Adalet ve Kalkinma Partisi (AKP) hükümeti, kendi hükümet dönemi için türbanla ilgili ilk raundu Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) desteğiyle kazandı. Kavga şu an için siyaset ringinden çıkıp, hukuk ringine geçti. Bu ringde de ne olacağını yakın zamanda göreceğiz. Hukuk sürecindeki her türlü gelişme, diğer ringin de adresini göstermiş olacak.
Türbanla ilgili son süreç, genel olarak "sol"un taraf olmaya dair temel anlayış biçimlerini de ortaya çıkararak turnusol kağıdı işlevi gördü.
Genel bir ilke olarak şunu söyleyebiliriz: Burjuvazinin kendi çelişkilerinde, dönemsel olarak bir taraf seçilecekse, öncelikle bakılması gereken yer, burjuvazinin kendi çelişik hali değil. Tam tersine hangi alanda birleştiği. Çünkü burjuvazinin kliklerinin birleştiği hemen her alan, genel olarak solla birleşemeyeceği alan.
Bu alanı belirlemek, solun burjuvazi içindeki çelişkileri kendi lehine kullanma şansı verebileceği gibi; alanı belirleyememek solun burjuvazinin kuyruğuna takılmasına da neden olabilecek.
Düşman kardeşler laiklik ve din
Burjuvazi siyasal anlamda "yek pare" değil. Burjuva kliklerin, kapitalizmin dağıttığı nimetlerden yaralanmalarındaki öncelikli farkları, sınıfsal konumlanışından çok, ait olduğu sınıf katmanının tarihsel gelişimine bağlı.
Kapitalizmin eşitsiz gelişim yasasına da bağlı olarak ülke içinde de eşitsiz gelişen kapitalizmle, burjuvazinin güçlü kanatlarının sayısı da arttı. Ağırlığı İstanbul merkezli olan burjuvazinin yanına, gelişimini yakın zamanda tamamlayan taşra burjuvazisi geldi.
Kapitalizmle ilişkilerindeki tarihsel farklılık (daha doğrusu kapitalizmin eşitsiz gelişimine dayalı farklılık), kendisini kapitalizmi kavrayışlarında değil, ideolojilerinde gösterir. Siyasetinde yönetilmesinde çoğu zaman işbirliği içine giren bu klikler, zaman zaman kendi güçleri doğrultusunda siyaseti tamamen kendilerince belirleme adımları atarlar.
Türban özelinde durumu karikatürize edersek, düşman kardeşlerin düşmanlıkları kapitalizmin dinleştirilmiş bir laiklikle mi yoksa laikleşmiş bir dinle mi yürütüleceğine dair.
Sol hangi tarafta?
Tarihsel olarak işçi sınıfına dayalı olan "sol", düşman kardeşlere karşı kendi çıkarları doğrultusunda yandaş ya da karşı çıkan konumuna geldi. Tarih olarak çok fazla uzağa gitmeye gerek yok, feodalizm içinde parçalanmış Almanya’ya karşı birleşik Almanya için Marx liberal Almanlar’la işbirliği yapmaktan çekinmedi. Çünkü Alman Feodalizmi, birleşik Almanya’ya isteyen her kesimi (sınıfına bakmandan) düşman ilan ediyordu.
Ancak hem Marx için egemene (feodalizme) karşı duran muhalifle (burjuvazi) yandaşlığın sınırını belirleyen, yukarıda dile getirdiğimiz ilke oldu. Bu ilke göz ardı edilirse, yandaşlık yerine, taht kavgasına dahil olmaya çalışan ve ilk fırsatta boğulacak bir şehzade konumuna düşüldü.
Bu noktada yukarıdaki ilke göz ardı edilerek burjuvazinin her türlü kapışmasında onların taraflılığına göre, taraf olunan herhangi bir konum, burjuvazinin bir kısmının kendi konumunu sağlamlaştırıncaya kadarki kabulüne dayalı olacak.
Türbana destek verenler özgürlükçü mü?
Türban tartışmasında, ne laiklik adına türbana karşı çıkanlar tarihsel olarak laik; ne de özgürlük adına türbana destek verenler tarihsel olarak özgürlükçü.
