Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın 10 Nisan 2019’da açıkladığı Yeni Ekonomi Programı kapsamında ortaya koyduğu düzenlemeler çok yönlü tartışma gerektiriyor.
Kıdem tazminatına ve bireysel emeklilik sistemine ilişkin önerilenler, kurumlar vergisi ve gelir vergisindeki değişikler, tarım ve hayvancılık konusundaki projeler, büyüme-istihdam hedefleri ve sermaye güçlendirme stratejisi kapsamında kamu bankalarına devlet iç borçlanma senedi verilmesi düşüncesi bu konular arasında.
Ancak bugün bankacılık sektörünün sermaye ve bilanço güçlendirilmesi ve aktif kalitesinin iyileştirilmesi hedefini hayata geçirmek için önerilen araçları ele almak, hedeflenen işlemlerin nasıl yürütüleceği ve olası sonuçları üzerinde durmak istiyorum.
Açıklanan Yeni Ekonomi Programında "Bankalar Birliği öncülüğünde, kamunun olmadığı bir yapıda, enerji ve inşaat gibi yüksek sorunlu kredilerin olduğu iki sektörde, sorunlu varlıkları alınıp, borç-hisse takası ile dışarı çıkarılacağı ve bankaların bilançolarının temizleneceği, bunun için, Enerji Girişim Sermaye Fonu ve Gayrimenkul Fonu kurulacağı” ifade edildi.
Borç hisse senedi takası nedir?
Bankalar ve diğer finansal kuruluşlardan kredi kullanan firmaların, ödeme güçlüğüne düşmeleri durumunda alacaklı olan firma normal prosedürde yasal takip yollarını izler. Bu süreç borçlu işletmenin tasfiye/iflas sürecine kadar devam eder.
Eğer alacaklı firma, borçlunun yaşadığı sıkıntının geçici-konjonktürel olduğunu, finansal destek sağlandığı takdirde durumunu düzeltebileceğini, borçlu firmanın gelecekte büyüme potansiyeli taşıdığını düşünüyorsa, yasal takip, icra vb. yollar yerine borçlarına karşılık hisselerinin bir kısmını almayı, yani borçlu firmanın ortağı olmayı kabul eder.
Yaşanan süreci şu şekilde ifade edebiliriz:
1- A firması bir bankadan kredi kullanır veya tedarikçi bir firmadan kredili mal alır.
2- Ödemelerini zamanında yapamaz.
3- Alacaklı banka veya alacaklı firma için yapılabilecek iki şey söz konusudur;
4- Alacaklı banka veya firma, borçlu firmanın icra yolu ile el konulabilecek yeterli mal varlığının olmaması, borçlu firmanın gelecekte büyüme potansiyeli taşıması ve stratejik bir sektörde yer alması durumlarında bu değişim işlemini kabul eder. Böylece borçlu firmanın finansal olarak yeniden yapılanmasına katkı sunmayı, gelecekte durumunu düzeltecek firmanın karından pay almayı hedefler.
Girişim Sermayesi- Girişim Sermaye Fonu nedir?
Yeni ve büyüme potansiyeline sahip fikirleri olanlarla (girişimci), yatırım alanı arayan sermayedarları (yatırımcı) bir araya getiren finansal kuruluşlardır.
Girişimci finansman, yönetim/pazarlama bilgisi elde etmeyi, böylelikle de kaynak yetersizliği nedeniyle yatırıma dönüştüremediği fikrini gerçekleştirebilmeyi hedefler.
Yatırımcı ise henüz düşünce veya piyasaya giriş aşamasında olan girişimci şirkete (göreli düşük bir bedelle) ortak olmayı, yeni fikrin veya buluşun piyasada kabul görmesinden sonra ortaklık paylarını elden çıkararak yüksek kazanç potansiyelini değerlendirmeyi hedefler.
Girişim sermayesi şirketleri esas olarak fikir veya piyasaya giriş aşamasındaki özellikle de yüksek teknoloji içeren şirketlere yatırım yapmayı hedefleseler de daha önceden kurulmuş ancak finansal olarak darboğaza düşmüş, bu durumu aştığı takdirde yüksek kazanç potansiyeli taşıyan şirketlere de yatırım yapabilirler (bizim konumuzla ilgili olan kısım da budur).
