Şu dakikalarda Eskişehir'de görülmekte olan bir dava, Türkiye'nin yeni mi yoksa eski tas eski hamam mı olduğunu hepimizin gözüne sokacak.
1993-95 yılları arasında Şırnak'ın Cizre ilçesinde 21 kişinin, emekli Jandarma Albay Cemal Temizöz'le birlikte aralarında asker, korucu ve itirafçıların bulunduğu toplam sekiz kişi tarafından keyfi biçimde öldürülmesine ilişkin dava bu...
Ergenekon operasyonlarının hızlı günlerinde itirafçıların ifadelerinden yola çıkılarak dava açıldığında, yani 2009 yılında, kayıp veya katledilmiş 21 kişinin yakınları ilk kez umutlanmıştı. Tanıklar, gözlerinin önünde eşlerinin, babalarının, oğullarının veya yakınlarının kimler tarafından nasıl götürüldüğünü, işkence sonucu öldürüldüğünü gözyaşları içinde anlatırken hepimiz "acaba bu kez yapanın yanına kâr kalmayacak mı? " diye sormuştuk.
Mahkeme salonuna, Kürtçe ifadeler için tercümanlar getirildiğinde "adil yargılamanın" bu kez gerçekleşeceğini sanmıştık. Aradan 6 sene, 48 duruşma geçti. Bugün 49'uncusu... Ve savcı, 18 Haziran'daki duruşmada, "tanıkların ifadelerinin hükme esas teşkil edemeyeceği, olaylarla ilgili kesin, inandırıcı ve vicdani kanaate uygun delil bulunmadığı" gerekçesiyle ayrı ayrı beraat talep etti.
Dava devam ederken sadece mağdur ailelerle avukatları değil, kaymakam, vali bile tehdit edildi. Ne delil eksiği var o dosyada ne de tanık ifadelerinde şüpheye yer bırakacak bilgiler; ama savcı beraat istiyor. Yani hakkında 9 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen emekli Albay Cemal Temizöz ve diğerleri bu duruşma sonunda hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam edebilecekler. Etmeleri de kuvvetle muhtemel çünkü büyük bir velveleyle açılan asit kuyuları, kameralar önünde aranan insan kemikleri, "geçmişle hesaplaşıyoruz" martavalları aklımızla alay etmek içinmiş. İspatı, beraatla sonuçlanan davalar...
Davalar taşınıyor, sanıklar beraat ediyor
Kısa süre öncesine kadar haklarında güçlü iddianameler hazırlanan ve ağır hapis cezaları talep edilen komutanlar nasıl birer birer beraat ettirildiyse Temizöz'ün de beraat ettirilmesi planlanıyor.
Örnek mi? Hakkari'nin Yüksekova ilçesinin Aşağı Ölçek köyünde Nisan 1995'de Nezir Tekçi'yi zorla kaybettiği ve canavarca hisle ve işkenceyle kasten öldürmekten suçlanan Yarbay Kemal Alkan ile emekli Albay Ali Osman Akın geçtiğimiz ay beraat ettiler... Mardin'de 1992-94 yılları arasında 13 kişiyi yargısız infaz ettiği iddiasıyla yargılanan Musa Çitil'in davası önce Çorum'a taşındı sonra Çitil mayıs ayındaki duruşmada beraat ettirildi. Çitil, beraat kararının ardından ağustos ayında terfi ederek Diyarbakır İl Jandarma Tugay Komutanı olarak atandı. Bitmedi...
Silopi'de 6 köylünün zorla kaybedilmesiyle ilgili yargılanan Emekli Tuğgeneral Mete Sayar da Temmuz 2015'de beraat ettirildi. Devlette devamlılık esassa, "Yeni Türkiye" sloganı maval okumak değil de nedir allaşkına!
Temizöz davasının Diyarbakır'dan Eskişehir'e taşınması da anlamlı. Eskişehir Ali İsmail Korkmaz'ın davasının görülmesi için güvenli değil ama ne hikmetse Temizöz'ün yargılanması için en uygun yer! Davayı mağdur ailelerden kaçırmanın en iyi yollarından biri olan başka bir kente taşıma yöntemi bir taşla birkaç kuş vurmayı hedefleyen ve sıkça başvurulan bir araca dönüştü yargıda.
O yapmadıysa 21 kişiyi kim öldürdü?
Kritik duruşmadan bir gün önce mağdur yakınları avukatlarla birlikte Ankara'daydı. Meclis'e 100 metre mesafede bir otelde gazetecilere bir kez daha anlattılar acı veren tanıklıkları. İnsan hakları örgütleriyle bazı baroların oluşturduğu "Cezasızlıkla Mücadele Birliği"nin düzenlediği basın toplantısında konuşan aileler bir kez daha sordu, "Cemal Temizöz ve ekibi tarafından götürülen ve bir daha göremediğim/ölüsünü günler sonra bulduğum yakınımı bu insanlar öldürmediyse kim öldürdü?
Mağdur yakınları diyor ki…
Medine Aydın: Eşim Mustafa Aydın Çoban'dı. Dört çocuğumuz vardı, beşinciye hamileydim.
1994 yılında işkenceyle öldürüldü. Bu sanıkların beraatını isteyen savcı çocuklarımı bir bodrumda nasıl koşullarda büyüttüğümü görseydi maaşını bana gönderirdi. Bu insanlar beraat etmemeliler.
Ayşe Karagöz: Eşim Ali Karagöz askerler ve korucular tarafından evimizden alınıp götürüldüğünde kucağımda iki aylık bebeğim vardı. 21 yıl oldu, eşimin kemiklerini bile bulamadım. Cizre'nin eski belediye başkanı Kamil Atak seçimde bana oy verin, yerini söyleyeyim demişti. Oyumu ona verdim ama sorduğumda, "Adını anmayın, sonunuz onun gibi olur!" diyerek beni kovdu.
Savcı, dilekçelerimi almadı, beni dinlemedi. Kocamı sorduğum için kafama silah da dayandı, tehdit de edildim. Çocuklarımla çok eziyet çektik. Bu insanlar beraat ederlerse cinayet işlemeye devam ederler.
Hazni Avşar: Eşim Abdurrahman Avşar, 1994 yılında evinden benim yanımdan, gözaltına alındı. Eşim 45 gün işkence gördü. Onu bir bodrum katına atıp üzerine bomba attılar, öldü sandılar. Ölmediğini anlayınca bu kez Cemal Temizöz tarafından hastaneden kaçırıldı, üzerine bomba atılarak öldürüldü.
12 çocuğumla davanın takipçisiyim. Bu devlet eğer bizim de devletimizse bizi katledenleri cezalandırması lazım. (ÖAÇ/AS)