Eminönü'ndeki tarihi Mısır Çarşısı girişinde bulunan Ünlüoğlu Büfe'de 9 Temmuz 1998 günü bir patlama olmuş, yedi kişi yaşamını yitirmiş, 127 kişi de yaralanmıştı. Polisin ilk açıklamasına göre olay, Mısır Çarşısı girişindeki Ünlüoğlu Büfe'deki tüp gaz sızıntısı sonucunda meydana gelmişti.
Olaydan iki gün sonra Pınar Selek gözaltına alındı ve tutuklandı. Daha sonra İstanbul'un çeşitli semtlerinde başka gözaltılar da oldu. Olayın ardından yaklaşık bir ay sonra polisten ikinci bir açıklama geldi: "Mısır Çarşısı'ndaki patlamanın failleri Pınar Selek ile Abdülmecit Öztürk'tür." Bazı gazeteler şöyle manşet atmıştı "Bombacı kız yakalandı"
Pınar Selek, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Yıldız Teknik üniversitesi öğretim üyelerinin hazırladığı raporda, "Patlamanın bombadan değil, tüp gaz sıkışmasından kaynaklandığı" açıklaması üzerine 2,5 yıl tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi.
Abdulmecit Öztürk ise Yargıtay'ın bozma kararından ardından "suç vasfının değişme ihtimali" sebebiyle tahliye edildi. Öztürk tahliye edildiğinde tutukluluğunda 9 yıl geride kalmıştı. Davadan beraat ettiler. Yargıtay kararı bozdu, dava tekrar başladı, mahkeme direndi Yargıtay tekrar bozdu... O dava şimdi yılan hikâyesi!
Yarım litre benzinle İstanbul'u yakmak
İstanbul Üniversitesi öğrencisi Rohat Taysun, elinde pet şişe içerisindeki benzinle Yenibosna metro istasyonunda 2010 Ağustosunda gözaltına alınmıştı. Rohat Taysun'un gözaltına alınması medyaya şöyle yansımıştı: "Yakalanmasa İstanbul'u yakacaktı."
Rohat, İstanbul üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencisiydi ve tek suçu "Metroya benzinle binmeye çalışmak" olarak geçiyordu. İddianameyi kamuoyunun yakından tanıdığı bir özel yetkili savcı hazırladı, adını söyleyemiyoruz çünkü suç!
Rohat boş yere 21 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. Şimdilerde Roma'yı yakan Neron'la görüştüğü yönünde duyumlar alıyoruz (!)
Artık hepinizin yakından tanıdığı Cihan Kırmızıgül tutuklandıktan sonra bazı gazeteler "Galatasaray Üniversitesi'nde bir terörist" diye manşet attılar. Cihan 25 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest kaldı. Özgür kalması için tüm arkadaşları ve hocaları seferber oldu. Kimse suçlu olduğuna inanmadı. Mahkeme heyeti hariç!
İÜ tuvaletlerinde patlama
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin bodrum katındaki kadınlar tuvaletinde engelliler için ayrılmış olan kabinde 8 Mayıs günü bir patlama yaşandı. İstanbul Üniversitesi patlamanın gaz sıkışması sonucu yaşandığını belirtti. Bu yazının yazıldığı saatlerde bile 20'ye yakın sitede bu bilgi yer alıyordu.
İstanbul emniyeti olayla ilgili soruşturma başlattı. Polis birdenbire olayın ses bombası patlamasından kaynaklandığını belirterek dört öğrenciyi gözaltına aldı.
Gözaltına alınanların hepsi İktisat Fakültesi öğrencisiydi. İki erkek, iki kadın. Gözaltına alınan erkek öğrencilerden İdris ve Mücahit polis sorgusundan sonra serbest bırakıldı. Patlama kadınlar tuvaletinde olduysa olaya gerçeklik katmak gerekiyordu.
Hem ne işi var erkeklerin kadınlar tuvaletinde!
"Raziye dedikleri Newroz olmasın"
Gözaltına alınan kadın öğrenciler Emel Çetin ve Raziye Ay çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandılar.
Emel Çetin Batman doğumlu, ekonomik sebeplerle Mersin'e göçmüşler. İlkokulu okuduktan sonra ailesi tarafından okula gönderilmemiş. Emel soyadına uygun davranmış: çetin çıkmış! Okumak istiyormuş, engel de tanımamış. Ortaokulu ve liseyi açık liseden okuyarak bitirmiş ve bu koşullar altında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünü kazanmış, şimdi 2. sınıf öğrencisi. Hem okuyup hem çalışan emekçi öğrencilerden... Kocamustafapaşa semtinde Raziye de dâhil olmak üzere dört arkadaş birlikte bir evde kalıyorlarmış.
Raziye Ay Diyarbakırlı. Köyleri yakılınca Ankara'ya göç etmişler. Raziye'nin asıl adı Newroz. Kimliğe gerçek adı yazılamamış. Hatta ilk gözaltına alındığında arkadaşları durumu anlayamamış, Sonra "Bu Raziye dedikleri bizim Newroz olmasın sakın!" demişler. Newroz, İstanbul Üniversitesi Çalışma Ekonomisi bölümünü 2. sınıf öğrencisi.
Hem öğrenci hem emekçi bu iki genç kadının tek suçları patlamanın olduğu gün o tuvaleti kullanmaları. Kürt olmaları ve muhalif olmaları ise tutuklanmaları için yeterli bir sebep. Evleri basılan, evlerinde saatlerce arama yapılan bu öğrencilerin evlerinde ne varsa el konulmuş, ev arkadaşlarının bilgisayarları ve kitapları dâhil.
Kırık klozet, çatlak fayans
Üniversite girişinde "öğrenciler birbirlerine atıyorlar" diye cam şişelerdeki içecekler bile kapıdan içeri sokulmazken, tüm öğrenciler didik didik aranırken ses bombasının okula nasıl sokulduğunu soran yok. Bunu bir de bu ekstra aranan "mimli" öğrencilerin sokmaya çalışmasını düşünün!
Bir kırık klozet, birkaç çatlamış fayans, yerinden çıkmış bir kapı fotoğrafı ve kadın öğrencilerin tuvalete girerken görüldükleri kayıtlar tutuklanmaları için yeterli görülmüş.
Habertürk'ün sitesinde şöyle yer almışlar: "Üniversiteli bombacı kızlar yakalandı" Ne kadar tanıdık. 15 yıl önce, 15 yıl sonra, polis gazeteciliği aynı pervazsızlıkla hayatına devam ediyor!
Emel ve Newroz tahliye edilince böyle haberleri yayınlayanlar ne yapacaklar?
Fotoğrafta hayata umutla bakan Emel'in ve Newroz'un cezaevinde tüketilmeye çalışan ömürlerinin hesabını kim verecek? Birçok öğrenci mahkemelerin yanlış kararları sebebiyle boş yere aylarca tutuklu kaldı/kalmaya devam ediyor. En azından Emel ve Newroz'un özgür olması için geç kalmayalım.
Bu ülkenin tarihi, herkesin vicdanını yaralayan ve geri dönüşü olmayan idam cezalarıyla dolu... İdamların yerini kimsenin kabul edemediği tutukluluklar alıyor. Bir kuşağın siyaset yapma hakkı devlet şiddetiyle ellerinden alınmaya çalışılıyor. Bu planın öğrenciler nezdinde bir karşılığı olmadığı ise açık...
Hüseyin Avni Ulaş'ın bir sözüyle bitirelim: "Ben devletin gücünden değil, fitnesinden korkarım" (AS/HK)