Yeni Ekonomi Programında ifade edilen nedir?
Bu programda öne çıkan hususlar şunlardır;
- Enerji ve inşaat sektöründe sorunlu kredi (şüpheli hale gelen veya ödenmeyen) miktarı çok ve bu sektörlere destek sağlamak gerekli.
- Sorunlu bu krediler banka bilançolarını olumsuz gösteriyor. Bunların banka bilançolarının dışına çıkarılması gerekir. Bankaların finansal durumları ülke kırılganlığı ve yatırımcıların ülke değerlendirmesinde önemli bir ölçüt oluşturduğu için düzeltici önlemler gerekli.
- Bu temizleme işleminde sorunlu krediler Enerji Girişim Sermaye Fonu veya Gayrimenkul Fonuna aktarılacaktır. Girişim sermayesi fonlarının stratejik önem taşıyan ya da gelecekte kazanç potansiyeli yüksek alanlarda finansal kurtarma yatırımları yapabileceğini söyledik, ancak gayrimenkul sektörünün bu ölçütlerle uyumsuzluğu çok net. O zaman inşaat sektörüne verilecek desteğe ekonomi dışı faktörlerin (siyasi etkiler, lobi faaliyetleri) yön verdiği söylenebilir. Enerji sektöründe ise enerji alt sektörlerinin ve firmaların ayrı ayrı değerlendirildikten sonra girişim sermayesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
- Kurulacak bu fonların içinde kamunun olmayacağı özellikle belirtilmiştir. Bakan bu vurgu ile bankaların şüpheli alacaklarının bilanço dışına çıkarılması için kamu kaynaklarının kullanılmayacağını söylemektedir.
Ancak sorunlu kredilerden oluşan bir portföyü hangi yatırımcı veya yatırımcı grubunun satın alacağı meçhuldür. Zaman içinde kamu kaynaklarının açık veya örtük bir şekilde aktarılması riski büyüktür.
Kurulan ve kamu denetiminden uzak pek çok fonun bulunması, kıdem tazminatı için oluşturulması düşünülen fonlar, bireysel emeklilik sisteminin yeniden zorunlu hale getirilmesi ile elde edilecek büyük miktarlı kaynaklar böyle bir kaygıyı kuvvetlendirmektedir.
Borçların girişim sermayesi fonları ve gayrimenkul fonları aracılığıyla hisse senedine dönüştürülmesi işlemini nasıl özetleyebiliriz?
Türkiye’de;
- Bankalara borcu en yüksek sektörler sıralamasında inşaat sektörü üçüncü, enerji sektörü dördüncü sırada.
- Enerji şirketlerinin toplam borcu 50 milyar dolar, yıllık ödemeleri 4,3 milyar dolar, faiz ödemeleri ise 2,6 milyar dolar civarında.
Bu bilgiler ışığında söz konusu uygulamaların çok yönlü sonuçları şu şekilde özetlenebilir:
Sonsöz
Enerji ve inşaat sektöründe kredilerin sorunlu hale gelmesinin neden bu kadar çok olduğu başka ve geniş bir tartışma konusu. Ancak bankacılık açısından iki önemli noktaya dikkat etmeliyiz.
Ya, risk yönetimi ve risk analizi konularında ulaşılan yetkinlik düzeyinde yetersizlikler söz konusu, ya da kredi tahsis süreçlerinde ekonomi dışı faktörler, özellikle de siyasi faktörler etkili oluyor.
Böyle bir durumda bir olasılık da olsa, kamu kaynaklarının böylesine irrasyonel bir sürecin etkilerinin giderilmesi için kullanılabilecek olması endişe verici.
Bu nedenle eğer enerji ve inşaat girişim fonları kurulacaksa, katılımcıları, fon kaynakları, devir alınan borçlar konularında tam bir şeffaflık sağlanmalıdır. (AGY/EKN)
Not: Yeni Ekonomi Programı çerçevesinde, bankaların sermayelerinin güçlendirilmesi için 28 milyar TL’lık Devlet İç Borçlanma Senedi verilmesi düşüncesi de konu ile yakından ilgilidir. Ancak yazının hacmini sınırlandırmak düşüncesi ile bir sonraki yazıya bırakılmıştır.