İstanbul'un yeni emniyet müdürü, Osmaniye'ye vali olarak atanan Celalettin Cerrah'ın polisin insan hakları ihlalleriyle ilgili hemen her vakada yaptığı hatalı açıklamalardan uzak durmalı. Bu, her şeyden önce polis şiddetinin önlenebilmesiyle ilgili bir zorunluluk.
Geçen yılın sonunda Türkiye'de polis şiddetiyle ilgili raporunu hazırlayan ve hükümet yetkilileriyle paylaşan İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (HRW) Türkiye araştırmacısı Emma Sinclair, özellikle İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün İnternet sitesindeki açıklamaları anımsatıyor.
"Bu açıklamalarda, basında yer alan, polisin insan hakları ihlalleriyle ilgili iddiaları içeren haberler için sürekli 'yine yalan haber' denerek, hasmane bir dil kullanılıyor. Soruşturma devam ederken, hatta başlamadan önce, olayı kendi versiyonlarıyla anlatıp, iddia sahiplerini ya da mağdurları hedef doğrudan hedef gösteren açıklamalar bunlar. Böylece, diğer iddiaları, özellikle işkence ve kötü muamele iddialarının üzeri örtülüyor. Olayla ilgili bir karine yaratılıyor. Üstelik bu açıklamalar, hep tartışılan olaylarda, hızla yapılıyor. Yeni Emniyet Müdürü bunları tekrarlamamalı. Emniyet bir kurum olarak daha dikkatli olmalı."
HRW raporunda, şunu yazmıştı:
"Polisin görevini kötüye kullandığı iddialarının soruşturulduğu durumlarda emniyet müdürlüğü, polisi aklayacak ya da suçu karşı tarafa atacak açıklamalar yapmaktan kaçınmalıdır. Bu tür açıklamalar savcılık soruşturması için izin verme konusunda isteksizlik yaratmakta ve insan hakları ihlallerine karışmış polis memurlarının kurumsal bir cezasızlıktan faydalandığını ima etmektedir."
Cerrah Haber Ajansı
Cerrah'ın sık yaptığı ya da "Cerrah Haber Ajansı" gibi çalışan Emniyet Müdürlüğü İnternet sitesindeki bu tür açıklamalardan bazılarını hatırlayalım.
Ev yıkımları sırasında polisin şiddet uyguladığı görüntülenen ve medyada yayınlanan kişiyle ilgili açıklama "Altınşehir olayının provokatörü"ydü. Nijeryalı sığınmacı Festus (Fastos) Okey'in Beyoğlu'nda polis merkezinde silahla vurulup ölmesiyle ilgili açıklamasında, Emniyet Okey'in "potansiyel suçlu" olduğuna inanmamızı isteyen, dolayısıyla alttan alta öldürülmesini meşru görmeye bizi ikna etmeye çalışan bir açıklamayı İnternet sitesine koymuştu. Engin Çeber'in işkenceyle ölümünde, doktor raporları, tanıklıklar, Çeber ve arkadaşlarının polis merkezinde de işkence gördüğüne işaret ederken, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah çıkıp "Bizde dövülmedi" deyivermişti. Bostancı'daki operasyonda ölen polis amiri Semih Balaban'ın cenazesinde konuşurken de, öldürülen Orhan Yılmazkaya için "Arkadaşımızın kanını yerde bırakmadık" diye konuşmuştu.
Aralık 2007'de İstanbul'daki araç yakma olaylarıyla ilgili Kürtleri hedef gösteren açıklamasında, şüphelilerden fail diye söz etmiş, bir de tavsiye vermişti: "Evlerinin iş yerlerinin güvenliğini isteyenler kamera taksınlar."
İstanbul Emniyeti, 1 Mayıs 2008'deki polis şiddetiyle ilgili soruşturmayı Valiliğin isteği üzerine kendisi yapmış, raporunda "orantılı kuvvet kullanıldığını" yazmıştı. Araştırmayı, 6 Mart 2005'teki Dünya Kadınlar Günü'nde çıkan olaylara adı karıştığı gerekçesiyle Çevik Kuvvet Müdürlüğü görevinden alınan ve halen İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olan Mehmet Kızılgüneş yapmıştı.
Polis kılığına girilip şiddet uygulanması olaylarının ardından Cerrah "vatandaş sivil polislere kimlik sorsun" diyordu; ama aslında, üniformalı ya da üniformasız, bütün polislerin birini durdurduğunda önce kendi kimliğini göstermesi ve nedenini açıklaması, isteyen tutanak vermesi gerektiğinden bahsetmiyordu.
30 Ağustos 2006'da "İsrail Askeri Olmayacağız" pankartı açmaya çalışan eylemcilerin saldırıya uğramasının ardından, linç girişimini öven ve "Vatandaş müdahale edip gerekli tepkiyi gösterdi. Güzel bir tepki..." diyen de Cerrah'tı.
Ve Hrant Dink öldürüldükten saatler sonra, bütün bu eylemlerdeki koruyucusu ve ortağı İstanbul Valisi Muammer Güler'le -Güler Cerrah'ın soruşturulmasına hiçbir zaman izin vermedi- birlikte ekrana çıktıklarında, Cerrah "Milliyetçi duygularla işlenmiş bir cinayet" demişti. Bu davada da ihmali olduğunu belirten raporlara karşın hâlâ yargı karşısına çıkarılabilmiş değil. (TK)