümet kanadından tasarıya dair yapılan açıklamalar da, sürecin daha ileriyle taşınacağı sinyalini veriyor.
PKK Yürütme Konseyi üyesi Duran Kalkan, Özgür Gündem gazetesine verdiği demeçte, “Eğer bazı biçimsel değişiklikler, ifade düzeltmeleri yapılabilirse ve o temelde bu tasarı yasalaşırsa" çok önemli, tarihi bir adımı ifade edeceğini söylemiş; CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ise, tasarının "Bu Kanun kapsamında verilen görevleri yerine getiren kişilerin hukuki, idari veya cezai sorumluluğu olmaz." şeklindeki 4/2. maddesi dışında, tasarıya bir itirazlarının olmadığını ancak bu tasarının bir devlet politikası değil, hükümet politikası olduğunu ve AKP-HDP uzlaşmasıyla hazırlandığını; bu şekilde de çözüme ulaşılamayacağını açıklamıştı.
Duran Kalkan'ın yorumu
Duran Kalkan, tasarının adında ve içeriğinde geçen 'terör' ifadesinden duydukları rahatsızlığa da dikkat çekmişti:
"Yasa gerçekten çıkarsa karşı tarafla konuşmayı hedefleyen bir amaç güdüyor. En azından öyle görülüyor, fakat üslubu öyle değil. Karşıdakini olduğu gibi tanımlamıyor, ‘terörist,’ diyor, sen birine öyle dersen nasıl konuşacaksın? Bu üslûp aslında o amaca, müzakereye uygun değildir. Yeni yasa çıkıyor ama hala üslûp eski. Bu değişmeli. Sorun terör sorunu, eve dönme sorunu değil. Sorun doğru konmalı. Mesela terörü sonlandırma değil de Kürt sorununu çözme, demokratikleşmeyi gerçekleştirme yasası olabilirdi.
Ne yapacağı hükümete kalıyor. Olumlu kullanılırsa Türkiye’nin önünü açabilir. Ama hükümet dar, kendi çıkarları temelinde kullanmak isterse de eski durum devam eder. Sonuç vermez.”
Paket seçim rüşveti mi?
CHP içinde "Kürt seçmene rüşvet paketi" (Cumhuriyet gazetesinde, Emine Kaplan'ın haberi) olarak da nitelenen tasarı, gerçekten hükümetin çözüm iradesi olarak ortaya çıkmış ve sonrasında bu yasa kapsamında atılacak adımların ilk nüvesi ise, Türkiye'nin asırlık sorunu olan Kürt sorununun çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi adına tarihi bir dönemeci ifade ediyor.
Ancak gerek AKP'nin şu ana kadar ki hantallığı ile güvenlik güçlerinin, sivillerin katledildiği gösterilerdeki sertliği ve AKP'nin bu sertliği sahiplenir açıklamaları, gerekse de söz konusu tasarının, Başbakan'ın da aday olduğu yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesine denk gelmesi, kafalarda soru işaretlerine de yol açmıyor değil. Zira AKP'nin günün birinde "Bu yasayı biz yürürlüğe koyduk, yürürlükten de kaldırabiliriz," demeyeceğinin garantisi yok. Nitekim Habur sürecinde, insanlar sevindi diye Başbakan 'silbaştan yaparız,' demiş ve süreç akamete uğramıştı.
Son iki yıldır bütün olumsuzluklara rağmen bu aşamaya gelen çözüm sürecinin, bu tasarının yasalaşmasından sonra olası bir kesik yemesi demek, (tasarının gerekçesinde ifade edildiği şekliyle) "Türkiye’nin hızlı bir ekonomik gelişme ve kalkınma sağlanması" şöyle dursun, Türkiye'yi karanlığa sürükleyecek bir sürecin başlaması demek olacağını kestirmek, hiç zor değil.
Hükümet kanadında tepki çeken, örgüte katılımların durmaması ve artması hususu, aslında bu olasılıkla ilgilidir. Şöyle ki; KCK'yi, silahlı güçlerini taleplerinin güvencesi olarak gören yaklaşımından uzaklaştıracak bir gelişim düzeyi henüz yakalanamadı.
Ancak bu noktada şunu ifade etmekte yarar var: KCK yetkilileri birçok kez, silahlı güçlerinin sadece Türkiye'de değil, İran ve Suriye'de örgütlendiğini ifade ettiler.
Yanı sıra; hatırlamakta fayda var ki, 2013 Newroz'undan sonra KCK silahlı güçlerini geri çekmeye başlamış, adımlar karşılıklı olmayınca ve gecikince geri çekilme durdurulmuştu.
Türkiye'yi daha ileri adımlar uçurabilir
Bu tasarının yasalaşmasıyla birlikte, bildik eve dönüş yasası adı altında çıkartılan pişmanlık yasalarını çok çok aşacak, PKK'lilerin Türkiye'ye dönmesi ve hapishanelerdeki siyasi tutukluların tahliye edilmesiyle siyaset yapabilme olanaklarının yaratılması, gerçekten toplumsal bütünleşmeyi sağlayacak, aynı zamanda devletle Kürtler arasındaki bariyerleri bir boy kısaltacak imkânların her zamankinden çok daha yakın olacağı kuşkusuzdur.
Başbakan Erdoğan'ın "Halkın seçtiği cumhurbaşkanı ve halkın seçtiği başbakan Türkiye'yi uçurur," sözünün gerçekleşmesi, büyük oranda, hükümetin bu tasarının yasalaşması sonrasındaki tutumuna bağlıdır. Eğer daha ileri adımlar atılırsa evet, gerçekten Türkiye her açıdan müthiş bir gelişme gösterecektir. (BA/HK)