Türban konusunda bu ayırımı net biçimde yapmadan, sol adına ortaya sunulacak her tutum, kelimenin tam anlamıyla kuyrukçuluk olacak ki olmakta da.
5 Şubat 2008’deki Meclis Grup toplantısında ulema gibi konuşan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal, kapananların baskıdan değil de "kişisel tercih" olarak kapandıkları gibi algılanması gerektiği sinyalini vererek, işine göre laik olacağını gösterirken; 15 Şubat 2008’de, çoğunun eşi türbanlı olması muhtemel işçilerin katılığı Devrimci İşçi Sendikaları (DİSK) Genel Kurulu’nda konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik "mezarda emekliliğe hayır" diyen işçilere, "30-40 yıllık süreç için" neden kızdıklarını sorarak, işçilerin gelecek kuşakları, kendi çocukları için endişelenmelerini "haksız" bulacak kadar özgürlükçü olduğunu göstermişti.
Laikliğin teminatını eninde sonunda, din dersini anayasal zorunluluk olarak koyan askere bel bağlayarak çözen bir anlayıştan laiklik dilenmek; 301’den çok daha önce, mevcut kanunlarında yer alan, "zoraki özgürlük" denilebilecek bir yığın hakkı dahi işletmeyen anlayıştan özgürlük dilenmek, ne siyasetten ne de tarihten herhangi bir şey anlamak demek.
Ya da en doğrusu, iddia edilenden çok daha farklı bir siyasal konumlanışta olunduğunu itiraf edememek demek.
Pazarlıksız ve her alanda özgürlük olmalı
Türban konusunda sıkışan kliklerin kendi argümanlarını var edecek, yüzde 47’lik oy desteğine(!) ya da ordu desteğine sahipken bile, "toplumsal desteği" aramaları boşuna değil.
Türban üzerinden "Önce sizin özgürlük anlayışınız olsun, sonra bizim özgürlük anlayışımıza da sıra gelir" tarzında bir destek, bugün ve yakın gelecek için tahribatı en yüksek politik tutum olarak gözüküyor. Siyasal İslam’ın totalitarizmine karşılık, akla dayandığı iddiasını taşıyan diğer bir totaliterliği seçmekse, tahribatı yüksek ikinci politik tutum olacak.
Bu bağlamda solun çok yakın süreç için ortak konumlanışı pazarlıksız ve her alanda özgürlük talebi üzerine kurulmalı. Bu özgürlük talebi tarihsel koşullarla birlikte ele alındığında, başta sol olmak üzere, ihtiyaç duyulan "özgürlükler" için hissedilir bir kapı aralama gücünde olmadığı ve de olamayacağı açık ve net.
Ancak bu talebin varlığı ya da yokluğu iki durumun ortaya çıkmasında güçlü bir turnusol işlevine sahip olacak:
- Pazarlıksız ve her alanda özgürlük talebinin varlığı, özgürlük adına türbanı serbest bırakanların ya da karşı çıkanların, tarihsel ve güncel anlamda ne kadar özgürlükçü olacağını gösterecek.
- Pazarlıksız ve her alanda özgürlük talebinin yokluğu "sol" ya da "özgürlük" adına söz kullananların nasıl ve kimin kuyruğuna takıldığını gösterecek.
Pazarlıksız ve her alanda özgürlük talebinin, yazının başındaki gibi, güncel olarak özgürlükçü ya da baskıcı ve de aynı zamanda uzlaşamayacak kadar ayrı gözüken tarafların, nerede ve nasıl bir anda birleşebileceklerini çok açık biçimde öncelikli olarak gösterecek.
Bu talep herhangi bir şekilde kabul görmediği takdirde, türban bağlamında türbanı desteklemeyi ya da karşı çıkmayı "sol"un tereddüt etmeden reddetmesi ve yakın süreçte pazarlıksız ve her alanda özgürlük talebinde ısrar etmesi tarihsel bakımdan en yerinde konumlanma olacak. (DEZ/GG)